10. Bölüm

586 58 20
                                    

Böyle zamanlarda Baek, teknoloji bağımlısı dünyanın bir parçası olmayı çok istiyordu. Cep telefonunun yanında olması için her şeyi verirdi; böylelikle Yeol'u arayıp iyi olup olmadığını öğrenebilirdi. Gittiğinden beri -bir saat önce- Baek evin içinde dolanıyor, ileri geri yürüyor ve endişeden kendini deli ediyordu. Kendisini rahatlatabilecek olan Dongwo bile çalıştığı için yanında değildi. Sonunda Yeol'un motorunun uğultusunun gittikçe arttığını duydu. Onu karşılamak için dışarı koşturdu, ancak Ally bütün gece Kaleyi Koruma oyunu oynamıştı. Baek'e yıllar gibi gelen bir sürenin sonunda Yeol basamakları çıkıp kapıdan içeri girdi. Baek bir anda odayı arşınlamayı keserek adamın herhangi bir uzvunun kırık ya da kopuk olup olmadığını hızlıca kontrol etti. "Tanrı'ya şükür, iyisin," dedi Baek. "En kötüsünü düşünüp durdum," diye ekledi. 

"İyiyim." Eldivenlerini ve motorcu ceketini çıkarıp kanepenin arkasına koydu Yeol. Chanyeol'un yarık alt dudağını gören Baek irkildi. Aldığı en kötü hasarın bu olmasını umut etti. "Ne oldu? Ne dediler?" 

"Bu kıyafetlerden kurtulup bir duş almam gerek. Daha sonra konuşuruz." Yeol, tek kelime daha etmeden salonun karşı tarafına ilerledi. Adamın böyle kısa ve öz konuşması karşısında Baek en basit tabiriyle afallamıştı ama bunun normal olabileceğini kendine hatırlattı. Ne de olsa adamı o kadar da iyi tanımıyordu. "Sana kahve falan yapmamı ister misin?" Yatak odasından, beline sardığı bir havluyla ve elinde bir boxer ve penye şortla çıktı. "Hayır. Hemen çıkarım," dedi banyoya doğru giderken, sonra da kapıyı arkasından kapadı. 

Baek, suyun açıldığını duyduğu sırada yine volta atmaya başlamıştı. Yeol'un bu hareketini anlamlandırabilirdi ama işin aslı, onun hiçbir sebep yokken böyle soğuk davranmayacağını bilecek kadar adamı tanıyordu. Baek'e karşı, tanıştıkları günden beri hep düşünceli ve şefkatli davranmıştı. Bu işte bir terslik vardı. Baek cesaretini kaybetmeden önce salonun karşı tarafına geçerek kapıyı ardına dek açtı. "Hey..." Naylon perde açılınca karşısına oldukça sabunlu, oldukça renkli ve - vay canına- oldukça büyük bir penisi olan, saldırı modundaki Chanyeol çıktı. 

"Tanrım, Baek, ne halt ediyorsun burada?" dedi doğrularak. "Tanrı aşkına, neredeyse üzerine atlayacaktım!" Chanyeol perdeyi tekrardan kapatarak Baek'i o ana geri döndürdü. Bir anlığına adamın o kaygan vücudunun üzerine "atladığını" hayal ederek eğlenmişti. Önündeki, daha Önemli soruna odaklanması gerekiyordu artık. Yani yeni bir kimliğe ve hızlandırılmış İspanyolca kursuna ihtiyacı olup olmadığını öğrenmeliydi. "Ödümü patlatıyorsun Yeol. Ters giden bir şeyler olduğunu görebiliyorum. Duşunu bitirmeni beklememi.." Su sesi kesilince perde yana kaydı ve yine Baek'in aklı başından gitti. Yeol, saçlarını öne doğru iterek yukarıdaki uzun kısımların fazla suyunu sıktı. Su damlacıkları rastgele bir şekilde adamın bedeninden süzülürken tenindeki parlak renkleri vurgulayarak göğüs uçlarındaki gümüş piercinglerine göz kırptı ve karın kasları vadisinden aşağı süzüldü. Yeol askıdan havluyu kapıp tekrar beline doladı ve küvetten dışarı adım attı. "Ne için beklemeni Baek?" 

"Hu?" Ne demişti bu adam? Kendine gel oğlum! "Şey, olanları anlatman için." 

"Bu saatte kahve içmek beni bütün gece ayakta tutar," dedi sonunda, "Ama bana dolaptan bir meyve suyu çıkarır mısın? Hemen geliyorum." 

"Şey, tabii, hemen. Kusura bakma." Baek adama cılız bir şekilde gülümsedikten sonra banyodan çıktı. Kesinlikle ters giden bir şeyler vardı. Yeol farklı davranıyordu. Üstelik iyi anlamda değil. Kötü bir haber almış olmalı, diye düşünürken dolaptan meyve suyu şişesini çıkarıp kapağını açtı. Bu kötü haberin ne olabileceği konusu beynini kemirirken Baek, plastik şişeyi dudaklarına götürdü, içecekten bir yudum aldı ve... lavaboya tükürdü. "öğkl" şişeyi kaldırıp etiketi okurken titredi. "Yabanmersini." 

kafes dövüşü 2 || chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin