Aradan 3 hafta geçmişti ve biz Peter'la ara sıra buluşuyorduk. Artık kendisine giderek alışmaya başlamıştım. Şimdiyse yemekhanede Marlene'i bekliyordum. Girşe gözlerimi dikmiştim ki önümdeki sandalye çekildi. Evet bunu hiç hesaba katmamıştım akşam final maçı vardı.
"Nasılsın Meredith?" Yalandan tebessüm edip
"İyiyim Harry, ya sen?" Diye sordum.
"Ben de iyiyim. Akşamki final maçına gelecek misin?" Hayır demek istedim ama gözümün önünde Marlene'in siyah beyaz yüzü canlanıp, çatık kaşlarla beni azarlayınca bu isteğimi gerçekleştiremedim.
"Ş-şey g-gelmeye çalışırım. Yani bir aksilik çıkmazsa..." Gülümsedi.
"Güzel, o halde akşama görüşürüz." Harry kalkar kalkmaz yerini Marlene kaptı ve masaya eğilip beni sorguya çekmeye başladı.
"Ne oldu? Ne konuştunuz? Tahmin ettiğim konu mu?" Bu kız nefes almıyor muydu?
"Marlene, sakin ol. Akşamki final maçına gelecek miyim diye sordu." Marlene elleriyle koluma yapışıp beni sarsmaya başladı.
"Evet dedin değil mi Meredith? O dört kelimeyi ağzından çıkarabildin değil mi?"
"Aksilik çıkmazsa gelmeye çalışırım dedim."
"Bu akşam o maça gidiyoruz." Ben ne dersem diyeyim zaten gideceğimizi biliyordum...
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
Colins lisesiyle kafa kafaya mücadele ediyorduk ve bu artık canımı sıkmaya başlamıştı. Sıkıntıyla nefesimi üfledim. Marlene'e baktığımda gözlerini ayırmadan maçı takip ediyordu. Tirübinlerde gözlerimi gezdirdim, tanıdık birini göremedim. Aslında Peter'ı göremedim. Elime telefonumu aldım.
Meredith:
- Hey, maça gelmedin mi?Peter:
- Sen de mi ordasın?Gözlerimi devirdim. Seni göremediğimi söylüyorsam tabii ki de maçta olacaktım.
Meredith:
- Evett 😒Peter:
- Aslında ben de geliyordum. Vardığımda sana mesaj atarım.Mesajına gülümsedim. Maç bitiyordu ve o benim için gelecekti. 116 - 118 devam ederken tezahüratlar yükselmeye başladı. Herkes heyecanla kimin kazanacağını bekliyordu. Son 8 dakika içerisinde gerçekleşecek herhangi bir şey kazanmamızı sağlayabilirdi. 7-6-5 derken Harry 3'lük attı ve maçı kazandık. Marlene bana o kadar sıkı sarılıyordu ki bi an ciğerlerimin patlamasından korktum. Konfetiler patlarken Marlene benden ayrıldı ve bu sefer başkasının kolları arasına girdim. Kendimi sürekli mıncıklanan huysuz kediler gibi hissediyordum. Harry benden ayrıldığında kapıdan dönen kişiye gözüm takıldı. Peter'a bu mesafeden seslensem de duyamazdı gerçi ben gürültüden yanımdakini bile net duyamıyordum. Basamaklardan üçer beşer atlarken kafamı gözümü yarmamak adına dua ediyordum. Sonunda dışarı çıktığımda daha fazla koşamayacağımı anladım ve Peter görüş alanımdan çıkmadan ona seslendim. Beni duyduğuna emindim ama o dönüp bakmamıştı bile.
"Peter bekle, daha fazla koşamam." Nefes nefese tekrar bağırdım. Bu sefer durup birkaç saniye bekledi ve çatık kaşlarla bana döndü. Galiba onu ilk kez böyle görüyordum, o ifadesiz dururken bile mutluymuş gibi olurdu. Şimdiyse kovanı karıştırılmış bir arı kadar sinirliydi. İkimiz de ortada buluştuktan sonra
"Neden gidiyorsun?" Diye sordum.
"Maç bitti, ben gidiyorum. Bence sen de Harry'nin yanına gitsen iyi olur. Eminim bir kutlama olacaktır." Böyle konuşması beni sinirlendirmişti. O, Marlene'nin yanına gittiğinde ben ona bu şekilde davranmamıştım.
"Ben kimsenin yanına gitmek istemiyorum Peter. Neden bu kadar sinirlisin?"
"Benden her defasında uzaklaşırken Harry'e neden bu kadar yakınsın?" Sinirimden güldüm. Harry'le toplasan 5 kere anca yanyana gelmişimdir. Çoğu da istemeyerek.
"Peki sen neden göl olayından sonra Marlene'in yanına gittin?" Bu soru daha önceden sorulmalıydı. Cevabını gerçekten merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad Hatter •Peter Parker•
FanfictionBir anda fısıltılar durdu, kafamı girişe çevirdim. O gelmişti, son ve esas katil. Peter Benjamin Parker. Nefes nefese yanıma yanaştı ve fısıltıyla "Ben... Ben olanlar için üzgünüm." Dedi. Tabii çok üzgündü.