BÖLÜM 1

4.5K 225 216
                                    

Dört yaşındaki Harry dolabında oturuyordu. Oturma odasından Vernon Amca ile Petunya Teyzesinin, Dudley'nin yaptığı hareketlere gülme sesini kıskançlıkla dinliyordu. Büyüdükçe daha çok dolabına gönderilir olmuştu. Bu hayatta en çok istediği şey bir aileye sahip olmaktı. Rahat bir yerde uyumasa veya karnı her gün doymasa olurdu. Zaten Dursleyler onu yeteri kadar beslemiyordu. Bir gün neden az yemek yediğini sormuştu, teyzesi de
"Ucubeler bu kadar bile yiyemezler. Bize şükretmelisin!" diye bağırmıştı.

Harry içini çekti ve yatağa uzandı. Battaniyenin içinde top oldu. Hava sonbahar mevsimi olduğundan soğuktu. Dolabın içi ise daha soğuktu. Ama Dursleyler bunu umursuyor gibi durmuyordu. Ona eski, yırtık, ince bir battaniyenin yeteceğini düşünüyorlardı. Harry hasta olmamaya çalışıyordu. Çünkü hasta olursa dolabına kitlenir ve daha fazla ceza çekerdi. Teyzesi ona 'ucubelerin ilaç içmediğini' gerekçe göstererek ilaç vermezdi. Ama hasta olmamaya ne kadar çabalarsa çabalasın işe yaramıyordu. Normaldi, sınırlı yiyecek ve su verilince vücudu bağışıklığı sağlayamıyordu.

Amcası her gün onu döverdi. Hiçbir şey yapmasına gerek yoktu nefes alsa dövülüyordu. Hatta amcası yüzünden kırık bir bileği vardı. Hele sırtına vurulan kemerin acısını hiç unutamazdı. Yatma vaktinin geldiğini biliyordu, buradan kurtulmayı diledi ve kendini uykunun kollarına bıraktı.

(Severus'u Alan Rickman olarak düşünmeyin. Daha 25 yaşında ve çok yahuşuklu kapiş?)

Severus dağ evinde Kaymakbirası'nı yudumluyordu. Bira içmez veya alkol almazdı. Çünkü alkolün sert etkilerini babasından biliyordu. Babası her gün alkollü olarak gelir, annesine ve Severus'a şiddet uygulardı. Babası yüzünden hala yara izleri duruyordu. En çok da artık kırılıp, düzgün iyileşememekten kanca şeklini almış burnu göze çarpardı.

Ama en çok yarası kalbindeydi. Baba sevgisinden yoksun kalmıştı. Annesi dünyasını her ne kadar güzelleştirmeye çalışsa da, babası bir yolunu bulup mahvediyordu. Annesi güzel bir kadındı. Beline uzanan düz, siyah saçları vardı. Gözleri simsiyahtı. Sanki dibi olmayan bir deliği andırırdı. Annesi pek gülmezdi ama gülümsemesi yağmurlu bir günde açan güneş gibiydi. İnce beli onu daha güzel gösterirdi.

Severus annesinden delici siyah gözlerini almıştı. Annesi gibiydi. Fazla gülen biri değildi ama gülünce annesinin gülüşünü almış olduğu anlaşılırdı. Babasından ise uzun boyunu almıştı. Çocukluğu ve gençliği böyleydi.

Ahh... Tabii ki bir de Lily vardı. Aşık olduğu tek kadın. Ölse bile sevgisinden bir zerre azalmamıştı. Üç yıl önce Lily'siz kalmıştı. O gece olanlar çok kötüydi. Merdivenlerde yatan James'i, bebek odasındaki cansız Lily'i hatırlamak istemiyordu. Bir de Harry vardı. Albus akrabalarına verildiğini söylemişti. 'Kesin akrabaları onu şımartmış, prens yapmışlardır. Siması şimdi aynı James'e benzemiştir. Onun gibi kibirli, zorba, saygısız ve kendini beğenmiş birinden ne beklenir ki zaten. Çocuk aynı babasıdır' diye düşünse de kalbinde küçücük, toz zerresi kadar bir ses 'değil' diyordu. O toz zerresi kadar küçük ses gittikçe büyüyordu sanki. Şimdi tüm kalbinde bir ses 'değil' diye protesto ediyordu. Kalbine yenik düşerek yarın Dursleyler'e bir ziyaret yapmayı kabul etti. Ama bunu sırf Lily için yapıyordu. Sadece zümrüt gözlü aşkı için...

Bitirdiği Kaymakbirası'nın bardağını yıkayıp kaldırdı. Siyah pijamalarını giydi ve yumuşak yatağa kendini bıraktı.

Harry erkenden kalktı. Karnının guruldamasını görmezden gelerek, dolabın kapısını açıp kahvaltı hazırlayan teyzesine yardıma gitti. Kadın Harry'e memnuniyetsizce baktı. Harry'nin eline çatalı bıçağı tutuşturdu. Başka şeyleri masaya koyduktan sonra teyzesi ona bayat ekmek ile bir bardak su olan tepsi vererek dolabı gösterdi. Bunu her sabah yapardı. Asla normal insanlar ile birlikte yiyemezdi.

Snape Privet Drive'ın boş bir köşesine cisimlendi. Muggle dünyası için Muggle kıyafetleri giymişti. Siyah kot, siyah kabanının içinde görünmeyen siyah bir boyunlu kazak ve siyah botlar.

Biraz yürüdükten sonra aradığı evi buldu. Kapıyı iki kez tıklattıktan sonra beklemeye başladı. Yaklaşan adım seslerinden sonra kapı açıldı. Kapıyı açan kısa boyunlu, göbekli bir adamdı. Severus adamı süzdükten sonra, boğazını temizleyip söze başladı "Buraya Bay Potter'ı görmek için geldim". Göbekli adam Severus'u süzdükten sonra "Burada öyle biri yok" dedi. Severus kaşlarını çattı. Albus çocuğu buraya bırakmamış mıydı? "Yani size gece yarısı bırakılan bir bebek yok mu?". Adam bu sözlerden sonra bağırmaya başladı "Sen! Sen de onlardan birisin! Hemen kaybol buradan!" Severus şüpheli cevabı çoktan almıştı. Asasını adama doğrulttu ve sihirli sözcükleri söyledi.
Adam şimdi yerde yatıyordu.

İçeriden bir kadın sesi "Vernon?" dedi. Kadın hole geldiğinde, holüne adım atan adamı tanıdı "Sen! Sen Lily'nin garip arkadaşısın!-" daha devam edecekti ki yerde yatan kocasını gördü " Sen Vernon'a ne yaptın!?" diye bağırdı. Severus kadına asasını doğrulttu ve onu da bayılttı.

Çocuğu aramaya başladı. Üst kata çıktı. Üst katta bir odada domuz gibi bir çocuk uyuyordu. Severus bunun Harry olmadığından emindi. Diğer odalara baktı ama başka bir çocuk odasından eser yoktu. 'Belki de çocuk burada değildir' diye düşündü. Ama olamazdı. Albus onu bu eve bıraktığını söylemişti. Alt kata indi ancak çocuk ne mutfakta ne de oturma odasındaydı. Yine hole döndü "Çocuk?... Potter?..." Severus merdiven altındaki dolap açılıncaya kadar beklemekteydi. Dalobın kapısı açılınca dikkatini oraya verdi.

Dolaptan bir çocuk çıkmıştı! Severus afallayarak "Çocuk?" dedi. Sesi o kadar düşük ve güçsüz çıkmıştı ki kendi bile şaşırdı. Yavaşça çocuğa yaklaştı ama çocuk geri adım attı. Yavaşça "Korkma, sana zarar vermeyeceğime emin olabilirsin" dedi. Çocuğun önünde diz çöktü "Potter?" dedi. Çocuğu kolaylıkla tanıyabileceği bir özelliği vardı. Lily'nin gözleri...

Severus elini Harry'nin alnındaki saçları çekip, yara izini görmek için kaldırdı. Evet yara izi oradaydı. Severus'un dikkatini çeken başka bir şey ise çocuğun kolundaki morluklardı. Öfkeli bir iç çekti sonra "Potter gidiyoruz" dedi. Harry hemen "Ben gelemem efendim. Teyzem ile amcam bana çok kızar" Severus sesini yumuşak tuttu "Harry bir daha Dursleylere dönmek istemiyorsan benimle gelmelisin" Harry biraz düşündü. Yabancı ile gitmek iyi bir fikir değildi ama Dursleyler'de yaşıyorken hayatı zaten berbattı. Harry Severus'a baktı "Efendim sizi tanımıyorum. Gelemem" dedi. Severus cebinden bir fotoğraf çıkarıp Harry'e verdi. Harry fotoğrafa bakıp gülümsedi. Annesi gülümsüyordu. Annesinin yanında - yanındaki siyah giyimli adam olduğunu düşünüyordu- siyah uzun saçlı bir adam vardı. Adam annesi kadar gülümsemese de tebessüm ediyordu. Harry heyecanla "Annem!" dedi. Severus dudağının kenarındaki gülümsemeye engel olamadı "Arkadaştık... Şimdi benimle gelmeyi kabul ediyor musun?" diye sordu. Harry "Peki efendim. Ama bir şartım var" diyerek kabul etmek zorunda kaldı. Çünkü Dursleyler'de itiraz etmek gibi bir lüksü yoktu. Severus "Peki şartın nedir bakalım?" Harry "Amcam ve teyzemi düzelteceksin" Severus şaşkınlıkla "Ne? Ama neden?" dedi. "Çünkü Dudley'nin ailesiz büyümesini istemiyorum. Ailesi olmamak çok kötü bir şey" Zümrüt gözler şimdi yerdeydi. Severus çocuğun kalbine hayran kaldı. Potter'ın böyle bir oğlu olmasına inanamadı. Severus "Kabul ediyorum" dedi. Bir paşömene Harry'i aldığına dair not yazdı. Harry'i kucakladı. Harry adamın onu kucaklamasına şaşırmıştı. Normalde kimse ona dokunmak bile istemezdi. Mutlulukla başını adamın göğüsüne yasladı. Severus kapıdan çıkmadan önce Dursleyler'e karşı büyü uygulayarak uyanmalarını sağladı. Sonra boş bir yer bulup cisimlendi.

°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°~°
Merhabalarrr... Severitusla karşınıdayım. Ya ben burada söyleyecek bir şey bulamıyorum. Neyse yorumlarınız benim için önemli Sonlara doğru biraz kötüleşti çünkü artık yazmaktan hem gözlerim ağrıdı hem de beynim yoruldu özür dilerim. Diğer bölümler bu kadar uzun olmaz gibime geliyor. 600-700 kelime olur gibi. Öpüyorum sizi. Hep mutlu kalın. Okuyanlara teşekkür ederim. Ve profilimi aklınızda tutun çünkü kitap ismini yazınca çıkmıyor... 😐


KURTARICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin