Roma

43 8 127
                                    

-Yakalama izni için kanıtları  savcılığa gönderdik . Yakalama izni çıktı fakat  Hakim Ve Savcılar Yüksek Kurulu kaçtığı ülke ile  iletişime geçicekler . İpek bebeğini bu kazada kaybetmiş . Keşke canice cinayetler işleyip bebeğinin hayatını riske atmasaydı ,dedi başkomiser .
Uçak biletlerini ayarladıktan sonra  eve geçtim . Sılayı ve yaşlı amcayı benden almışlardı.  Derin bir soluk alıp mutfağa  geçtim . Dolaplardan birini açıp  hazır çorba çıkardım.  Su kaynatıcısını çalıştırdıktan sonra , sandalyeye oturdum . Yemek yapacak halim yoktu bu yüzden  bazı durumlarda hazır çorba  içerdim.  Buzdolabımı açtım  ,  dünden kalma pilav vardı . Onu ısıtmak için dolaptan çıkardım , ocağın üzerine koydum .  Su kaynamıştı  , çorbamı hazırladım. Pilav ve çorbamı  afiyetle yedim . Bu arada da uzun zamandır sosyal medyaya girmediğimi fark ettim . Eski çalıştığım  karakoldan Suna  , oradaki arkadaşları ile resim atmıştı.  Oradan ayrılmıştım çünkü oradaki  düzenim  iyice bozulmuştu  . Hem burada yeni arkadaşlarım vardı . Her şeye yeniden başlamıştım . Tabikii eski hikayemi biliyorlardı . Banyoya girip sıcak su da duş aldıktan sonra saçlarımı tarayıp  özel saç serumlarımı ve kremlerimle saçıma masaj yaptım . Dişlerimi iyice fırçaladıktan sonra gargara yaptım . Tırnaklarıma bakım yapmak üzere , bakım eşyalarımı çıkardım.   Tırnaklarımın boyutunu  ve şeklini düzenledikten sonra uçlarına beyaz  sürdüm (French oje ) .  Ardından bacaklarıma  , kollarıma  , boynuma aydınlatıcı  ve  besleyici krem sürdüm . Uzun zamandır kendime bakım yapmıyordum .
Mutfağa geri dönüp  kendime ayran yaptım.  Gece rahat uyumamı sağlıyordu. Bu olaylar beni fazla yıpratmıştı  , her gün en fazla  4  saat uyuyabiliyordum.  Bugün güzel bir uyku uyumaya  karar verdim çünkü kendimi toparlayıp cinayetin ayrıntılarına inip davayı çözmem gerekiyordu . Odama gidip , geceliğimi giydim . Göz bandımı da alıp yatağıma girdim . Işığımı kapattım ve derin bir uykuya daldım.

Sabah saat 9 da kalktım . Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra mutfağa yöneldim.  Güzelce kahvaltımı yaptıktan sonra aklıma Faruk Bey ile Elif Hanım hakkında konuşmam gerek olduğu geldi . Bugün saat 12 de uçagım vardı .  Bir numaralı katil İpeğin yanına gidicektim. Kendime sabah kahvesi yapıp  gazatemi aldım . Haberler yine aynıydı . Her gün binlerce insan ölüyordu . Kimisine işkence ediliyor  kimisi kendini öldürüyor kimisi de  eceli ile ölüyordu.  Olan geride kalanlara oluyordu .  Düşündüm ;  bir insan bir insana nasıl işkence yapabilir ? Sonra  bir hata yaptığımı fark ettim . " İnsan " demiştim . Bütün bu evrendeki  en tehlikeli yaratık. Canice hayvanları , insanları katleden tehlikeli yaratık. Bence   bizler  insalara  ,   flimlerimizde yer alan   canavarlardan  değil de gerçek hayatta var olan gerçek canavarı yani  insandan korkmayı öğretmemiz gerek. Dünya ' nın sonunu insan getirecek. Elindekiyle yetinmeyi bilmeyen , şükretmeyen ve daha fazlasını isteyen insanlar bizim sonumuzu  getirecek. Ekosistemi bozarak  , sırf otel yapmak için  yangın çıkararak  , sırf  canı istedi diye hayvanlara zulüm ederek bizim sonumuzu getirecekler. Neyseki her insan öyle değil . Vicdanı olan her birey buna "DUR" der . Dünya ikiye bölünmüş durumda ; yaptığı iyiliklerle , canlıları  ve doğa anayı koruyarak  dünyayı kurtarmaya çalışanlar   ve  sadece kendi yaşantısını düşünen bencil insanlar . İşte bu bencil insanlar , gelecek nesillere iyi bir yaşam hakkı sunmak yerine sadece kendi zaman dilimini  güvenceye almak istiyor . Bizler bu bencil insanlardan olmayalım . Bizler  gelecek nesilleri de düşünelim ki ekosistem bozulmasın ...

Yine düşüncelere dalmıştım . Dünya da olup biten her olaya sinirleniyordum.  1 lira için  birbirlerini öldüren bu dünyada yaşayan  kalbi temiz  insanlar , evrenin tek umududur.

.
.
.

Zilimin çalması ile bütün düşüncelerimden sıyrıldım .  Kapıya doğru ilerledim . Delik kısmından baktım . Gelen Faruk Beydi .
Kapıyı usulca açtım.  O an üzerimde hala gecelik olduğunu fark edince utançla sabahlığımın önünü kapattım.
-Günaydın , İdil Hanım.
-Günaydın , Faruk Bey .
-Rahatsız ediyorum bu saatte kusura  bakmayın lütfen .
-Yok ne kusuru .
-Uyuyor  muydunuz yoksa ?
-Yok , kahvaltımı bitirmiş  gazate okuyordum . Buyrun  bir şey isteyecektiniz galiba ?
- Şey , bizim evde  süt bitmişte . Ben de kek yapacaktım . 1 bardak süt alabilir miyim  acaba ?
- Tabikii , bir bardak yeter mi ?
-Ah  evet . Tam yaparken sütüm bitti .
-Anladım , hemen geliyorum.

Mutfağa  gidip bir bardak süt aldım .
-Buyrun.
-Çok teşekkür ederim , İdil Hanım.
-Ne demek.
-Keki yapınca size de getiririm.
-Ev de olursam , hayır demem .
-Bugün pazar  , işe mi gideceksiniz?

Ahh hayır  , Faruğa yurt dışına gittiğimi söyleyemezdim.

-Yok , bir arkadaşımla buluşucam.
-Anladım , iyi günler .
-İyi günler .

Kapıyı kapattıktan sonra derin bir nefes verdim . Mutfağa gidip , bulaşıkları yıkadım . Hemen odama geçip  mini bir bavul hazırladım .  Sırt çantama  birkaç tişört ve pantalon koydum . Pasaportumu  , cüzdanımı ve şarj aletimi de aldıktan sonra üzerimi değiştirdim.  Saçlarımı  da yaptıktan sonra güneş gözlüğümü ve anahtarlarımı alıp evden çıkarken kapı da Faruk Bey ile karşılaştım. 

-Son anda yetiştim sanırım.
- Evet .
-Buyrun . Sizinkiler kadar güzel olamaz ama ...
-Çok güzel kokuyorlar. Araba da yerim bunu . Teşekkür ederim.
-Afiyet olsun . İyi eğlenceler size.
-Sağ olun .
Asansöre binip  1. Kata bastım. Aynaya bakınca aklıma Mert'in ceseti gelmişti . İğrenç bir durumdu .  Arabama binip havalimanına gittim . Büyük saatin yanında başkomiser  ve diğer ekip ile buluşacaktım . Güvenlikten geçtikten sonra başkomiserin yanına gittim .
.
.
.
Uçağa binmiştik . Ben cam kenarında oturuyordum. Bu güzel şehre  , uçaktan bir daha bakınca , yine yeniden aşık oldum . Başkentim... Ankara 'm. Çocukluğum  , gençliğim...

.
.
.

Uçaktan inince başkomiserin telefonu çaldı.  12 kere cevapsız aramam vardı.  Yine bir şeyler olmuştu anlaşılan .
-İpek hastaneden kaçmış , dedi başkomiser .
-Nasıl?
-İpeğe bakan hemşirenin kocası Türkmüş. Yani Türkçe biliyormuş. İpek ona" Burda olursam , beni  öldürcekler "   demiş . Kaçmış.
-2. Katil onu da tehtid etmiş olmalı  .
-Aynen öyle . 2 saate hastanenin orada oluruz . Polisler aramaya başladı kadını .
- Umarım , bir an önce bulunur.
-Umarım .
-Ne zaman kaçmış?
-Biz uçağa bindiğimiz vakit.
-7 saat geçmiş. 
-Evet.

.
.
.
Hastaneye varmıştık.  Roma ne kadar güzel bir şehirdi . Hastaneye girmeden önce bir rögar kapağının üstüne bastım.  Topuklu ayakkabım bileğimi burkmuştu.  Rögar kapağının orası bir garip kokuyordu. Her zaman olanından daha farklı bir koku. Kan kokusu ...
Kapağın üzerinden çekildim. Garip bir şeyler seziyordum . Kapak sallanıyordu  ediyordu . Sağlam değildi . Bir çocuk  veya herhangi biri düşebilirdi. Başkomisere ilettim o da  yetkililere söyledi . Hemen yetkililer gelmişti.  Hastaneye girdik . Hemşire ile konuşacaktım ama önce  hastane müdürünün odasında oturduk  . İngilizcem çok iyiydi bu yüzden bir sorun yaşamadık.
Hemşirenin işi vardı . 10 dakika gibi bir süre bekledikten sonra hemşire ile konuşmaya gittim fakat tam konuşacakken  dışarıdan biri bizi çağırdı  zira rögar kapağını düzeltmek için açtıklarında  orada bir kadın cesedi bulmuşlardı.  Kafası olmayan bir ceset...

Mutlu Yıllar SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin