3- Özlemler Kavuşmak İçin

68 4 0
                                    

"Bade."

Bakışları gözlerimde çok oyalandığı için utanarak başımı eğdim. Kızar mıydı bana? Kovar mıydı? Sorar mıydı niye gittiğimi? Yine bir ağabey gibi alır mıydı beni karşısına? Gözümdeki yaşlar dökülmek için diretiyor bense dökülmemesi için diretiyordum. Özlemden burnumun direği sızlamaya başlamıştı. Bu normal miydi? Dudağımı ısırdım. Bilinmezlik bana bunu yaptırırdı. Şimdi de böyle bir durumda kaldığım için dişlerimin arasındaydı dudağım.

"Sen Bade'yi tanıyor musun yoksa amca?" diye sormuştu sessizliği bozarak Şirin. Şaşkın bakışlarla bakıyordu amcasına büyük bir ihtimalle. Ama kafamı kaldırıp bakamıyordum işte. Belki de burada durmamam gerekiyordu daha fazla. Hem Şirin'in annesi de gelmiş olmalıydı. Bu aklıma daha henüz gelmişti. Farkındalıkla başımı kaldırıp onlara bakmadan arkamı döndüm. Dışarı çıkmak için kapının önüne geldiğimde kapıdaki adam olduğu yerden hiç kıpırdamamış kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Tam önünde durup çekilmesini beklerken bakışlarının altındaki düşüncelerini merak ettim. Yavaşça odadan içeri girince beklemeden dışarı çıktım.

"Bade, Bade bekle." Seslendi arkamdan Mert ağabey. Ama yine de arkamdan gelebileceğini hiç tahmin etmezdim. Koridorda hızlıca yürürken kolumdan tutup çekmesiyle bakakaldım Mert ağabeye. İki kolumdan tutup baktı yüzüme uzun uzun. Bense o kadar cesaretli olamıyordum hala.

"Bade, bu sen misin gerçekten?" Hayretle bana bakıyordu. İnanmak istemese de gözlerinin önündeydim işte. Sorusunu da zaten cevap almak için sormamıştı. İnanamadığından dolayı sormuştu. Kendineydi bu soru. "Aklım almıyor?" diye tekrar konuştu. Gözleri yaka kartıma indiğinde bir süre öylece baktı. Kollarımı yavaşça bırakıp geri çekildi. Bir iki adım geri gitti.

"Nasıl? Nasıl burada olabilirsin?" O şaşkınlığını birer birer kelimelere dökerken ben hala susmaya devam ediyordum. Ne söyleyebilirdim ki? Çekiniyordum. Önceden yanında en rahat olduğum insanlardandı Mert ağabey ama şimdi bir yabancı gibiydi. "Ne işin var senin burada?"

"Mert ağabey." dedim sadece kısık çıkan sesimle. Korkarak çıkmıştı kelimeler ağzımdan. Ağabey demeye hakkım var mıydı bilmiyorum. Kızar mıydı ağabey dediğim için? Ama başka şekilde de hitap edemezdim ki. O benim için hiç olmayan bir ağabeydi.

"Gördün mü onu?" Sorusuyla gözlerim yaşardı ve beklemeden süzülmeye başladı yanaklarımdan. Başımı yana çevirdim. Dudaklarım, çok sert ısırdığımdan dolayı acıyordu. Ama yine de aynısını yapmaya devam ettim. Başımı aşağı yukarı salladım sadece.

"Konuşacağız. Şirin'le biraz ilgileneyim sonra konuşalım tamam mı?" Gözlerimin içine bakarak ve benden emin olmak istercesine konuştu. "Sakın bir yere kaybolma. Hatta dur nerede bulurum seni?"

"Mesaim bitti benim ama buradayım. Bahçede olurum."

"Tamam gelirim ben de biraz sonra." dedikten sonra arkasını dönüp odaya girdi tekrar. Böyle bir tepki beklemiyordum. Beklediğim çok daha fazlasıydı. Ama Mert ağabey hala tanıdığım o adamdı. Bilmiyorum belki de çok şaşırdığı için tepkisini gösterememişti. Konuşacağımız için ne kadar mutlu olsam da ne söyleyecektim ki? Sormayacak mıydı neredeydin bu kadar yıl? Neden gittin? Niye hiçbir şey söylemedin? Soracaktı biliyorum. Sormakta hakkıydı. Ama ben bu soruların cevabını veremezdim. Kimseye.

Dalgın dalgın yürürken bir anda önüme çıkan Serap'la durdum.

"Bade?"

"Efendim?"

"Bade, sen niye buradasın hala? Gözlerinin hali ne böyle? Ne oldu sana?" Yanıma kadar gelmişti. Elleri önlüğünün cebinde başını hafif yatırarak bakıyordu bana. Serap, hayatına gıpta ile baktığım bir iş arkadaşımdı. Hayatında hiç sıkıntı yaşamamış, güzel bir mesleği olan, güzel evliliği olan bir kadındı. Eşinden aşkla bahsederdi. Bir de oğlu vardı. Barış. Onu kesinlikle kötü niyetli kıskanmıyordum. Sadece benim aksime insanlardan güzel yaşamlarını dinlediğimde seviniyordum. Kendimden vazgeçeli çok uzun yıllar olduğu içindi bu.

SaudadeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin