Damga

37 8 100
                                    

Artık her şey daha mantıklı geliyordu . İpek ve seri  katilimiz,  eskiden olan çocuk cinayetlerini işlemişleri ve onlara yardım eden , psikolojik sorunları olan bir adam daha vardı . Bora'nın babası . Ailemin  katili olan o  insan .

Türkiyeye geri dönmüştük .
Salonda kahvemi yudumlarken , çözdüğüm  en karışık  ve en  zor davanın bu olduğunu düşündüm.  Gerçi , daha  çözememiştim  ama , yakın bir zaman içerisinde çözecektim .
Parçalar   yerine teker teker oturuyordu .
Yavaş  bir biçimdeydi ama hepsi mantıklı bir şekilde yerine uyuyordu .
Katilimiz her şeyi planlamıştı . Kusursuz bir cinayet planıydı. 
Çözmemize az kalmıştı.  Elinde sonunda kendini ele verecekti .
Eski  çocuk cinayetlerinin dosyasını açtım . Bütün öldürülen çocukların  ortak yönü ; gözlerinin alınması ve topuklarında  kanla yapılmış  bir damga olmasıydı .
"   ¡    "

Bu izi ilk başta  "i" harfi zannetsekte daha sonra bu işaretin ters dönmüş bir ünlem işareti olduğunu anlamıştık.  Çocuk cesetleri  gözlerinde göz bandı , kıyafetleri kanlı bir şekilde bulunuyordu.
Bora ' nın babası itiraf etmişti ama ortaklarını söylememişti . Bora ' nın babası bir yemdi . Dosyayı kapatmak için tutulan bir yem .

Bir anlık kararla çantamı alıp çıktım.
Asansörün kapısı açıldı.  Faruk Bey ' di . Gözlüğünün üstünden bana baktı.  Başımla selam verip asansöre bindim . Aynaya dönüp saçlarımı düzelttim . Kendime baktım  , kaşlarımı çattım. 
Faruk Bey 'in gözlüğü vardı.
Ama o gözlük takmazdı.  Anlaşılan  yeni takmaya başlamıştı  .
Arabama bindim . Mezarlığa doğru sürdüm . Ne zaman kendimi çıkmaz sokakta bulsam mezarlığa giderdim . Aileme derdimi anlatırdım  , duâ ederdim . Bir kez daha Allah'a şükrederdim  : yaşadığım için ...
Hayat  her ne kadar acımasız olsa da  yaşamaya değerdi .
Aldığımız her nefes bize verilen bir nimetti .
Can ; bize verilmiş en kıymetli şeydi .
Üzülmekte   , sevinmekte bizim elimizdeydi . Üzmekte , sevindirmekte...
.
.
.
Mezarlığın önünde arabamı park ettim . Hafif esen rüzgar saçlarımı dalgalandırıyordu .
Mezarlığın başında durdum  . Mezar taşının üzerindeki çiçekleri özenle suladım  . Kötü otları temizledim . Mezar taşını iyice yıkadım. 
Duâ ettikten sonra  ayağa kalktım.
-Görüşmek üzere. Sizi seviyorum  ...

Arabama doğru ilerlerken mezarlığın karşı tarafında bulunan insan topluluğunu gördüm.  Aralarında bizim başkomiserimiz de vardı . Hızlı adımlarla ilerledim .

-Başkomiserim ?

-İdil , sen de mi buradaydın ?
-Ailemin yanına gelmiştim de  , burada ne oluyor ? Bir yakınınızı mı kaybettiniz ?
-Abimin en yakın arkadaşı  ve eşi bir trafik kazasında ne yazık ki hayata gözlerini yumdular .
-Başınız sağ olsun .
-Sağ ol , İdil .

Arkamı dönüp ilerledim . Hayatın bir kere daha ne kadar acımasız olduğunu hatırladım.  Anahtarımı çıkarıp arabanın kapısını açtım  , tam oturacakken arkamdan gelen bir sesle irkildim .

-İdil !

Başkomiser bana doğru koşuyordu .
Yanıma  geldi . Soluk soluğa kalmıştı. 
-Ne oldu başkomiserim?
-Yolda anlatırım  , arabaya bin hemen !

.
.
.
.
.

Arabayı cezaevine doğru sürüyordum  çünkü Bora ' nın babası intihar etmişti ya da bir cinayet işlenmişti ve intihar süsü verilmişti .

-Haklıydın , dedi başkomiser .
-Hangi konuda , başkomiserim ?
-Damga konusunda . Bir uyuşturucu çetesinin logosuymuş. 

Haklıydım  , her şeyin başındaki adamın  uyuşturucu  çetesi ile bağlantısı vardı .

Cezaevine gelmiştik.  Arabadan indik .
Uzun, karanlık ve sessiz koridordan ilerledik . Sonunda erkekler tualetinin oraya varmıştık.  Polisler   sarı , olay yeri inceleme şeritini çekmişti.  İçeriye girdim . Koku midemin bulanmasına sebep olmuştu.  Elimle burnumu kapatarak ilerledim . Lavaboların yanında  yere serilmiş bir adam yatıyordu . Bora ' nın babasıydı . Sol kolunda jilet izleri vardı . Anlaşılan kan kaybından ölmüştü  . İntihara benziyordu . Sol elinde jilet vardı ve sağ koluna da kan bulaşmıştı.   Yerler , maktulün üzeri    hep kan olmuştu. 

-İntihara benziyor  başkomiserim  , dedi cezaevi müdürü .
-Biri zorla da yaptırmış olabilir , dedi savcı .
Başkomiser bir süre düşündükten sonra ;
-Bunu anlamak için adli tıpa gönderilmesi gerekiyor , dedi .

-Bu bir cinayet , dedim bir anda.

Odadaki herkes dönüp  bana baktı.

-Adamın kollarında morluklar var.  Birileri onu zorla tutmuşlar.  Ayrıca sol bileği kesilmiş  sağ değil  ve jilet maktulün sol elinde . İntihar süsü verilmiş bir cinayet , dedim .

Kurbana doğru ilerledim . Eğildim  ve cesede baktım . O an aklıma bir şey geldi .
Orada bulunan olay yeri inceleme ekibinden  birine seslendim ;
-Ayakkabısını rica etsem  çıkarabilir misin ?

20 'li yaşların sonunda olan çocuk gelip kanlı  ayakkabısını çıkardı  ve delil torbasına koydu .

İşte herkesin ağzını açık bırakan   o iğrenç görüntü  gözlerimin önündeydi.  Tam tahmin ettiğim gibi .

Kurbanın ayak topuğunun altında , tıpkı çocuk cinayetlerinde olduğu gibi,  kanla yapılmış  bir damga izi vardı ...

Mutlu Yıllar SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin