y i r m i y e d i

2.2K 118 28
                                    

Nesil Sezer

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nesil Sezer.
🐊

Nesil : Kimsin sen, orospu çocuğu?

Nesil : Allah belanı versin,

Nesil : sana güvenmiştim!

Nesil : Nasıl kandırabildin beni?

Feza : Sakin olur musun?

Nesil : Sakin olmak mı?

Nesil : Kimsin diyorum lan sana

Nesil : Çıldırmak üzereyim!

Feza : Sakin ol dedim yeter!

Feza : Benim babam tutuklandı, arkadaşlarım tutuklandı kızım

Feza : Hiçbir şeyin açıklamasını yapmak zorunda değilim.

Feza : O lanet olası haberi doğru düzgün okusaydın, o kelimeleri layık görmezdin bana.

Feza : Yazıklar olsun, nasıl seni kandırabileceğimi düşünürsün?

Feza : Hayatımda ilk defa, birine içimi açmayı düşünmüştüm...

Feza : Adım bir kere pisliğe çıktı zaten, haklısın.

Feza : Ben olsam, ben de kendime güvenmezdim.

(Görüldü.)

Başımı ekrandan kaldırdım ve İrem'e doğru dönüp, "Haberi açsana." diye fısıldayarak derince bir nefes aldım.
Sinirden beynime kan gitmiyordu adeta.
Beni ayakta uyutmuştu telefonun başında her kim varsa.

İrem elindeki telefonu önüme doğru uzatıp almam için imada buldu.
Gözlerimi kırpıştırarak haberi okumaya koyulmuştum. İçimde inanılmaz bir pişmanlık oluşmaya başlamıştı sanki...

Haber de, "İstanbul bir beladan daha kurtuldu!" diye bir başlık vardı.
Hemen altında ise seyrek saçlı, orta yaşlarda bir adam ve altı tane yirmili yaşlarda adamlar vardı. Seyrek saçlı olan, İskender Başbuğ olarak geçiyordu.
Sol gözü bantlıydı ve lakabı ise; Korsan'dı.

Yanındaki adamlar ise çete üyelerindendi.
Polis her birinin başından tutmuş ve arabaya doğru ittiriyordu.
Haberin devamında, Karanlık Sekizgen çetesinin lideri İskender Başbuğ tutuklandı yazıyordu.

Gözlerim gittikçe kararmaya başlarken, hemen yatağımın yanına çökmüştüm.
Başımda tarifsiz bir ağrı oluşmaya başlamıştı. İçimde beliren o pişmanlık duygusu ise her geçen saniye artıyor gibiydi.

İrem beni sakinleştirmek adına bir şeyler söylüyordu ama bir türlü duyamıyordum onu.
Telefonumu yeniden elime aldım ve rehberime girip Feza'nın numarasına tıkladığım gibi telefonu kulağıma doğru götürdüm. Sesini duymak istiyordum ama açmayacağını da sonuna kadar biliyordum.

Şayet benim babam tutuklansaydı, değil telefon annem bile aklıma gelmezdi o an.
Feza nasıl olurdu da, neredeyse aynı saat içerisinde benimle konuşabilirdi?

Telefon uzun uzun çaldı. Tam umudumu kesip aramayı sonlandıracakken, telefonun öbür ucundan gelen ses donuklaşmama neden oldu. Feza'nın sesini duymuştum. O kadar güzeldi ki ses tonu, bir ömür orada yaşamak istemiştim.

"Efendim?" dedi yeniden, sesi oldukça kırgın çıkıyordu.
Sertçe yutkundum ve derin bir nefes aldığım gibi, "Özür dilemek için aramıştım."dedim.
"Eğer yüz yüze veya telefon ile konuşuyor olsaydık, bu fevri çıkışına karşı seni anlardım. İnsanların çoğu düşünmeden konuşur zaten ama mesaj atıyorsun kızım! Yazmadan önce düşünebilir, daha mantıklı konuşabilirdin."

"Haklısın. O haberi yanlış anlamıştım ve aynı saat içerisinde senin de benim ile konuşman garip gelmişti. Baban tutuklandı, arkadaşların tutuklandı! Telefon ile uğraşmak nasıl aklına gelebildi ki?"
Heyecandan kalbim kulaklarımda atmaya başlamıştı. Ellerim ve hatta ayak parmaklarım bile titriyordu.
Yanlış konuşmamak ve yanlış bir cümle kurmamak adına büyük bir çaba sarf ediyordum.

"O benim üvey babam. Doğrusu pek de umrumda değil. Ben ve kuzenim onun çetesinde üyeyiz, yani zorla üye edildik. Bizi bilen bütün insanlar; benim o pislik herifin oğlu olduğumu, çeteyi benim kurduğumu düşünüyor."
Kulağıma ilişen cümleleri beynimin en ücra köşesine hapsederken, tekrar konuşmaya başlamıştı Feza.
"Şu Korsan meselesi de, o pisliğin başının altından çıktı. Sol gözü kör olduğu için ona bu lakabı takmışlar ve herkes beni lider bildiği için, Korsan lakabı da benim başıma üşüştü."

Feza yeniden sustuğunda, aklımdaki soru işaretlerinin cevabını aldığım için oldukça memnun kalmış bir edayla gülümsemiştim.
Bir süre sus pus kaldık. Ne diyeceğim hakkında zerre fikrim yoktu, doğrusu konuşmaya hakkım da yok gibiydi zaten.
Gözlerimi İrem'e diktim ve konuşmam için ima da bulunduğunu görüp dudaklarımı ıslattım.

Kafamın içinde cümlelerimi toparlayıp, "Öncelikle bunları açıkladığın için çok teşekkür ederim. Kulaktan dolma bilgilerle, seni tanıdığımı zannediyormuşum meğer.
Biliyorum, fevri çıkışım nedeniyle hâlâ kırgınsın bana..." dedim ve derin bir nefes alıp konuşmasına fırsat bile vermeden, "Özür dilerim Feza. Çok özür dilerim!" Diye bağırdım.

"Kapatmam lazım Raziy-" diyecekken, cümlesini keserek, "Nesil." diye mırıldandım.
Şu Raziye meselesi fazla uzamıştı. Fotoğrafımı bile gördü be! İsmimi saklamaya ne gerek vardı?
"Anlamadım?" diye konuştuğunda, "İsmim Nesil." diye cevap verip bana kızmamasını umarak dudaklarımı kıvırdım.

"Nesil mi? Beni ayakta uyuttun resmen.
Fotoğrafını bile gördüm kızım ben senin! Neden ismini sakladın? Asıl benim sana güvenmemen gerekirken, sen bana güvenmedin öyle mi?
Belki de attığın, o lanet olası fotoğraflar bile sana ait değildir!"
Yüksek sesi bütün hücrelerimi titretirken, burnundan soluyor gibiydi adeta.

"Feza açıklayabi-" diye cevap verecekken, suratıma kapanan telefon ile birlikte sulanan gözlerimi yumdum. Çıkarmak istercesine, belki de kendime lanet savurarak...

"Beni affetmeyecek İrem!" diye bağırdığımda, sol gözümden çeneme doğru sıcak bir yaş inmişti.

BÖLÜM SONU

Geçen bölüm merakta kaldınız ve ters köşe olduğunuzu düşündünüz ^ ^

Yazarın bir oyunu diyelim ehehehe

Neyse, bölüm sonu yorumlarınızı bekliyorum.

Ayrıca aklınızda soru işareti kaldı mı merak ediyorum doğrusu. Eğer kaldıysa şuraya bir yere bırakabilirsiniz.

🐊

ASİ KORSAN / YARI TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin