Medya: Bajrangi Bhaijaan - Tu jo mila
《《《
Selim üzgün halde bana bakıyordu. Ödevinin yenmesi üzücü tabii. Başını okşadım.
-Selim üzülmene gerek yok. Nasıl olsa hocan yedi ödevini.
Deyince gülmeye başladı. Ben de kendimi daha fazla tutamadım. Ömer abi, ben ve Selim kahkahalarla gözlerimizden yaşlar akıyordu. Hayatımda değişik lezzetler tattım ama bunun gibisini yememiştim. Omleti daha yiyemeyeceğimizi anlayınca ekmek arası peynir zeytin yaptık. Çayla birlikte yedik. Selim arada bir gülüp duruyordu. Onun mutluluktan gözleri parlayınca yüreğim sevinçle doluyordu.
Namaz kıldıktan sonra hatim için yerime geçtim. Okumam bitince herkes dağılmıştı. Bıcırlarım gelmek üzeredir. Selim ise kolumdan çekiştiriyordu.
-Hocam hadi gelin! Ödevimi ayarlayalım.
İçimden nasıl bir ödev verdim ben diye geçiriyordum.
-Selim sen şu tarafa bak ben de buraya.
Başını onaylarcasına salladı ve dediğim yere koştu. Caminin bahçesi çok bereketliydi. Her türlü çiçekler bitkiler böcekler bulunuyordu. Özellikle göze çarpan kırmızı gülümüz de vardı. İnsan güzelliğine kapılıyor. Kırmızıya inat beyaz gül ise yüreği ferahlatıyordu. Bahçenin kokusunu içime çektim. Aradığımız bitkiyi nasıl bulacağım acaba?
Aramaya başlamıştım. Gözlerimi kısarak bakınıyordum. O sırada ayağıma takılan taşla öne doğru savruldum. Ani bir acıyla kolumu çektim. Koluma gülün dikeni batmıştı. Kanıyordu. Düştüğüm yerden kalkarken bir çift ayak gördüm. Kalktığımda Eyüp Camide gördüğüm kız karşımdaydı.
Kız hem bana bir şey söylemek istiyor hem de istemiyor gibiydi. Sinirli oluşunu ise anlamamıştım. Aklıma gelen tesbih ile cebime yöneldim. Ona vermeliydim. Uzun süredir bendeydi. Cebimden tam çıkarırken kız arkasını dönmüş giderken dur diye seslendim. Kız seslenmem ile yerinde durdu. Pardesüsü güle takılmıştı. Onun bana doğru dönmesini beklerken aniden yüzüme bir şey gelmesiyle donakalmıştım.
Elindeki limonatayı yüzüme dökmüştü. Her yerimin yapış yapış olduğunu hissettim. Gözlerimi yavaşça açtım. Kızın yüzü ise şaşkındı. Nereye baktığını merak edince ben de baktım. Pardesüsünü benim tuttuğumu mu sanmıştı yoksa? Elindeki plastik bardakla ağzı bir karış açık duruyordu. Ona açıklama bile yapamadan Selim yanıma koşarak geldi. Onun da gözleri pörtlemişti.
-Hocam ama size ne oldu?
Saçlarım, yüzüm, tişörtüm hepsi ıslanmıştı. Saçlarımdan limonata damlıyordu. Dudağımı yalayınca kaliteli bir markanın limonatası olduğunu anlamıştım. Tesbih yere düşmüştü. Yere eğilip aldım. Yerimde doğrulduğumda çoktan uzaklaşmıştı. Yine ona verememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAPİS
Random"Aşk, tutsaklık değildir hafızım. Ellerini semaya, yüreğini Rabbine aç! Sabırla, tevekkülle bekle. Zamanı gelir her şeyin..." 27.06.19