Asa savaşçıları acil durum gemisi Gordion'a döndükten sonra; Dark'ı acilen şifa merkezine kaldırmışlardı. Gemideki şifacıların ilk müdahalesinin ardından, şifa merkezinde büyülü şifa odasında yoğun büyü tedavisine almışlardı. Tanya, Tim, Sonya, Zeda ve Simon odanın dışında şifacıların çıkması için bekliyorlardı. Aradan geçen saatlerde kimsenin konuşmaya hevesi yoktu. Sonya içten içe kendini suçlarken, Zeda başta Dark olmak üzere herkes için endişeleniyordu. Tim hiç konuşmadan saatlerdir aynı yerde dikiliyordu. Yüzündeki ifadeden ne düşündüğü anlaşılamasa da saatlerdir burada olması onunda diğerleri kadar endişeli olduğunu düşündürüyordu. Bu durumla en ilgisiz olan Simon idi. Son bir saattir genç kadının sıkıntıdan çıkardığı oflama sesi şifa merkezinin sessiz koridorunda defalarca duyulmuştu.
Tanya da diğerleri gibi düşünceliydi. Dark'ın ölmesini istemiyordu. Ömrünün sonuna kadar onu affetmeyecek olsa da hayatta kalmasını tercih ederdi. Aslında ilgisi olmadığını bilse de genç adamın başına gelenler yüzünden biraz da kendini suçluyordu. Eğer cüceyi zamanın da durdurmayı başarabilseydi; Dark bu durumda olmayacaktı. Ya da bu kadar hırs yapmak yerine asa savaşçılarının gelmesini bekleyebilirlerdi. Belki genç adam o zaman yaralanmadan kurtulabilirdi. Genç adamın durumuyla ilgili bir diğer can sıkıcı husus da, Tim bu durumdan çok etkilenmişti. Dark'ı o halde gördüğünden beri ağzını açıp tek kelime etmemişti. Sonya'nın sorularını bile cevapsız bırakmış, olduğu yerden kıpırdamadan duruyordu. Gözleri babasının yattığı odanın kapısından bir an olsun ayrılmamıştı. Kaşlarını çatmış kendi dünyasındaki düşüncelere gömülmüştü. Genç adam Dark'a karşı ne kadar kızgın olursa olsun, onun bu şekilde ölmesini istemeyecek kadar da merhametli bir çocuktu. Belki de babasının o halde olmasından dolayı kendini suçluyordu. Tanya genç adamın şuanda ne düşündüğü öğrenmek, yüzündeki bu kaybolmuş ifadeyi silmek için her şeyini verebilirdi.
Dark'ın bu durumuna üzülmeyen tek kişi Simon idi. Devamlı başka şeylerle ilgili gözüküyordu. Genç kadın bu sessizliğe daha fazla tahammül edemeyerek Katina'nın yanına geldi. Meraklı bir şekilde "Katina orada neler olduğunu hala anlatmadın." dedi. Onun merak ettiği Dark'ın nasıl bu duruma geldiğinden ziyade; sessiz ormanda cüce ile yaşanan olaylardı.
Simon'un meraklı sorusu Tanya'yı düşüncelerinden sıyırdı. Tim için yeterince endişeliydi: şu anda bu konu hakkında konuşmak istemiyordu. "Anlatacak çok bir şey yok. Biliyorsun Trins ile birlikte Dark'ı bulmak için cücenin peşinden gittik. Dark da orada yaşanan arbede de yaralandı."
Simon tek kaşını kaldırıp "Bu kadar mı?" diye sordu.
"Yani başka ne söyleyebilirim bilmiyorum"
"Cüceye ne oldu?"
"Kaçtı!"
Katina'nın verdiği kısa cevaplar belli ki Simon'un hoşuna gitmemişti. Genç kadın sinirli bir şekilde Zeda'ya dönüp "Ağzından da laf alınmıyor." diye söylendi.
"Sende Trinsi'yi bekle. Nasılsa O en ince ayrıntısına kadar anlatacak."
"Çok sıkıldım burada. Ben gidiyorum."
"Dark iyi değil en azından nasıl olduğunu öğrenene kadar bekle"
Simon umursamazca omuzunu silkti. "Ona ne olduğu umurum da bile değil. Çok daha önce ölmeliydi."
"Simon burası yeri değil!"
"Niye yeri değil? Ben bu fikrimin her zaman arkasındayım. Bence Tanya'nın yerine o ölmeliydi." Simon Zeda'nın gözlerinin içine bakarak "Sadece ben bunun aksini iddia etmek için kendimi parçalamıyorum."
"Bunu başka zaman tartışsak."
"İçindeki duygulardan böyle kaçamazsın."
"Si..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASA EFSANELERİ -HAYAT-
FantasíaTanya gözlerini açtığında bilmediği bir yerde bilmediği bir zamandaydı. Kendisine yapılan ikinci şans teklifini ailesine geri dönmek için kabul etmekten başka çaresi yoktu. Yapması gereken tek şey Asa Prensesi'ni Kötü Ruh ile yapacağı savaş için eği...