16

23 8 4
                                    

9 haziran

Aylin: Hadi,çıkalım.

Melis: Biraz bekler misin? Lavaboya gitmem lazım.

Aylin kafasını sallayarak yanıt vermişti. Yanıtı üzerine koşarak odamdaki lavaboya girdim. Heyecanlıydım. Kalbim küt küt atıyordu. Bu kadar heycanlı olma sebebim belliydi. Gece pikniğiydi daha doğrusu, Can ve tahminimce çok güzel olan sevgilisi. Yeni insanlarla tanışmak her zaman zordu. Zor olan her şey kötüydü. Aynadan kendime bakıyordum. Sesli bir şekilde konuşmaya başladım.

Melis: Bu kadar korkma. Sakin ol. Şimdi, Aylinle av evine gideceksin ve piknik hazırlığı yapacaksın. Sonra diğerleri gelecek. Hadi ama bu kadar üzme kendini hem Aylin bile bu durumda bu kadar iyiyken sen neden değilsin?

Gözlerimi sıkıca kapadım amacı ise aynadaki görüntüme katlanamamamdı. Üstümde yeşil bir etek,turuncu bir sweatshirt vardı. Ayaklarımda ise her zamanki beyaz spor ayakkabılarım ve siyah çoraplarım. Çok rahat bir kıyafet seçimiydi,hatta beni olduğumdan çirkin gösteriyordu. Bunlara rağmen bu kıyafetlerle mutluydum. Mutluluk ,güzel gözükme kaygısından daha ağır olmalı. Hem güzel nedir ki? Düşüncelerimi kenara bırakıp,aşağıya indim. Aylin beni iç kapıya yaslanmış bekliyordu.

Aylin: Tuvaletini yapmadığına yemin edebilirim.

Ona bakıp gülümsedim. Beni, benden iyi tanıyordu.

Melis: Nerden bildin diye sormayacağım. Biliyorum ki sen çok zekisin. Zeki kız.

Aylin: Bence artık gitme vakti geldi.

Yerinden kıpırdayıp, kapıyı açtı. Birlikte onun arabasına bindik. O arabayı sürüyor ben ise internetten balonun tarihine bakıyordum. Her zaman değişiyordu ama genellikle haziranın ilk haftaları oluyordu. Yaz balosu tarihini yazsam bile o tarih çıkmıyordu,boş yazılar ve reklamlar beni sinir ediyordu. Nerdeyse telefonumu kapatacakken,tarih bölümünü gördüm. Görmemle gözlerim büyüdü ve dudaklarımdan "Ne"  sorusu çıktı. Bu olamazdı.

Aylin: Ne oldu? Neden bu kadar şaşırdın?

Melis: Balo yarınmış. 10 haziran.

Aylin: Ne? İnanmıyorum. Bizim daha kıyafetimiz bile yok.

Melis: Kıyafetlerden daha önemli bir sorunumuz var. Biz yarın ne halt edicez? Yani Doğan Bey konusu.

Aylin: Doğaçlama. En iyi çözüm bu.

Melis: Neden daha önce bu konuyu konuşmadık? Bunu ertelemek gerçekten kötü oldu.

Aylin: Öyle oldu ama yakınmamalıyız. Oscar Wilde'ın,Deli Fişekte dediği sözü hatırla. " İş işten geçtikten sonra dövünen insanlardan nefret ederim ben." Çözüm odaklı olalım.

Rahatlamıştım. Mutlu prens başlığı altında Oscar Wilde'ın bütün masallarını,altını çizerek beraber okumuştuk. Aylinle ortak noktamız buydu işte,pozitif olmaya çalışmak. Pozitif olmalıydım. Kemalin şu sinir bozucu lafı gibi, " En fazla ne olabilirdi?"

Melis: Haklısın,çözüm odaklı olalım.

Bir süre yolu izledim. Hızlıca geçen küçük insanları, ordu gibi arabaları sonrasında ise arkadaş gibi görülen ama yalnız olan ağaçları izledim. Zaman hızlıca geçmişti ve her zamanki yerimize gelmiştik. Aylin arabayı park etti ve arabadan indik. Burda ,Aylinin dedesinin av evi vardı. Küçüklüğümüzden beri buraya gelir eğlenirdik. Sonra gece pikniği yapmak gibi çılgın bir olay yaptık ve bu bizim geleneğimiz oldu. Etraf çok  güzeldi. Solumzda göl, sağımızda orman ve av evi denilen bir klübe vardı. Saat 4 civarıydı ve 8 gibi herkes gelicekti. Kemal, bizimle gelmemişti çünkü babam ona bir iş vermişti. Bu işle ilgili en ufak bir fikrim dahi yoktu. Fikrimin olmasınıda istemiyordum.

Yararsız HanımefendiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin