Yol boyunca uzanan ayçiçeği tarlaları resmen görsel bir şölen sunuyordu. Hafif ılık esen rüzgâr kumral uzun saçlarını dalgalandırıyor ve iri kahverengi gözleri güneşten kısılıyordu. Birçok kişi için eşsiz bir tatil cenneti olan bu sahil kasabası onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Böyle küçük yerler onun yaşam tarzına uygun değildi. Cansu çok güzel ama bir o kadar da şımarık ve ukalâ bir kızdı. Bunda ailesinin zengin olmasının büyük payı vardı. Çocukluğundan bu yana her istediği yapılmış bu da onu çevresine karşı kibirli bir insan haline getirmişti. İnsanlara tepeden bakar onları küçük görürdü. Arkadaşları da onun gibi zengin ailelerin çocuklarıydı. Zamanının çoğunu onlarla geçirip ailesine pek vakit ayırmıyordu.
Kasabaya vardıklarında büyükannesi ve büyükbabası onları büyük bir sevinçle karşıladı. Kısa bir sohbetin ardından her gelişinde kaldığı üst kattaki odasına çıktı. Daha ilk andan sıkılmaya başlamıştı yapacak bir şey bulamıyordu ama ailesi için bu iki günlük ziyarete katlanmak zorundaydı. Büyükannesi ve büyükbabasını çok sevmesine rağmen bu kasabaya çocukluğundan bu yana hiç alışamamıştı. Bu düşünceler içerisinde kendisini yatağın üzerine bıraktı yorgunluktan hemen uyuya kaldı.
Gün ışığı odanın penceresinden içeri süzülüyordu. Cıvıl cıvıl kuş sesleri ve buram buram taze çörek kokusu Cansu'yu uyandırdı. Hemen elini yüzünü yıkadıktan sonra aşağı inip kahvaltı sofrasına oturdu. Sofra harika görünüyordu. Büyükannesinin yaptığı yemekleri çok seviyordu. Büyük bir iştahla yiyerek hızlıca kahvaltısını bitirdi. Daha sonra hep baraber kasabada yürüyüşe çıktılar. Yürürken sık sık eski dostlarla karşılaşıp ayaküstü sohbet ediyorlardı. Cansu da bu arada meraklı gözlerle etrafı seyrediyordu. Tam o sırada kıyıda duran tekneyi fark etti. Babasına "Tekne gezisi yapabilir miyiz?" diye sordu. Babası ona olumlu bir yanıt verdikten sonra babasıyla birlikte teknenin kaptanını bularak "Gezi yapabilir miyiz?" diye sordular. Kaptan da teknenin bakımda olduğunu, bugünlük bunun mümkün olmadığını söyledi ve yarın için söz alıp yürüyüşlerini tamamlayarak eve döndüler. Cansu tekne gezilerini çok seviyordu. Bunun için eve gelir gelmez hemen çantasını hazırladı. Güneş kremlerini ve mayosunu çantasına koydu. O sırada annesinin sesini duydu. "Cansu yemek hazır aşağıya gel!"
"Tamam anne. Hemen geliyorum!"
Büyükannesi Cansu'nun en sevdiği yemekleri hazırlamıştı. Güzel bir sohbet eşliğinde, keyifle yemeklerini yediler. Yemekten sonra Cansu herkese kahve yaptı. Bir yandan kahveleri yudumlarken büyükbabasıyla satranç oynamaya başladılar. Küçüklüğünden beri büyükbabasıyla satranç oynamayı çok severdi. Her seferinde büyükbabasını yeneceği umuduyla başlayıp hep kaybeden taraf olurdu. Yine de bu durum onu üzmez aksine bunun bir oyun olduğunu önemli olanın büyükbabasıyla vakit geçirmek olduğunu bilirdi. Yarın erken kalkacakları için izin isteyip odasına çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINALI AŞK
RomansaBu kalp bir sende bu kadar deli çarptı ve ben en çok sana yakıştırdım aşkı...Ellerinin içinde kalbim ister al kalbinin içine, istersen koy yerine sonsuza dek bir daha atmasın... Eleştiri ve yorumlarınızı bekliyorum. Umarım beğenirsiniz🙏 Sağlıkla k...