Tanya'yı düşüncelerinden duyduğu hışırtılar kendine getirdi. Duyduğu zayıf ayak seslerinden Sonya'nın yanına yaklaştığını anlamıştı. Ne kadar zamandır yerde yatmış geçmişi düşündüğü fark etmemişti. Sanki geçmişe dönmüştü ve o anıyı tekrar yaşamıştı. Bu anının ona yine aynı şeyleri hissettirmesiyle iyice keyiflenmişti. Hatta Sonya'nın huysuzlukları bile önemini yitirmişti.
Gerçek hayata döndüğüne göre Sonya'yı düşünmesi gerekiyordu. Onun bu inadını nasıl kıracağını hiç bilmiyordu. Her ne kadar Zeda'nın kızı olsa da karakter olarak ondan çok farklıydı. Myka da benzediği söylenemezdi. Tek zayıf noktası Tim'di. Zaten bu süreci de sırf onu mutlu etmek için kabul etmişti. Ya da onu mutlu etmeye çalıştığını düşünüp kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Üçüncü bir ihtimalde asayı kabul etmesiydi ki bu Tanya'nın aklına hiç yatmıyordu. Tanya; Sonya'nın asa prensesi olsa bile bunu isteyeceğinden bile ciddi manada şüphe ediyordu.
Sonya'nın ayak sesleri kesileli iki dakikadan fazla olmuştu. Artık sessizliği bozmanın zamanı gelmişti. "Ne oldu Sonya? Niye beni seyrediyorsun?"
"Niye seni seyredecekmişim! Ölüp ölmediğini anlamaya çalışıyordum."
Tanya; Sonya'nın verdiği cevapla kahkaha attı. Ardından tek gözünü açıp Sonya'ya baktı. Yüzünde Tanya'nın anlamlandıramadığı bir ifade vardı. Kızgınlık, hayal kırıklığı, şaşkınlık, ya hepsiydi, ya da hiçbiri. Tanya gözünü tekrar kapattı. 'Onu asla anlayamayacağım' diye düşündü. Bu kız hayatında karşılaştığı çözmesi en zor bulmacaydı. "Ölmedim. Sadece dinlenirken düşünüyordum."
"Ölmediğini anladım zaten." Sonya'nın sesi sinirli geliyordu. "Üç saat koştuktan sonra kendini, aptal bir sırıtmayla yere atınca. Bende bir şey oldu sandım."
Tanya ellerini başının altına aldı. "Koşmak kimseyi öldürmez Sonya. Sedace güçlendirir."
"Yarın bütün kasların ağrırken de böyle konuşabilecek misin? Çok merak ediyorum!"
"Yarın için başka planlarım var."
Sonya ilgilenmiş gibi bir adım yanına yaklaştı. "Ne gibi bir plan?"
"Dövüş teknikleri üzerine çalışırız."
Sonya yüzünü tiksinircesine buruşturdu. "Dövüş mü?"
"Elbette! Her konuda donanımlı olman gerekiyor."
"Ben dövüşmeyi sevmem!"
Tanya gözlerinin devirmemek için zor tuttu kendini. "Burada yapacağımız hiçbir şeyi seveceğini düşünmüyorum zaten."
Sonya'nın yüzü daha da asıldı. Genç kadının burada olmayı istemediğini anlamak için çok zeki olmaya gerek yoktu. Tanya yerden kalktı. Madem Sonya'yı eğitemiyordu. Kendisi çalışmaya devem etmeliydi. Böyle giderse bir gün onu koruması gerekecekti. Ve nedense içinden bir his bunun çok da uzak bir gelecekte olmadığını söylüyordu. Tanya bu düşünceyi hızla kafasından uzaklaştırdı. Sonya'nın bu koşullarda: değil asayı korumak, kendini bile koruyabileceğinden şüpheliydi.
Sonya'yı arkasında bırakıp ölüm oyunları stadının ortasına yürümeye başladı. Arkasında şaşkın bir Sonya bıraktığının farkındaydı. Israr etmenin faydası yoktu. Sabırlı olup onun gelmesini beklemek zorundaydı. Şanslıysa genç kadın onu çok fazla bekletmezdi: değilse ki, bunu düşünmek bile istemiyordu.
Sonya arkasından şaşkınlıkla seslendi. "Ne yapıyorsun?"
"Çalışmaya devam ediyorum." Tanya genç kadını umursamadan esneme hareketleri yapmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASA EFSANELERİ -HAYAT-
FantasíaTanya gözlerini açtığında bilmediği bir yerde bilmediği bir zamandaydı. Kendisine yapılan ikinci şans teklifini ailesine geri dönmek için kabul etmekten başka çaresi yoktu. Yapması gereken tek şey Asa Prensesi'ni Kötü Ruh ile yapacağı savaş için eği...