Merhaba;
Uzun bir ara olduğunun farkındayım. İzne çıkmıştım. Düzeni tekrar oturtmam biraz zaman aldı. Ama eski düzene dönüyoruz. Bu hafta cumartesi tekrar bölüm yükleyeceğim. Cumartesi akşamları görüşmek üzere sizi yeni bölüme uğurluyorum. Keyifli okumalar...
Tanya; Trinsi'den ayrılınca ormanın derinliklerine doğru tahmini bir rota belirleyip yeniden koşmaya başladı. İlk önce Zeda'yı bulmuştu. Zeda da aynı Tim gibi kendi kendine konuşarak yavaş adımlarla ilerliyordu. Tanya genç kadının önüne geçip bir süre gördüğünün Tanya olmadığına ikna etmeye çalışmıştı. Ne dediyse Zeda'yı bir türlü ikana edememişti. Trinsi Tim'i bırakıp ormana dönmüş olmalıydı. Plana sadık kalarak, sanki Simon'u arıyormuş gibi genç kadının adını bağırmaya başladıktan bir iki dakika sonra Trinsi sisin içinden yanına geldi.
Tanya genç kadına bakarak "Ne yapacağız?" diye sordu.
Trinsi yerden bir odun daha aldı. Tam Zeda'nın kafasına vuracaktı ki Tanya ikisinin arasına girip, O'nu son anda durdurdu. "Bunu gerekli olduğuna emin misin?"
"Elbette!"
"Onu ikimiz sürükleyerek çıkarabiliriz."
"Çok fazla zaman kaybı olur. Emin ol böylesi daha iyi."
Tanya mecburen kabullenip kenara çekildi. "Çok sert vurma."
Trinsi neşeli bir kahkaha attı. "Yumuşuyor musun mahkum?" Trinsi mahkum kelimesine özellikle vurgulamıştı. Tanya yüzünü buruşturup diğer tarafına baktığında gördüğü hareketlilikle gözlerini kısıp "Dur!" diye bağırdı.
Genç kadın sisin içinden gelen karaltılara dikkat kesilip olası tehlikeyi hesaplamaya çalışırken Trinsi bıkkınlıkla söylendi. "Yine ne var?"
Tanya'nın dikkatle baktığı yere O da baktı. Ormanın çıkışından hızla üzerlerine iki tane igor geliyordu. Tanya ileri de diğer tarafa koşan iki başka igor daha gördüğünü sandı. İgorlar Katina'nın ve Trinsi'nin yüzüne bile bakmadan Zeda'yı kollarından tutup yürümesine engel oldular. Genç kadın karşı koyunca da zorla kucaklayıp çıkışa doğru koşmaya başladılar.
Trinsi elindeki sopaya bakıp Katina'ya döndü. "Ne oldu şimdi?"
Tanya da peşlerinden şaşkınca bakarken "Bilmiyorum!" dedi.
Trinis elindeki sopayı kenara fırlatıp. "Hadi gidip öğrenelim." dedi. Tanya da onu başıyla onaylayarak peşine düştü. İgorlar ormanın dışına çıkalı çok olmamıştı. Tanya ve Trinsi de peşinden koşarak ormandan dışarı çıktılar. Tanya'nın biraz önce gördüğü doğruydu. Diğer igorlar da Simon'u yaka paça dışarı çıkarmışlardı. Tanya'nın bura görmeyi beklediği en son kişi Orman Perisi idi. O ve dört igor Zeda ve Simon'un Sessiz Ormandan sağ salim çıkmasını sağlamışlardı. Herkes şaşkınca birbirine bakıyordu. İçeride bir tek Dark kalmıştı. Onu da çıkardıktan sonra her şey yoluna girecekti.
Sessizliği ilk bozan Simon oldu "Bize ne oldu?" dedi şaşkınca.
Trinsi yeni kendine gelmiş olan Tim'in yanına gitmişti. "Sana bu kadar sert vurduğum için beni affet." dedi torununu sevgiyle öperken.
Tim de kafasının ağrıyan kısmını tutuyordu "Gerçekten ne oldu bize?" diye sordu.
Tanya tane tane konuşarak "Bir anda hepiniz halüsinasyonlar görmeye başladınız ve ormanın derinliklerine doğru gittiniz"
Tim şüpheyle "Sana ne oldu?"
"Hiçbir şey"
Tim'in şüpheli hali artmıştı "Neden acaba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASA EFSANELERİ -HAYAT-
FantasyTanya gözlerini açtığında bilmediği bir yerde bilmediği bir zamandaydı. Kendisine yapılan ikinci şans teklifini ailesine geri dönmek için kabul etmekten başka çaresi yoktu. Yapması gereken tek şey Asa Prensesi'ni Kötü Ruh ile yapacağı savaş için eği...