"Gitmem gerek." O an kafamda binlerce şimşek çakmaya başlamıştı. Bu çocuk beni oynatıyor muydu?
"Derdin ne senin? Hem davet ediyorsun hem de gitmem gerek diyorsun."
"Haklısın çok özür dilerim ama inan bana isteyerek değil." Sinirimden gülmeye başlamıştım.
"Madem istemiyorsun o halde neden gidiyorsun?" Sesim giderek yükselmeye başladığı için sinemadakiler tarafından kovulmuştuk. Peter hala gitmesi gerektiğini zırvalıyordu.
"Peter eğer şimdi gidersen seni ömrüm boyunca affetmeyeceğim." Dediklerim karşısında biraz afalladı.
"Bak sana söz veriyorum döner dönmez sana her şeyin açıklamasını yapacağım." Neden böyle olmuştu ki? Her seferinde ardında cevabı olmayan sorular bırakıyordu. Eğer bana gerçekten değer vermiş olsaydı benimle çoktan bir şeyler paylaşırdı. Daha fazla boş laf dinlememek için evime doğru yürümeye başladım. Zaten arkamdan da geldiği yoktu.
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
Kendimi binbir parçaya ayrılmış gibi hissediyordum. Marlene'yi arayıp biraz dertleşmek istemiştim ama telefonu kapalıydı. Üzüntüm giderek daha da artıyordu. Şu an arkadaşım ile dertleşmeye o kadar çok ihtiyacım vardı ki...
Hava almak için odamın penceresini açtım. Çalıların arasından ses gelmeye başlayınca kedim huysuzlanmıştı. Kafamı uzatıp ne olduğunu görmeye çalışıyordum. Aniden bi kafa çıktı ve ben bu kafayı biliyordum.
Hemen kendimi içeriye çekip camı kapatmaya çalıştım ama Peter pencereyi ben tersi yönüme itmeye çalışıyordu."Burdan hemen defol."
"Meredith lütfen dinle."
"Daha fazla dinlemek istemiyorum." Tüm gücümle itmeye çalışıyordum fakat Peter'ın karşısında hiç şansım yok gibiydi.
"Sana açıklayacağımı söyledim. Lütfen izin ver de anlatayım." Kollarım artık kopacak gibiydi.
"İyi ama içeriye giremezsin. Olduğun yerden konuş."
"Meredith ben seni hayal kırıklığına uğratmak istemedim. İnan bana." Yine aynı şeyleri söylüyordu. Bu konuşmanın sonunda söyleyecekleri beni pek tatmin etmeyecek gibi duruyordu. Donuk bir yüz ifadesiyle ona bakmaya devam ettim.
"Ama her nedense benimleyken sürekli acil bir işin çıkıyor." Kaşlarımı kaldırıp cevabını bekledim.
"Çok haklısın. Senin yanından ayrılmak istemiyorum ama mecburdum üzgünüm." Sıkıntıyla üfledim. Bunların hiçbiri bir açıklama etmiyordu.
"Gitmek zorundaydım çünkü insanların yardıma ihtiyacı vardı."
"Ne yardımı? Ne diyorsun sen?"
"Meredith bunu sana söylemem çok tehlikeli ama ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum. Ben sadece bir ergenim. Yani tüm bunlar çok fazla."
"Peter açık konuşur musun tehlikeli olan ne?"
"Ben-" Biraz duraksayıp nefesini hızla üfledi ve aynı hızla konuşmaya devam etti. "Ben Örümcek Adamım." Dalga geçip geçmediğini anlamak için gözlerimi kısıp yüzüne baktım.
"Ne yani bu mu?" Histerik bir kahkaha attım.
"Meredith ben doğruyu söylüyorum." Sırt çabtasını pencereye yanaştırıp içindeki maskeyi gösterdi.
"Ah cidden bu oluyor mu. İnanamıyorum yani bu-"
"Garip?"
"Evet öyle de denebilir." Uzun bir sessizlik oluştuktan sonra pencereyi açıp Peter'ın yanına gittim ve ona sarıldım.
"Üzgünüm." Yatıştırırcasına sırtıma vurdu.
"Problem değil, haklısın bir açıklamaya ihtiyacın vardı." İçimden koskoca bir yük kalkmış gibi hissediyordum. Aramızdaki uçurum hala duruyordu ama eskisi kadar büyük ve derin değildi. En azından değersiz hissetmiyordum. Ayak ucumda kalkıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Peter'ın yüzünün karanlıkta nasıl kızardığını görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad Hatter •Peter Parker•
FanficBir anda fısıltılar durdu, kafamı girişe çevirdim. O gelmişti, son ve esas katil. Peter Benjamin Parker. Nefes nefese yanıma yanaştı ve fısıltıyla "Ben... Ben olanlar için üzgünüm." Dedi. Tabii çok üzgündü.