"Tanya" dedi biri derinlerden gelen sesiyle. İnce, buğulu bir kadın sesiydi ona seslenen. "Uyan!" dedi. İhtiyaçla, derinlerden ona ulaşmak ister gibi çaresizce gelmişti genç kadının kulağına. "Uyan!" diye yineledi çağrısını.
Tanya gözlerini açmak istesede; sanki gözleri kendi iradesinin dışında hareket ediyor, açılmamak için direniyordu.
Aynı ses daha yakından, baskın bir sertlikle "Uyan!" diye emretti. Bu komutla Tanya'nın gözleri aniden açıldı.
Genç kadın masmavi bir gökyüzüne açtı gözlerini. Nerede olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Soğuk bir zeminin üzerinde sırt üstü yatıyordu. Beyninin içi boşalmış gibiydi. Nerede olduğunu ve ne yaptığını bilmeden boş gözler bir müddet karşısındaki engin maviliğe baktı. Zihni yağmurdan önceki boğucu hava gibiydi. Yağmur başladığında yatışacak, kendine gelecek; ilk yağmur damlasıyla yeniden hayat bulacak gibiydi. Ama bir türlü o ilk damla düşmüyordu.
Boş gözlerle gökyüzüne bakarken ilk önce etrafında hiç ses olmadığını fark etti. Onu uyandıran kişi de susmuş gözüküyordu. Neredeydi? Neler olmuştu? Her şey zihninin arkasında bir sis bulutunun korumasına saklanmış gibiydi. Sonunda nerede olduğunu öğrenmeye duyduğu ihtiyaç katlanılmaz hale geldiğinde; bir ipucu bulmak umuduyla başını yavaşça yanına çevirdi. Bu hareketi yapmak o kadar zor olmuştu ki; boynundaki kaslar acı içindeydi. Hissettiği acı nefes kesiciydi: yine de durmadı! Zihnindeki perdeyi aralamak için bir şeyler bulmak zorundaydı. Sonunda hareketini tamamladığında acısı dinmişti.
Gözüne ilk çarpan şey ondan iki metre uzakta memerden yatak gibi gözüken bir taşın üzerinde kumral bir kadın sırt üstü yatıyordu. Tanya bir müddet kadını inceledi. Tanıdık gelen bir şeyler aradıysa da; maalesef bu genç kadın ona tamamen yabancıydı. Gözleri ile görebileceği her yeri taradı. Görüş alanında kumral kadından başka hiçbir şey yoktu. Çimenler, mermerden yatak ve kumral kadın... Buradan bir şey çıkmayacağına emin olduğunda; başını diğer tarafa çevirdi. Yaşadığı acı aynıydı, gördüğü şeylerde aynıydı! Tek bir farkla bu sefer sarışın bir kadın mermerden yatağında huzurlu uykusundaydı.
Tanya yavaşça kalkmaya çalıştı. Vücudu yaptığı harekete korkunç bir acıyla karşılık verdi. Sanki günlerdir hareketsiz bu sert zeminin üzerinde yatıyordu. Yine de pes etmeden, ilk denemesinde, zorlanarak da olsa kalkmayı başarabildi. Mermerin kenarından ayaklarını sarkıtıp iki eliyle kalçalarının yanından destek alarak oturdu. Nefes nefese kalmıştı. Kasları acı içindeydi. Vücudunu germek ve tutulan yerlerini açmak istiyordu. Ama acı o kadar yoğundu ki bir müddet daha kendine gelmek için beklemek zorunda kaldı. Başını birazcık çevirip yattığı yere baktı. Üzerinde oturduğu mermerden yatağı incelerken burada ne işi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Etrafını daha iyi görebilmek için yavaşça ayağa kalktı. Ayakları soğuk çimenlere değdiğinde irkilerek ayaklarına baktı. Çimenlerin mermerden daha soğuk olması mümkün müydü? Peki çimenler bile bu kadar soğuksa O neden üşümüyordu? Üzerinde incecik tülden beyaz bir elbise vardı. Şimdiye kadar donması gerekmez miydi? Nerede olduğunu anlamaya çalıştıkça her şey daha da karmaşıklaşıyordu. Sanki bir rüyanın içindeydi de sadece çimenler gerçekti. Tuhaf hissediyordu. Hem her şey gerçek gibiydi, hemde sanki her şey gerçek dışıydı! Etrafına baktığında kendi gibi mermerlerin üzerinde yatan pek çok kişi gördü. Küçük taşlardan yapılmış patika mermerden yatakların arasında küçük yollar oluşturmuştu. Bir müddet ne yapması gerektiğine karar vermeye çalıştı. Mermerlerin üzerinde uyuyanlara bakmaya başladı. Buraya nasıl gelmiş olabileceğini düşünüyordu ama zihninin içindeki sis bulutu hatırlamasına bir türlü olanak vermiyordu. Sonra birden buranın bir mezarlık olduğu fikrine kapıldı. Tek fark vardı ölüler mermerlerin altında değil üstünde yatıyorlardı. Peki burası ölülerin mermerden yataklarında yattığı bir mezar ise Tanya'nın ayakta dolaşmasını ne anlama geliyordu? aklına gelen fikir içine umut tohumları ekti. "Belki de ölmemişlerdi; sadece uyuyorlardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASA EFSANELERİ -HAYAT-
FantasíaTanya gözlerini açtığında bilmediği bir yerde bilmediği bir zamandaydı. Kendisine yapılan ikinci şans teklifini ailesine geri dönmek için kabul etmekten başka çaresi yoktu. Yapması gereken tek şey Asa Prensesi'ni Kötü Ruh ile yapacağı savaş için eği...