Hepinize yeniden merhaba.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Bölümleri normalde üç, dört günlük bir sıklıkta atıyorum ama bölüm okunması son attığımda az olduğunda bekleme durumunda kalıyorum, bu yüzden gecikebiliyor..
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, sizleri seviyorum.
İyi okumalar.
Şarkı: YOHIO - Tick Tack (Genius)
''Öğrenmek için çabaladığın o yegane kısımdır.''
Bu cümleden sonrası, benim için bir karışıklıktan ibaret olmuştu. O hep düşündüğüm gibiydi ama her zaman da bir farklılık barındırıyordu içinde. Anlamdıramadığım, çözemediğim bir farklılıktı bu. Bana her zaman bir şey yapmamı söyleyen ama söylerken bile aslında farklı bir şeyi ima eden bir farklılıktı.
İkili oynayan, yüzsüz bir farklılık.
Derin bir nefes almıştım tüm ciğerlerimi temizlemek istercesine. Göğsüm inip kalkmış, şimdi arkasında adımlayan bedenim oldukça yavaş, bir o kadar temkinli adımlar atıyordu bu koridorda. Az önceki sakarlığımdan bahsetmek bile istemezken o sanki böyle bir şey yaşanmamış, sanki bana hiçbir şey dememiş gibi öylece ilerlemeye devam ediyordu.
Alışmıştım daha şimdiden bu tavırlarına. Farklı bir boyutta yaşıyor gibiydi. Kimsenin ona dokunmasını istemiyor, ama o herkese dokunacak hakkı kendinde buluyordu sanki. Bunları düşünen ben ise ona doğru daha çok çekildiğimi hissediyordum istemsizce.
Aramızda bulunan bu bağ güçlenmiş miydi, yoksa kopmak üzere miydi bilmiyordum. İçten içe merakta ediyordum tabii. Örneğin hala yığınla cevaplanması gereken sorularım vardı. Ben ise hiçbirini söyleyememiştim ona. Kendimi neden tutuyordum bilmiyordum, orası apayrı bir konuydu. Resmen karşımda duruyordu ama sanki ağzımda bant varmışta, çığlık çığlığa bağırsam da duyamazmış gibi hissediyordum.
Sessizce onunla adımlamaya devam ettiğimiz dakikalarda en sonunda ikinci malzeme odasının önünde durmuş, kafasını bana doğru çevirmişti omzunun üstünden. Böylelikle mavi irislerim onun kahverengilerine kenetlenmiş, dikkatle ve hafif bir merakla bakmamı sağlamıştı.
''Temizlik malzemeleri de almamız gerekiyor. Bir de boya. Odanın duvarlarının boyalarında fazla hasar var. Üstünden geçmemiz lazım.'' Dediği sırada onun yanında durmuş; kafamı sallamıştım bu cümlesiyle beraber. İşine önem veriyordu belli ki. Halbuki benim umurumda bile değildi.
Yani, tam olarak değildi.
O sırada beraber az kişinin bulunduğu odadan içeri geçmiş, raflarda duran malzemeleri inceledikten sonra dudaklarımı yalamış ve düşüncelerime engel olamayarak yeniden bakışlarımı dikmiştim onun benden daha iri olan bedenine.
Bayan Fischer'ın önceki günlerde bana dedikleri de böylelikle aklımda şimşek misali çakmıştı. Asla unutamamıştım o dediklerini, unutamıyordum da.
Kafayı mı yiyordum?
Her şeyi soran, sorgulayan ve şüpheci bir kişiliğe bürünmüştüm. Koy versem ne olurdu? Her şey zihnimden silinmezdi belki, en azından saniyelik unutabilirdim tüm hepsini. Ne kadar mümkündü, o da belli değildi gerçi.
Ve ben kendime hakim olamayarak, ''Bayan Fischer ile yakın mısınız?'' Diye soruvermiştim birden.
Böylece onun bakışları da benimle buluşmuş, aldığı birkaç temizlik malzemesini bir torbanın içine tıkarken kaşları çatılmıştı. Bu çatılan kaşlarla içten içe bir hata yaptığımı hissetmiştim. Sanki kocaman bir hata yapmıştım da bakışlarıyla beni korkutmaya çalışıyordu fakat bu düşüncelerimden beni söküp alacak bir şekilde, ''Evet, sevdiğim öğretmenlerdendir kendisi.'' Demiş, kafasını yeniden farklı yöne doğru çevirerek boyalara bakmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Illimite | Taekook
Fanfic⠀ ⠀ ⠀ Acımasız bir katilin tek zaafı, bir çift mavi gözden ibaretti.