Gece boyu işlenen cinayetleri düşündüm. Delil olan kartın , bizim evimizdeki kart oluşunun şaşkınlığı vardı üzerimde. Evime giren çıkan biri vardı. İçimde garip bir his vardı. Hayır korku değildi. Endişeydi. Sırtımı yasladığım insanların aslında arkamdan kuyu kazan insanlar olmasından endişe duyuyordum. Bana yalan söyleyen her insandan şüphe duyuyordum ve yavaş yavaş insanlara olan güvenimi kaybediyordum. Gözlerimi açmalıydım. Katil elini kolunu sallayarak dolaşıyordu ve ben sadece duruyordum. Elimden bir şeyler gelmeliydi ama ne ?
Demircioğlu cinayetini araştırmaya karar verdim. Dizüstü bilgisayarımı alıp internetten araştırma yaptım. Akın ve ailemi bir *cinayete* kurban vermeden 4 ay önce Ahu Demircioğlu öldürülmüştü. Ekrandaki kadın; sarışın düz saçları olan , büyük mavi gözleri ile dikkat çeken çok güzel bir kadındı. Bu kadın Doğu 'nun annesiydi. Doğu , annesini andırıyordu. Gülüşüyle , bakışıyla...
Ahu Demircioğlu bir gazeteciymiş ve bir uyuşturucu çetesi hakkında bir makale yazma sürecindeyken bir otoparkta canice katledilmiş.Ölüm...
Sessizce ve aniden gelen bir yara. Yüreğin tam ortasına saplanan can yakan bir yara . İlk günler tanıdıklar veya ölüm haberini alan herkes üzülür , rahmetliye. Sonra herkes unutur . Arada aklına gelir , dua ederler onun için. Bir tek ailen unutmaz. Her gün o burukluğu hisseder kalbinde. Bazen küçük bir çocukken kaybedersin sevdiklerini. Anlamazsın neler olduğunu. Selası verilirken şaşırırsın. Etrafında büyükler ağlar , anlamazsın. Oyunlara dalarsın , gökyüzüne bakarken birlikteymişsiniz gibi düşünürsün . Ne zaman kalbinde bir eksiklik , burukluk hissedersen o vakit anla : büyümüşsün. Masumiyetini yitirmişsin. Hayatın ne kadar acımasız olduğunu anlarsın . Ölüm yaş dinlemez. Ağlamak fayda etmez. Birlikte geçirilen anılar ölmez , beklerler , ellerinde yıldızlar ... Yol aydınlatan ışık olarak dönüş yapacak umutlardır onlar.Yine durduk yere hüzün çökmüştü üzerime. Kendimi yalnız hissediyordum . Ölümler bana yalnızlığı hatırlatıyordu. Güçlü durmam lazımdı çünkü benim sırtımı dayıyacak bir ailem yoktu ve zayıf anımı gözetleyen düşmanlarım vardı. En kötüsü de bu düşmanların yakınlarım olmasıydı. Ne zaman yastığa başımı koysam bunu düşünüyordum . Kim ya da kimler ? Hangi sevdiklerim arkamdan işler çevirip cinayet işliyordu ? Ben ne zaman telefonu rahat bir şekilde açabilicektim ? Çünkü telefonum ne zaman çalsa hep kötü haber geliyordu. Ne zaman güneş bizim için doğacaktı? Ne zaman dünyadaki kötülükler son bulacaktı? Çok karanlık bir yerdeyim ama umudum var ve bir gün yoluma ışık tutucak. Kim bilir belki bir gün güneş yine bizim için doğar.
Ayağa kalktım , banyoya gidip yüzümü yıkadım. Ben İdil Soyluyum. Kimseye acısını göstermemiş , gözyaşlarını sadece yakınları için dökmüş , kimseye boy eğmemiş , gülüşü ile ağlamış İdil. Şimdi işini düzgünce ve soğuk kanlıca yapma vakti . Katili enseleme vakti. Pes etmek yok , durmak yok. Korkmak yok! Zira ben korkdukça üstüme gelicek ama ben buna izin vermiyeceğim. Eski İdil geri dönüyor. Aşk yok İdil ! Aşık olma , gözlerini kör eder .
Bir an durdum çünkü aynada kendi kendime konuşuyordum. Elimle yüzüme gelen saçımı geriye attım. Salona dönüp Demircioğlu cinayetini detaylıca araştırmaya başladım. Elimde olan dosyadan bakamazdım çünkü dosya değiştirilmişti. Dosyayı açtım , göz atmak için. Her şey aynı duruyordu fakat bir fark olmalıydı ama ne ? İnternette bir kızın ismi geçiyordu. Ahu 'nun en yakın arkadaşı olan Sıla . Dosya da yazmıyordu. İlginç gelmişti bana. Sılayı internetten araştırdım. O da
Ahu Demircioğlu gibi bir gazeteciymiş. Adresini bulmak çocuk oyuncağı olmuştu benim için. Saate baktım. Epey geç olmuştu . Yarın sabah saat 1 gibi Sıla Hanımın evine gidecektim. Bir nevi ziyaret olucaktı. Ona sormam gereken mühim sorular vardı . Yarın büyük gündü . Bir cinayet çözülebilirdi veya daha karmaşık bir hal alabilirdi .
Bu duyguyu özlemişim. İçimde kabaran heyecan duygusunu . İşte eski ben geri gelmiştim. Şimdi korksunlar çünkü İdil Soylu geri döndü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutlu Yıllar Sevgilim
Mystery / ThrillerSuç/Aşk /Dram sevenler için ... Hayat neydi bizim için? Ego tatmini miydi ? Yoksa giden bir parçanın gelmeyeceğini bilerek , umut bağlamak mıydı ?