O gece geç saatte Chanyeol ve Barkhyun, genç olanun dairesinin arka tarafındaki küçük park yerine yanaştılar. Chanyeol onu, hâlâ Lou'nun yerinde olan arabasına götürmüş, sonra da evine kadar takip etmişti. Motorunu durdurup aşağı indi ve Baek'in arabadan inmesini bekledi. Baekhyun onu, peşinden gelmesine gerek olmadığı konusunda ikna etmeye çalıştıysa da Chanyeol bunu duymak bile istememişti. Genç olanı şüphelendirmeden kendi evinde kalması için uygun bir mazeret bulamaması zaten yeterince kötüydü. Onun güvenliği konusunda hiçbir riske girmeye niyeti yoktu. Gündüz Mullineaux'nün Baekhyun'un vücudunda bıraktığı izleri gördüğünde neredeyse kendini kaybedecekti. Baekhyun eve gittikten sonra motoruna atlayıp o aşağılık köpeği bulup gebertmemek için yüze kadar sayması gerekmişti.
Chanyeol'un annesi onu yetiştirirken bir adamın görevinin yaşamındaki insanları koruyup mutlu etmek olduğunu öğretmişti. Birine herhangi bir şekilde, kasti olarak zarar vermeyi seçmeyi kavrayamıyordu. Bu hem rezil hem de affedilmez bir hareketti. Maalesef Chanyeol'un hareketleri de her ne kadar kasti olmasa da en az bu kadar yıkıcı sonuçlar doğurmuştu. Olaylara düşünmeden tepki gösterdiğinde etrafındakiler zarar görüyordu. Ya da daha kötüsü oluyordu. İşte Baekhyun ile fazla yakınlaşamamasının o sert hatırlatıcısı da buydu. Baekhyun'u korumaya çalışırken onun başına bir şey gelirse Chanyeol kendini asla affetmezdi. Janey'yle olana benzer bir durumu daha kaldıramazdı. Bir daha olmazdı. Bir daha asla olamazdı. Ayık kalmak ve dövüşmemek son birkaç yıldır kendini kontrolde tutmasına yardımcı olmuştu ama kendini kaybetmemesinin en büyük sebebi insanları kendinden uzakta tutmasıydı. Her şey bu kadar basitti.
Dün gece kendini, Baekhyun ile bir gece geçirebileceğine ikna etmişti. Geçmişte hiç böyle şeylerin yaşanmadığına inanmasına izin vermişti. Ama genç olanın geçmişinin hayaletlerini göz ucuyla görür görmez kendi geçmişini bir kenara bırakmasının hiçbir yolu olmadığını anlamıştı. Tek önemli şey, bu çocuğu rahat hissettirmekti. O sabah birbirlerini gördüklerinde cinsel gerilimin bir gecede yok olmadığı açıktı. Yine de Chanyeol, bu şekilde davranma niyetinde değildi. Savunma dersleri sırasında, onu rahatlıkla kendine çekip ikisi de soluksuz kalana dek öpüşebilecekken Chanyeol kendini birkaç kez uyarmıştı. Derslere -ve Baek'in bunlara neden ihtiyaç duyduğuna- odaklandığı müddetçe işleri zararsız boyutta tutabilecek kadar güçlü hissediyordu. Ama Baek'i arkadan bastırdığında, onun bedeni, öğrenme modundan uyarılmaya geçtiğinde Chanyeol'un ne kadar zayıf olduğu ortaya çıkmıştı. Baekhyun, başını arkaya yaslayarak pürüzsüz boğazını tatması, dudakları altında nabzını hissetmesi için onu davet ettiği anda kendinden geçivermişti. Saniyeler içinde kısa olanın tadıyla sarhoş olmuş, kendini ana kaptırmıştı.
Ta ki ona kazara zarar verene dek.
Chanyeol'un son isteyeceği şey Baek'in, herhangi biri tarafından zihinsel ya da fiziksel olarak zarar görmesiydi. Yine de onu bir hayvanmış gibi ambar duvarına yapıştırmadan önce kendini gerçekliğe döndürdüğü için o morluklara biraz olsun minnet duyuyordu. Baekhyun dün gece bile panik olduysa Chanyeol'un ona haşin davranması her şeyi berbat ederdi.
Baekhyun, özensiz bir muameleyi hak edecek türde bir insan değildi. Chanyeol hiçbir zaman romantik bir tip olmamıştı ama Baek, onu hassas ve ilgili davranma konusunda etkiliyordu. Onunla sevişmek istiyordu. Sevişmek... Chanyeol daha önce ne bu kelimeyi ne de buna yakın bir şeyi kullanmıştı. Daha önce de değer verdiği kadın ve erkekler ile yatmıştı ama sevgi sözcükleri söylememek için dikkatli davranmıştı. Şimdiyse onunla iki gün geçirmesine ve neden olduğunu bilmemesine rağmen kafasının içinde aşk sözcükleri dolanıyordu.
"Yukarı gelmene gerek yok Yeol."
"Sorun değil," dedi. "Ayrıca güvenli bir şekilde eve girdiğinden emin olmazsam annem kulaklarımı çeker." Baek sırıtınca dudakları yukarı kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kafes dövüşü 2 || chanbaek
FanfictionUyarlamadır. Konu birliği için ilk sezonu okumanız gerekmektedir.