Yeol, Baek'in dairesinin altındaki dövmecinin önüne park edip motorunu kapadı. Dün gece Baek'in peşine takılan adamlardan bir ize rastlamak için etrafına baktıysa da bir şey göremedi. Birkaç dakika durup sokakta kendine yaklaşmaları için bekleyecekti. Böylesi kendisi için daha iyi olurdu. Saat daha on bir olduğundan dövme dükkânı hâlâ açıktı; dükkânın o devasa pencereleri ve sokak lambasının ışığı sayesinde de sopayla dayak yiyen bir adamı görmemek zor olurdu. Destek ayağını indirip motordan indi ve bu daracık deri motorcu ceketini giymemiş, eldivenlerini takmamış olmayı delicesine diledi. Bu havada bu kıyafet onu boğuyordu ama bu herifler doğu kıyısından geliyorlarsa ve dövüş dünyasını biliyorlarsa dövmelerini tanıyabilir, ona yaptığını ödetebilirlerdi. Son isteyeceği şey kendi geçmişiyle Baek'in bugününün çarpışmasıydı. Tişörtü göğsündeki dövmeleri örttüğü için en azından ceketinin fermuarını çekmek zorunda değildi. Kaskını çıkarıp gaz koluna astıktan sonra ceketinin cebindeki yarı ezilmiş sigara paketinden bir sigara çıkardı. Sigarasını yakan Yeol, motoruna yaslanıp bir ayağını diğerinin üzerine yasladı ve kollarını kavuşturdu; birazdan, boynunda bifteklerle aslanın inine girmeyecekti sanki. Baek, Yeol'un peşine takılmak için elinden geleni yaptıysa da bu kadını o pisliklere gümüş tepside sunacak değildi. Yeol bu beladan bir çıkış yolu bulana dek Baek, adamların kendisini bulamayacağı bir yerde olduğu müddetçe güvendeydi. Baek de silahının nerede olduğunu söyleyip gerekirse kullanması için ona söz verdirerek biraz olsun teselli bulmuştu.
Yeol sigarasından derin bir nefes çekip o öğleden sonra planladığı gibi etrafı tekrar gözden geçirdi. Baek'ten uzak durmanın neredeyse imkânsız olduğunu anlamıştı. Başta en azından aralarında bu adamın erkek arkadaşı vardı ve bu bile Yeol'u, genç olanı mutfakta öpmekten neredeyse alıkoyamayacaktı. Ama sonra genç olanın ona bir ilişkisi olmadığını söyleyince onu kucaklayıp odasına taşımamak için bütün iradesini harcamak zorunda kalmıştı. Baek'i haftalardır arzuluyordu, bu yüzden de bekâr olduğu haberi, ahlaki trafik ışığını anında kırmızıdan yeşile çevirmişti. Sigarasını yere atıp topuğuyla ezerken kafasını iki yana salladı. Her ikisi için de en iyisi, Baek'i bu haydutlardan kurtarıp abisine teslim ederek yollarını ayırmak olacaktı. Böylece Baek, Sicoli gibi köpekbalıklarının yanı sıra kaşla göz arasında onu aşağılara çekecek olan kendisi gibi girdaplardan da kurtulmuş olacaktı. "Bu pisliklerle ne kadar çabuk karşılaşırsak" diye homurdandı kendi kendine ve hızla motorundan uzaklaştı. Etrafa son bir kez bakıp sıra dışı hiçbir şey görmeyen Yeol dövme dükkânıyla voodoo takıları mağazası arasında kalan Baek'in apartmanının olduğu ara sokağa yöneldi. Bu heriflerin ne kadar ciddi oldukların anlamak dışında bir planı yoktu. Ne kadar istediklerini ve son kabul edecekleri rakamı öğrenmeliydi. Onları en azından bir hafta daha oyalayabilirse Jongin ona parayı havale edebilirdi. Baek'in anahtarını kullanarak apartmanın giriş kapısını açtı ve loş ışıkla aydınlatılmış merdiven boşluğunda ilerledi. Yukarı katta iki daire vardı. Baek'inki solda -ayakkabı tamircisinin üstünde kalıyordu- diğeri de sağdaydı. Bir başka deyişle, koridorun karşısından gelen sesleri gizlemek için gürültülü bir bar gibisi yoktu. Küçük kasaba polisleri için "silah sesleri" sebebiyle aranmak, heyecandan kendilerine tahsis edilen polyester pantolonlarına boşalmaları demekti. Aynasızlar öyle hızla kıçlarının üzerinde sürünerek gelirlerdi ki popoları pişik bile olurdu.
Chanyeol derin bir nefes alarak önce boynunu, sonra parmaklarını çıtlattı, ardından da Baek'in dairesine girdi. Baek, elektrikler olmadan kavgaya girişirse Yeol'un genel bir fikri olsun diye ona evi kabaca tarif etmişti ama Yeol kapıyı ardından kapayıp elektrik düğmesini açınca ışıklar sorunsuz bir şekilde yandı. Asıl sorun, susturuculu silahlarını kendisine doğrultmuş, odanın ortasında dikilen iki adamdı. Lanet olsun. "Hah, iyi bari, siz de buradasınız," diye lafı yapıştırdı Yeol . "Dumanla falan işaret göndermek zorunda kalırım diye endişelenmiştim. Bu arada Caddy ne alemde? Boyayı çizmişe benziyordunuz." Birbirlerine şöyle bir göz atıp bir nevi telepatik mafya dilinde anlaşan haydutlar dikkatlerini tekrar ona çevirdiler. Birinci haydut gözlerini kısınca Chanyeol'a fazlasıyla Christopher VValken'ı hatırlattı. "Kısa kesip işimize bakalım." Vay canına. Herif Walken gibi de konuşuyordu. Veeee şimdi de kahkaha atmamak için tüm iradesini kullanmak zorundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kafes dövüşü 2 || chanbaek
FanficUyarlamadır. Konu birliği için ilk sezonu okumanız gerekmektedir.