-Yakalama izni için kanıtları savcılığa gönderdik . Yakalama izni çıktı fakat Hakim Ve Savcılar Yüksek Kurulu kaçtığı ülke ile iletişime geçicekler . İpek bebeğini bu kazada kaybetmiş . Keşke canice cinayetler işleyip bebeğinin hayatını riske atmasaydı ,dedi başkomiser .
Uçak biletlerini ayarladıktan sonra eve geçtim . Sılayı ve yaşlı amcayı benden almışlardı. Derin bir soluk alıp mutfağa geçtim . Dolaplardan birini açıp hazır çorba çıkardım. Su kaynatıcısını çalıştırdıktan sonra , sandalyeye oturdum . Yemek yapacak halim yoktu bu yüzden bazı durumlarda hazır çorba içerdim. Buzdolabımı açtım , dünden kalma pilav vardı . Onu ısıtmak için dolaptan çıkardım , ocağın üzerine koydum . Su kaynamıştı , çorbamı hazırladım. Pilav ve çorbamı afiyetle yedim . Bu arada da uzun zamandır sosyal medyaya girmediğimi fark ettim . Eski çalıştığım karakoldan Suna , oradaki arkadaşları ile resim atmıştı. Oradan ayrılmıştım çünkü oradaki düzenim iyice bozulmuştu . Hem burada yeni arkadaşlarım vardı . Her şeye yeniden başlamıştım . Tabikii eski hikayemi biliyorlardı . Banyoya girip sıcak su da duş aldıktan sonra saçlarımı tarayıp özel saç serumlarımı ve kremlerimle saçıma masaj yaptım . Dişlerimi iyice fırçaladıktan sonra gargara yaptım . Tırnaklarıma bakım yapmak üzere , bakım eşyalarımı çıkardım. Tırnaklarımın boyutunu ve şeklini düzenledikten sonra uçlarına beyaz sürdüm (French oje ) . Ardından bacaklarıma , kollarıma , boynuma aydınlatıcı ve besleyici krem sürdüm . Uzun zamandır kendime bakım yapmıyordum .
Mutfağa geri dönüp kendime ayran yaptım. Gece rahat uyumamı sağlıyordu. Bu olaylar beni fazla yıpratmıştı , her gün en fazla 4 saat uyuyabiliyordum. Bugün güzel bir uyku uyumaya karar verdim çünkü kendimi toparlayıp cinayetin ayrıntılarına inip davayı çözmem gerekiyordu . Odama gidip , geceliğimi giydim . Göz bandımı da alıp yatağıma girdim . Işığımı kapattım ve derin bir uykuya daldım.Sabah saat 9 da kalktım . Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra mutfağa yöneldim. Güzelce kahvaltımı yaptıktan sonra aklıma Faruk Bey ile Elif Hanım hakkında konuşmam gerek olduğu geldi . Bugün saat 12 de uçagım vardı . Bir numaralı katil İpeğin yanına gidicektim. Kendime sabah kahvesi yapıp gazatemi aldım . Haberler yine aynıydı . Her gün binlerce insan ölüyordu . Kimisine işkence ediliyor kimisi kendini öldürüyor kimisi de eceli ile ölüyordu. Olan geride kalanlara oluyordu . Düşündüm ; bir insan bir insana nasıl işkence yapabilir ? Sonra bir hata yaptığımı fark ettim . " İnsan " demiştim . Bütün bu evrendeki en tehlikeli yaratık. Canice hayvanları , insanları katleden tehlikeli yaratık. Bence bizler insalara , flimlerimizde yer alan canavarlardan değil de gerçek hayatta var olan gerçek canavarı yani insandan korkmayı öğretmemiz gerek. Dünya ' nın sonunu insan getirecek. Elindekiyle yetinmeyi bilmeyen , şükretmeyen ve daha fazlasını isteyen insanlar bizim sonumuzu getirecek. Ekosistemi bozarak , sırf otel yapmak için yangın çıkararak , sırf canı istedi diye hayvanlara zulüm ederek bizim sonumuzu getirecekler. Neyseki her insan öyle değil . Vicdanı olan her birey buna "DUR" der . Dünya ikiye bölünmüş durumda ; yaptığı iyiliklerle , canlıları ve doğa anayı koruyarak dünyayı kurtarmaya çalışanlar ve sadece kendi yaşantısını düşünen bencil insanlar . İşte bu bencil insanlar , gelecek nesillere iyi bir yaşam hakkı sunmak yerine sadece kendi zaman dilimini güvenceye almak istiyor . Bizler bu bencil insanlardan olmayalım . Bizler gelecek nesilleri de düşünelim ki ekosistem bozulmasın ...
Yine düşüncelere dalmıştım . Dünya da olup biten her olaya sinirleniyordum. 1 lira için birbirlerini öldüren bu dünyada yaşayan kalbi temiz insanlar , evrenin tek umududur.
.
.
.Zilimin çalması ile bütün düşüncelerimden sıyrıldım . Kapıya doğru ilerledim . Delik kısmından baktım . Gelen Faruk Beydi .
Kapıyı usulca açtım. O an üzerimde hala gecelik olduğunu fark edince utançla sabahlığımın önünü kapattım.
-Günaydın , İdil Hanım.
-Günaydın , Faruk Bey .
-Rahatsız ediyorum bu saatte kusura bakmayın lütfen .
-Yok ne kusuru .
-Uyuyor muydunuz yoksa ?
-Yok , kahvaltımı bitirmiş gazate okuyordum . Buyrun bir şey isteyecektiniz galiba ?
- Şey , bizim evde süt bitmişte . Ben de kek yapacaktım . 1 bardak süt alabilir miyim acaba ?
- Tabikii , bir bardak yeter mi ?
-Ah evet . Tam yaparken sütüm bitti .
-Anladım , hemen geliyorum.Mutfağa gidip bir bardak süt aldım .
-Buyrun.
-Çok teşekkür ederim , İdil Hanım.
-Ne demek.
-Keki yapınca size de getiririm.
-Ev de olursam , hayır demem .
-Bugün pazar , işe mi gideceksiniz?Ahh hayır , Faruğa yurt dışına gittiğimi söyleyemezdim.
-Yok , bir arkadaşımla buluşucam.
-Anladım , iyi günler .
-İyi günler .Kapıyı kapattıktan sonra derin bir nefes verdim . Mutfağa gidip , bulaşıkları yıkadım . Hemen odama geçip mini bir bavul hazırladım . Sırt çantama birkaç tişört ve pantalon koydum . Pasaportumu , cüzdanımı ve şarj aletimi de aldıktan sonra üzerimi değiştirdim. Saçlarımı da yaptıktan sonra güneş gözlüğümü ve anahtarlarımı alıp evden çıkarken kapı da Faruk Bey ile karşılaştım.
-Son anda yetiştim sanırım.
- Evet .
-Buyrun . Sizinkiler kadar güzel olamaz ama ...
-Çok güzel kokuyorlar. Araba da yerim bunu . Teşekkür ederim.
-Afiyet olsun . İyi eğlenceler size.
-Sağ olun .
Asansöre binip 1. Kata bastım. Aynaya bakınca aklıma Mert'in ceseti gelmişti . İğrenç bir durumdu . Arabama binip havalimanına gittim . Büyük saatin yanında başkomiser ve diğer ekip ile buluşacaktım . Güvenlikten geçtikten sonra başkomiserin yanına gittim .
.
.
.
Uçağa binmiştik . Ben cam kenarında oturuyordum. Bu güzel şehre , uçaktan bir daha bakınca , yine yeniden aşık oldum . Başkentim... Ankara 'm. Çocukluğum , gençliğim....
.
.Uçaktan inince başkomiserin telefonu çaldı. 12 kere cevapsız aramam vardı. Yine bir şeyler olmuştu anlaşılan .
-İpek hastaneden kaçmış , dedi başkomiser .
-Nasıl?
-İpeğe bakan hemşirenin kocası Türkmüş. Yani Türkçe biliyormuş. İpek ona" Burda olursam , beni öldürcekler " demiş . Kaçmış.
-2. Katil onu da tehtid etmiş olmalı .
-Aynen öyle . 2 saate hastanenin orada oluruz . Polisler aramaya başladı kadını .
- Umarım , bir an önce bulunur.
-Umarım .
-Ne zaman kaçmış?
-Biz uçağa bindiğimiz vakit.
-7 saat geçmiş.
-Evet..
.
.
Hastaneye varmıştık. Roma ne kadar güzel bir şehirdi . Hastaneye girmeden önce bir rögar kapağının üstüne bastım. Topuklu ayakkabım bileğimi burkmuştu. Rögar kapağının orası bir garip kokuyordu. Her zaman olanından daha farklı bir koku. Kan kokusu ...
Kapağın üzerinden çekildim. Garip bir şeyler seziyordum . Kapak sallanıyordu ediyordu . Sağlam değildi . Bir çocuk veya herhangi biri düşebilirdi. Başkomisere ilettim o da yetkililere söyledi . Hemen yetkililer gelmişti. Hastaneye girdik . Hemşire ile konuşacaktım ama önce hastane müdürünün odasında oturduk . İngilizcem çok iyiydi bu yüzden bir sorun yaşamadık.
Hemşirenin işi vardı . 10 dakika gibi bir süre bekledikten sonra hemşire ile konuşmaya gittim fakat tam konuşacakken dışarıdan biri bizi çağırdı zira rögar kapağını düzeltmek için açtıklarında orada bir kadın cesedi bulmuşlardı. Kafası olmayan bir ceset...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutlu Yıllar Sevgilim
Mystery / ThrillerSuç/Aşk /Dram sevenler için ... Hayat neydi bizim için? Ego tatmini miydi ? Yoksa giden bir parçanın gelmeyeceğini bilerek , umut bağlamak mıydı ?