16. Bölüm

701 52 1
                                    

Terle ve kan lekeleriyle kaplıydı ama bunların hepsi kendisine ait değildi. Sağ gözü şişmeye başlamış, geçen hafta yarılmış dudağındaki yara yeniden açılmıştı. Sol kaburga kemiğindeki, sağ baldırının iç kısmındaki gibi görünmeyen hasarlar da daha sonra morun tonlarına bürünecekti. Yine de hiçbir şey hissetmiyordu. Daha değil. Adrenalin damarlarında akarken ve kaslarını ateşlerken değil. Hâlâ tamamlaması gereken bir işi varken değil.

Kalabalığın kulakları sağır edici tezahüratları eski arenada yankılanıyordu ama tıpkı acı gibi bu sesler de Chanyeol'un zihninde boğuk yankılardan ibaretti. Bir dövüşçü, dikkatinin dağılması lüksüne sahip değildi. Bir dövüşçü, tüm duyularını rakibinde odaklarken kulaklarını da sadece köşesinden gelen talimatları duyacak şekilde açmayı öğrenmişti. Bunun dışındaki her şey, odağı bozuk bir lensten bakar gibi bulanıktı. Doğru odaklandığında bir dövüşçünün zihni ve bedeni tek bir amaç için birlikte çalışırlardı: Kazanmak. Havalı korna, kükreyişleri bölerek ikinci raundun bitişini haber verdi. Hakem, Chanyeol ile Bulldog olarak bilinen diğer dövüşçüyü ayırıp siyah, sekizgen kafesteki köşelerine gönderdi. Ağır ağır soluklanan Chanyeol kıçını tabureye koyup Dongwo'nun uzattığı şişeyi aldı. Ağızlığını çıkarıp ağzına biraz su sıktı. Ağzını çalkalayıp kafasını yana çevirdi ve suyu mata tükürdü. İkinci kez sıktığı suyuysa açgözlü bir şekilde yuttu. Dongwo daha önce dövüşmüştü. Sol gözünün üzerinde bir yarık vardı ve çenesi şişmişti ama diğer herifin yanında bu hiçbir şeydi. Dongwo bir sonraki tura geçmişti ve bir hafta içinde tekrar dövüşecekti. Şimdiyse Chanyeol aynısını yapmalıydı yoksa... Şılak! Chanyeol'un kafası yana savruldu, sonra tekrar dönüp en yakın dostuna ters ters baktı.

"Şimdi dikkatini çekebildim mi ahbap? Çünkü hayaller alemine uçmuş gibi görünüyorsun. Zaten beş dakika içinde o pisliğin işini bitirmezsen de anca oraya gidersin!" Kazanmak bir zorunluluktu; bu da odaklanmanın bir olduğu anlamına geliyordu. Kazanmaktan başka bir şey-özellikle de kaybedince olacakları- düşündüğü takdirde işi bitmiş demekti. Dongwo haklıydı. Suratına bir tokat yemeye ihtiyacı vardı. 

"Kendini tutuyorsun!" diye bağırdı Chanyeol'a kalabalığın gürültüsünü bastırmaya çalışarak. "Ödleklik etmeyi bırak da herifi yere ser!"

"Defol git," diye homurdandı Chanyeol, Dongwo'nun dövüş arkadaşlarından biri yanaklarına, burnuna ve alnına vazelin sürerken. "Ben ne yapmaya çalışıyorum burada?" Dongwo tam suratının hizasına gelip bakışlarıyla onu olduğu yere çiviledi. "Bence kendini bırakıp eskiden olduğu gibi dövüşmeye korkuyorsun. Ama sana şunu söyleyeyim, eğer o hayvanı daha fazla zapt etmeye devam edersen Yeol, kaybedeceksin. O herifin şakası yok."

Gerçekten de yoktu. Bulldog, 1.80'lik Chanyeol'dan birkaç santim kısaydı ama 108 kilo geldiğinden bu onu ağır sıklet kılıyordu. Chanyeol ise 90 kilosuyla hafif ağır sıklet kategorisindeydi ama gizli yapılan turnuvalar ağırlık klasmanları konusunda pek katı sayılmazdı. Chanyeol, kafesin diğer ucundaki dövüşçüye bir göz attı. Herif şimdiden ayağa kalkmıştı ve kaslarını titretip boynunu iki yana kütleterek son raunt için çağrılmayı bekliyordu. Vay canına, herif tam bir canavardı. Ama ağır olduğundan yer dövüşünü tercih ediyordu. Chanyeol'un en iyi şansı, onu ayakta tutmak ve herifi bayıltacak yumruğu tam zamanında savurmaktı. Molanın bitiş kornası duyuldu. Chanyeol ayağa kalkıp ağızlığını geri taktı. Dongwo taburesini alıp kafesten çıkarken Chanyeol'un kulağına fısıldadı: "Ya sen o herifin işini bitirirsin ya da Baek, en yüksek ücreti verene satılır."

İyi ki de kaybedince olacakları düşünmeyecekti. Her iki adam da yumrukları yüzlerini kapayacak şekilde ortada buluştular ve hamle yapmak için doğru anı bekleyerek birbirlerinin etrafında dönmeye başladılar. Dongwo haklıydı. Chanyeol kendini tutuyordu. Pek fazla tutmasa da tüm gücüyle saldırmıyordu. Kendini kontrol altında tutacak kadar saldırıyordu. Sonra, her şey bittiğinde ve sis aralandığında daha önce yaptığı gibi bu tehlikeli yanını dizginleyebilirdi. Ama bu işi bitirmeme riskini alamazdı. Kendini bırakıp o son zincirin kırılmasına izin vermeliydi. Böylece derin bir nefes alarak kendini bıraktı. Yüksek performanslı bir yarış arabasının nitrosunu patlatması gibi Chanyeol'un karanlık tarafı da damarlarına akın etti. Son beş yıldır çıkmasına izin vermediği yaratık esneyip gerindi. Sonra da uykusunu üzerinden atıp dişlerini gösterdi. Olmuştu. Canavar serbest kalmıştı. Rakibine tepeden baktı ve onun da kendisini görmesine izin verdi. Sonra da saldırdı. Erkek erkeğe kafesin ortasında tıpkı modern dönem gladyatörleri gibi çarpıştılar. Ama kalkan ve kılıç yerine cezalandırmak ve korumak için her ikisinin de sadece yumrukları vardı. Chanyeol'un dış görünümü değişmemiş olmasına rağmen tekniği değişmişti. Saldırıları daha sert, daha hızlıydı. Bulldog dönerek okkalı bir yumruğu Chanyeol'un kaburgalarıyla buluşturdu. Kırık cam parçalarını andıran acı hissi, gövdesini parçaladı. Chanyeol acı spazmları arasında gülümsedi, ağızlığı sebebiyle sadece dişlerin gözüktüğü hiç neşeli olmayan tebessümlere benziyordu. Hoş olmayan bir şeylerin yaklaştığını haber veren cinsten bir gülümsemeydi.

kafes dövüşü 2 || chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin