12. Bölüm

649 55 29
                                    

Chanyeol, eve uzanan çakıl taşlı araba yolunda yürüyordu. Henüz kuşluk vakti olmasına rağmen bunaltıcı nem, elinde toparlak bir şekilde tuttuğu tişörtüyle sildiği göğsünün anında yine terle kaplanmasına sebep oluyordu. "Selam fıstık Ally," dedi güneşlenen timsaha. "Soğukkanlılık güzel olmalı, değil mi? Daha öğlen bile olmadı ama burası acayip boğucu." Ally karşılık olarak tıslayınca Chanyeol bunun, "Çok umrumdaydı pislik," anlamına geldiğini varsaydı. "Pekâlâ, gidiyorum. Kafamı koparmana gerek yok." Huysuz olması gereken biri varsa o da Chanyeol'du. Neredeyse hiç uyumadan geçirdiği gecenin ardından sabah beş civarında kalkıp uzun bir koşuya çıkmıştı. Sonra derme çatma spor salonlarında birkaç saat daha kendini cezalandırarak traktör lastiklerini ittirmiş, balyoz sallamış ve diğer kol gücüne dayalı egzersizlerden yapmıştı. 

Zengin çocuklar bütün gün ağırlık kaldırma aletlerinde oynayabilirlerdi ama eski usul ağır iş yapmaktan daha iyi kas geliştiren hiçbir şey yoktu. Ama şimdi Chanyeol ölmek istiyordu. Şimdiden iki defa küsmüştü bile. Günlük spordan idmana ve dövüş hazırlığına geçiş her zaman berbat olurdu. Birkaç saat dinlenecek, öğleden sonra hatta belki akşam birer tur daha yapacaktı. Bu turnuvayı kazanma şansı olsun istiyorsa oyalanacak vakti yoktu. Ki bu da diyetini değiştireceği anlamına geliyordu ama veranda basamaklarını tırmanırken burnuna dolan kreplerin yoğun kokusu midesini guruldattı. Dongwo'nun kahvaltı hazırladığını tahmin etti - adamın mutfaktaki becerileri şeflere rakip olurdu- ama içeri girdiğinde karşılaştığı sahne onu epeyce şaşırttı. Tezgâhın orada durmuş kâsede yumurtayı çırpan Dongwo heyecanlı bir şekilde uzun bir hikâye anlatırken Baek de kahkahayla ikiye katlanmış bir hâlde krepleri çevirmeye çalışıyordu. 

Chanyeol terli tişörtünü kapının yanına bırakıp buzdolabına doğru gitti. İki şişe su alıp birini daha mutfak masasına varmadan bitirdi. "Hey!" diye seslendi ev arkadaşı. "Kokuşmuş pisliklerini salondan al, tamam mı? Terli kıyafetlerini ortalıkta bırakmamanı kaç defa daha söyleyeceğim?" 

"Annem olmadığını kaç defa daha söylemem gerekiyorsa." 

"Böyle davranmaya devam edersen meşhur kreplerimden yiyemeyeceksin dostum." Chanyeol bir sandalye çekip masaya otururken Baek'i inceledi. Çocuk onu fark ettiği anda kahkahası kesilmişti. Şimdiyse gerektiğinden daha dikkatli bir şekilde krepleri çevirmeye odaklanmıştı Omuzları gergindi ve yumurtalı karışımını almak için döndüğünde Chanyeol'a bakmaktan kaçınmıştı. Chanyeol sıra dışı bir şey fark etmemişçesine Dongwo didişmeye devam etti. 

"Önemli değil. Zaten krep yemeyi düşünmediğim için eşyalarımı da burada bırakacağım." 

"Ne? Tabii ki yiyeceksin, salaklık etme. Sen benim kreplerime bayılırsın. Herhâlde pastırma da istemediğini söyleyeceksin şimdi." Lanet olasıca herif bu sabah beynini mi yitirmişti acaba? Chanyeol boğazını temizleyerek arkadaşına sert bir bakış attı. Düşünsene mankafa. "Haaaaa..." diyerek uzattı Dongwo. "Tabii ya, yeni diyetini tamamen unutmuştum. Aferin sana dostum. Plana sadık kaldığın için seninle gurur duyuyorum." Baek, şaşkın bir şekilde kaşlarını birleştirerek iki adama baktı. "Siz neden bahsediyorsunuz? İkinizin de diyet yapmaya ihtiyacı yok ki." 

Dongwo açıklama yapmaktan memnuniyet duydu. "Şimdi canım, göreceğin üzere Yeol'un şu orta bölgesi biraz yumuşamış. Nasıl katlanıyor, gördün mü?" Chanyeol ve Baek aynı anda adam masaya kambur bir şekilde çöktüğü için göbek kısmında katlanan incecik deriye baktı. Chanyeol, derhâl dik oturarak sözde "katlanmayı" yok ettiyse de Baek, çoktan bakışlarını Dongwo'ya çevirmişti. Her ne zıkkımsa. Zaten neden umursuyordu ki? Lisede falan değillerdi. "Bendenizinki gibi incelmek istiyormuş," diye devam etti İngiliz atletini yukarı çekip karın kaslarını sergileyerek. "Küstahlık etmek istemem ama yani, adamı suçlayabilir misin şimdi?" 

kafes dövüşü 2 || chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin