o t u z b e ş

1.1K 76 72
                                    

Bölüm şarkısı:

Zülfü Livaneli; Mutlu aşk yoktur.
(Sus söyleme.)

Şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim, keyifli okumalar.

🐊

"Hayatıma girip, beni kendine bağladıktan sonra hiçbir bok demeden siktir olup gidecektin öyle mi?" diye büyük bir öfkeyle soran Feza, beni yerimde sıçratırken kalbim küt küt atıyordu.
Onu ilk kez böyle öfke dolu görüyordum... Korkuyordum, korkutuyordu.

Hayal kırıklıklarının, etrafımı sarmasına daha fazla fırsat vermemek adına dudaklarımı aralayarak,"Korktuğum için sakladım senden! Kötü bir amacım yoktu, kullandığın kelimeler kalbimi kırıyor Feza. Kendine gel!"
Ellerimi büyük bir hınçla saçlarıma geçirirken, Feza dolu dolu olan gözlerle bana bakıyor ve neredeyse yarım saatir bağırıp çağırmasına karşın ilk defa sessizliğini bozmuyordu.

Onu böyle sessizce ağlarken görmek canımı acıtmaya, içimi alevlere vermeye yeterken birkaç defa öksürüp yeniden konuşacaktım ki bana doğru ilerleyip, "Bugün Muğla'ya gidiyorsun ve benim yarım saat önce haberim oluyor... Ne kadar değersizmişim senin için." dedi ve sertçe yutkunarak ceketini de aldığı gibi odadan çıktı. Ardından sertçe kapanan kapının sesi beni yerimde dikleştirirken, gözyaşlarım akmaya devam ediyordu.

Canım haddinden fazla yanıyordu, oysa ben ona en uygun zamanda söyleyecek benimle gelmesi için adeta yalvaracaktım. O ise beni yanlış anlamış ve yarım saat boyunca bağırıp çağırmıştı...
Dizlerimin titrekliği eşliğinde, yatağıma doğru ilerleyip oturdum ve başımı ellerimin arasına alarak bir süre öylece kalakaldım ağlaya ağlaya.
Feza'yı da kaybetmek istemiyordum, bunun için elimden gelen her şeyi yapmama rağmen sürekli olarak bağırıp çağırıyor ve beni yanlış anlamak için elinden gelen her şeyi yapıyordu.
Bu durumda, ben değil de o beni değersiz görmüyor muydu?

Kafamı kaldırıp saate baktığım sırada, yaklaşık bir saat sonra uçağımızın kalkacak olduğuna şahit olmuş ve hızla ayaklanmıştım.
Vücudum hâlâ titriyordu, Feza için ölümü bile göze alırdım ama o benim için alır mıydı orası muamma...
Son günlerde bana karşı takınmış olduğu garip tavırlar, beni bir hayli endişelendiriyordu.
Ona yük oluyormuşum gibi hissediyor, her yanım acı içinde kavruluyordu.

Sürekli olarak telefonla konuşuyor, şehir dışına çıkıyor ve ben onunla konuşmayana kadar, o asla yüzüme dahi bakmıyordu.
Didem abla işlerinin ağır olduğunu söyleyip dursa bile, bu ilgisizliği kendime bir türlü yediremiyordum.
Benden soğumuş, başka birini almıştı hayatına ama eğer öyle olsaydı bu sabah anneannemin Muğla'ya taşınacak deyişiyle yaşadığı o şok ve ağır hayal kırıklığını yaşamamış olurdu.
Bana burada bağırıp çağırmaz, beni en derinden üzeceğini bildiği o kelimeleri katiyen kullanmazdı.
Her şey çelişiyor ama bir türlü anlamlandırılamıyordu.

Yaşlarım akarken, nefesimin kesik kesik çıktığına şahit olmuştum. Onu üzmek, benim en son isteyeceğim şeydi, yanlış yapmıştım farkındaydım fakat en azından konuşmama izin vermesi gerekmiyor muydu?
Kalp atışlarım, zihnime dolanan düşünce ağı eşliğinde şiddetle çarparken alt dudağımı ısırıyordum. O sırada çalınan kapı ile birlikte gözyaşlarımı alelacele silerek yerimde dikleştim.

Gelen anneannemdi. Üzerine giydiği siyah gömlek ve siyah kumaş pantolunu eşliğinde oldukça modern ve şık görünüyordu.
Dalgalı saçlarını açık bırakmış ve üzerine her zaman ki gibi siyah şalını atmıştı.
Annemlerden sonra bayağı bir çökmüştü, zayıflamış ve yüzü gözü solmuştu. Yaşlı olmasına karşın hâlâ dinç duruyor ve rahatlıkla hareket edebiliyordu.

ASİ KORSAN / YARI TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin