26 Nisan 1965

251 23 7
                                    

26 Nisan 1965

Sevgili günlük,

Yılların verdiği ağırlık saçlarıma yavaş yavaş düşüyor. Korkuyorum ve bu korku aklıma her geldiğinde ellerimi titretiyor. Yaşlanıyor olma fikri deli ediyor beni. Aynalara küserim gibi geliyor. Bakmak istemiyorum. Bugün kendime mani olamadan kaçtım hep aynalardan. Abartıyor muyum sence? Bir tel ak saçtan bir şey olur mu? Tutup çeksem kendimi mi kandırırım yoksa birkaç günlüğüne kurtulmuş mu olurum? Göremiyorum, günlük. Ya da görmek istemiyorum.

Kapatıyorum konuyu. Bu husus hakkında yeterince sıktım canımı zaten. Bak ne diyeceğim! Karşı komşumuz Rıfat Efendi var ya, taşınıyor. Bu sabah bir şamata bir gürültüyle uyandım. Ne oluyor yahu, diyerek kafamı camdan azıcık uzatmamla gördüm arabaları. Sonra aşağı indim, yanlarına gittim. Çekti beni köşeye, "Fransa'ya gidiyoruz." dedi. "Orada çok zorlanacağız dedimse de dinletemedim." 

 "O zaman neden gidiyorsunuz be Rıfat Efendi? Sensiz ne olur buralar!" Rıfat Efendi'yi severim. Mahallemiz de çok sever. Hakkında hiç kötü bir şey duymadım. Hep iyiliğiyle anılır.

"Nevin, tutturdu ille de Fransa'ya gidelim diye. Hani toplanıyorlar ya kadınlar, adını bilmem. Altın falan verirler hani birbirlerine... Orada bir kadından duymuş. Kadın övmüş de övmüş! Yok Paris böyle şaşaalı, yok Eyfel böyle gösterişli..."

Rıfat Efendi ile Nevin Hanım çok zorluk çektiler. Ama Nevin Hanım vazgeçemedi şu lüks sevdasından. Hele de Rıfat Efendi'nin işleri iyiye gitmeye başlayınca daha da arttı bu sevda. Belki de takıntı haline geldi, bilmem.

 Üzüldüm ama Rıfat Efendilerin gitmesine. Neyse, sevgili günlük, hava kararıyor. Çay koymaya gideyim. Çay demlenirken de kitap okurum biraz.

Çiçek Pencereli KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin