23. Bölüm

439 52 8
                                    

"Yixing kim?" Kamyon durağından ayrıldıklarından beri son yirmi dakikadır otobanda sessizce ilerliyorlardı. Baekhyun bitkin düşmüştü, kolu acıyordu ve kafa dağıtmak için oynadığı plaka oyunundan da bıkmıştı.

"Bebekliğimizden beri çok yakın arkadaştık. Annelerimiz de arkadaştı ve aynı sokakta büyüdük." Chanyeol, Baekhyun'un sohbet ihtiyacını gidermeye karar vermiş olabilirdi ama direksiyonu kavrayan sol kolunun gerilmesine bakılacak olursa bu konudan pek de hoşlanmıyordu. Maalesef Baekhyun'un merakı yeterince uyanmıştı ve onunla ve geçmişiyle ilgili her türlü bilgiyi almak için ısrar edecek durumdaydı. Baek'in öğrenmek, anlamak istediği çok fazla şey vardı.

"Peki artık arkadaş değil misiniz?" Adamın çenesindeki kaslar seğirdi. "Hayır."

Baek'in ensesindeki tüyler onu uyarırcasına dikildi. İçinden bir ses, Baekhyun ile bu konuyu kapatmasını söylüyordu. Belki bu onun sezgileriydi, belki de Yeol, onun kurcalamayı bırakması için sessizce dua ediyordu. Baekhyun her ne olursa olsun bunu görmezden geldi.

"Neden peki?"

"Herifin kız kardeşini öldürünce dostluğu sürdürmek zor oluyor."

Baekhyun iç geçirdi. "Ah Chanyeol, en yakın dostunun kız kardeşiyle çıkmaman gerektiğini ben bile biliyorum. Kızın kalbini mi kırdın?"

"Kırmadım Baekhyun!" dedi sert bir sesle. "Kalbini durdurdum."

"Evet ama... Lafın gelişi öyle diyorsun, değil mi?"

"Son beş yıldır kızın ölü olduğunu söylüyorum. Ve onu mezara sokan kişi de benim."

"Chanyeol, hayır." Baekhyun başını iki yana salladı. Bir hata olmalıydı. "Asla böyle bir şey yapmazsın sen." Baekhyun, ön camda parlayan sokak lambalarına bakarken gözlerini kırpıştıran adamın profilini izledi. Çok uzun bir süre yanıt vermedi, verdiğinde de ses tonu dümdüz ve cansızdı. "Sırf sen istemiyorsun diye, olan şey değişmiyor." Chanyeol ona doğru bakarak ses tonunu yumuşattı. "Bunu en iyi sen biliyorsun."

Gerçekten de öyleydi. Baekhyun, yıllar içinde kaç kez hayatının çok daha iyi olmasını dilemişti? Yüzlerce defa... Ama yine de hayatı, her zamanki çirkinliğiyle kalmaya devam etmişti. "Anlıyorum. Peki nasıl oldu?"

"Nasıl olduğu fark etmez." Baekhyun dönerek sol kolunu, koltuğun arkasına geçirdi. "Tabii ki fark eder. Bıçaklamadan mı bahsediyoruz? Yoksa yemişlere alerjisi olduğunu bilmeden ona yer fıstıklı tavuğundan mı verdin?"

Chanyeol bandajlı elini, iyice pislenmiş suratında gezdirdi. Bir anda tükenmiş göründü. Ama uzun bir gün ya da zorlu bir dövüşün yorgunluğu gibi değildi bu. Aşırı uzun zamandır sırtında ağır bir yükü taşımanın verdiği bitkinlikti bu. "Bu konudan bahsetmek istemiyorum. Hiçbir şey onu geri getiremez."

Kanepenin ortasına kayan Baek, sol eliyle hafifçe adamın ensesine masaj yaptı. "Biliyorum ama ben onun için endişelenmiyorum. Bu hak etmediğin suçluluk duygusuyla yaşamaya devam edersen sen de çok geçmeden onun yanına gideceksin." Chanyeol dudak büktü. "Bu suçluluğun her bir zerresini hak ediyorum."

"Bir kaza olmalı. Sen durduk yere hiçbir arkadaşına zarar vermezsin."

"Durduk yere değil tatlım ama bunu bilmiyorsun."

"Anlıyorum," dedi Baekhyun gergin bir şekilde yolcu koltuğuna geçerken. Bu adamın onu yakma konusunda bir yeteneği vardı ama bu defa arzuyla yakmıyordu. Baekhyun'u sinirden kudurtuyordu. "Bana söylediklerinin ne kadarının zırvalık olduğunu merak ediyorum şimdi." Chanyeol ona yan bir bakış attı. "Sen neden bahsediyorsun?"

kafes dövüşü 2 || chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin