Offff Derin bakma şöyle içim gidiyor
İyi okumalar
***(Derin)
Okulun sokağına saparken gözlerimi kolumdaki saate çevirdim. Saat 21.45'ti ve Toprak'la buluşmama on beş dakika vardı. Her yere erken gittiğim için buraya da erken gelmiştim. Umarım çok bekletmezdi.
Sınıftakilerle iyi anlaşmış sayılırdım aslında ama bok gibi bir hafızam olduğu için hiçkimseyi aklımda tutamıyordum. Sadece sıra arkadaşım Ümit ve önümde oturan kızların isimleri aklımdaydı. Bir de Toprak vardı işte, zorla ismini ezberletmişti iki günde.
Bana sorduğu soru ilk seferinde korkmamı sağlamıştı aslında. Çünkü kolej kısmı yanlış olsa da diğer bilgi doğruydu. Dedikodumun benden önce gelmesine ise çok şaşırmıştım. Şehir dışından olsan bile eğer eşcinselsen her türlü dedikodun çıkıyordu demek ki. Yine de itiraf etmek gibi bir düşüncem yoktu. Bir önceki okulumda şiddet görmesem de bakışlar ve sözlü tacizlerden yeterince bezmiştim zaten.
Basketbol şortumun belini düzeltip okulun önüne doğru ilerlemeye devam ettim. Ufak bir sırt çantasına havlu, su ve birkaç kıyafet koymuştum. Daha önce hiç halı saha yapmadığım için basketbol oynarken giydiğim kıyafetlerim üstümdeydi. Kaleci olarak çağırıldığım için kramponumun olmaması bir sorun teşkil etmez diye düşünüyordum. Bir süre sonra kaçınılmaz olarak cinsel yönelimimi öğrendiklerinde beni daha fazla çağırtmazlardı muhtemelen. O yüzden şimdi biraz arkadaş edinsem iyi olurdu. Belki beni olduğum gibi kabul eden birkaç kişi kalırdı yanımda.
Okulun önüne gelip beklemeye başlarken çantamdan suyumu çıkarıp içtim. Şişeyi çantaya koyarken önümde bir arabanın korna çaldığını duymuştum. Kaşlarımı çatıp baktığımda şoför koltuğunda Toprak'ın oturduğunu görebilmiştim. Bu nasıl araba kullanıyordu, amına koyayım?
Oturduğu yerden elini sallayıp gelmemi işaret ettiğinde sırtımdaki çantayı elime alıp siyah arabaya doğru ilerledim. Binip binmemek konusunda tereddütlerim olsa da çoktan arkasında iki araba birikmesiyle hızlı karar verip arabaya yönelmiştim. Yolcu koltuğuna oturup çantamı kucağıma koyduğumda arabayı hızlandırmıştı bile.
"Çok bekledin mi?" İleriye bakan gözlerini bir anlığına bana çevirip sorduğu soruya kafamı iki yana sallayarak cevap verdim. "Sen nasıl araba kullanıyorsun? On sekiz oldun mu?" Kaşlarımı çatarak söylediklerime karşılık güldü ve başını onaylar gibi aşağı yukarı salladı.
"Kaşlarını çatmaktan alnın iz oldu amına koyayım, sakin ol biraz. Öldürmem bizi merak etme, ehliyetim var." Otomatik olarak kafamı salladığımda gülmeye devam etmişti.
Radyodan yükselen hafif şarkı dışında hiçbir ses olmadan ilerliyorduk. Yaklaşık on dakika sonra görüş açımıza saha girdiğinde önünde sigara içerek bekleşen tanıdık simalar da gözüme çarpmıştı. Müsait bir yere arabayı park eden Toprak ile indik ve çocukların yanına doğru ilerledik. Yanımda benden uzun ya da aynı boyda olduğum birini görmeyeli bayağı olmuştu ama Toprak benden sadece beş santim kadar kısa olmalıydı. Garip bir şekilde uzun biriydi ve sanırım bu genetikti.
Ben sokağa yansıyan gölgelerimize bakarken çoktan çocukların yanına varmıştık bile. Yüzüme sahici bir gülümseme yerleştirip hepsiyle tekrar tanıştım ve kendimi tanıttım. İyi insanlara benziyorlardı ama en iyi insanın bile sonunda içindeki kötülüğe karşı kaybettiğine şahit olduğum çok olmuştu. Garip bir şekilde başkalarının cinsiyetleri ve cinsellikleri herkesi alakadar ediyordu. Garipti çünkü bu aslında özel bir meseleydi. Onlara karşı cinsel bir çekim duymadığı müddetçe insanların yönelim ya da tercihleri ile neden ilgileniyorlardı, anlayamıyordum. Gay olduğumun farkında olmadığım zamanlarda bile insanların kiminle seviştiği beni ilgilendirmiyordu. Şimdi ise bu konuda daha bilinçliydim. İnsan kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi diğerlerine de yapmıyordu.
Takımlar ayrılırken Toprak üye seçenlerden biriydi ve ilk beni almıştı takımına. Bunu beni çağıran kendisi olduğu için yaptığını biliyordum ama benim de işime gelmişti. Yeni tanıştığım insanlara karşı mahçup olmaktansa Toprak'a karşı mahçup olmayı tercih ederdim.
Sonunda oyun başladığında kaleye geçtim ve Toprak'ın birkaç taktiğine uymaya çalışarak beklemeye başladım. Bu sefer kalede durup topu tutacaksından daha etkili taktikler vermişti. İlk top kaleye gelirken takımımın defansının ne kadar boktan olduğunu anlamıştım. Futbolun zerresinden anlamasam bile topun bu pozisyonda kaleye gelmemesi gerektiğini kavrayabilmiştim.
Karşı takımın oyuncusu bana doğru gelirken gözümü toptan ayırmamış, uzun boyumun da avantajıyla yukarı kaldırdığı topu tutabilmiştim. Elimdeki topa bakıp şaşırmaya fırsat bulamadan bana doğru gelen Toprak'ı gülerek karşıladım. Benim şaşkın ama gülümseyen tavrıma kahkaha atıp saçlarımı karıştırdı ve kolunu omzuma atarak vücudumu kendisininkine yaklaştırdı. Oyun başladığından beri on dakikadan fazla olmasına rağmen hala terlememişti ve arabadaki gibi teninin kokusunu rahatlıkla alabiliyordum. Güzel kokuyordu; temiz, ferah bir kokuydu ve bana rüzgârlı günleri hatırlatmıştı. Rüzgârlı günleri severdim, saçlarımın arasından geçen hava beni serinlettikçe keyfim yerine gelirdi. Bu yüzden onun kokusu da hoşuma gitmişti.
Son kez saçlarımı karıştırdı ve gülerek geri çekildi. Dağıttığı saçlarımın arasından eldivenli elimi geçirip topu bizim takımdan birine gönderdim.
Bir saat boyunca devam eden oyun sonunda bittiğinde skor 4-2 olarak lehimize sonuçlanmıştı. İki gol yiyip sekiz pozisyon kurtararak kendi rekorumu kırmış olabilirdim. İlk defa oynadığım için kendimden bu performansı asla beklemiyordum. Toprak da beklemiyor olacak ki maç biter bitmez eldivenleri çıkarmamı bile beklemeden alkış tutarak yanıma doğru adımlamaya başlamıştı. Kahkaha atarak alkışlarına karşılık verdiğimde yanıma geldi ve terli olmasına aldırmadan ensemden kavrayarak alnıma bir öpücük kondurdu.
Şaşırmış suratım ile sevinç içindeki yüzüne bakarken yaptığı hareketin yakınlığını fark etmemiş olduğunu anlayabiliyordum. Yadırgadığımı anlamaması için hemen suratımdaki ifadeyi sildim ve gülüşüne ayak uydurmaya çalışarak omzuma attığı koluna cevap niteliğinde elimi beline değdirdim. Tam tersi olması gerekirdi aslında çünkü benden kısa olduğu için kolunun altında eğilmek zorunda kalıyordum. Yine de yakınlığını kaybetmemek için ses çıkarmadım ve neşeyle konuşmalarına gülerek karşılık verdim.
Soyunma odasına giderken önce karşı takımın duş almasına müsaade ederek dışarıda beklemeye başlamıştık. Benden başka herkes sigara içiyordu. Yanlarında durup çantamdan çıkardığım suyu içtiğimi gördüklerinde hepsini bir gülme almıştı ve önüme birkaç paket sigara uzatılmıştı.
Kafamı iki yana sallayarak kullanmadığımı belirtirken Toprak çocuklara durumu anlatmak üzere ağzını açmıştı.
"Derin sporcu abi sigara vermeyin. Galatasaray'da oynuyormuş hatta." Cümlesine gözlerimi devirip çocukların tebriklerini ve helal olsunlarını gülümseyerek dinlemiştim. Biri beni övdüğünde kendimi garip hissediyordum. Övülecek bir yanım yoktu bana göre. Sadece maçlarda başarılı olduğum zaman kendi kendime iyi iş çıkardığımı söylediğim oluyordu. Bu yüzden yanımda beş kişinin beni övmesi utanç vericiydi. Kızaran tipte biri olmadığım için şükrettiğim birkaç dakikanın sonunda duş sırası bize gelebilmişti ve ben rahatsız geçirdiğim dakikaların son bulmasından dolayı bundan oldukça mutluydum.
***
Bir sonraki bölüm de text değiiiil
Umarım beğenmişsinizdir beybiliklerim
Sizleri seviyorum, iyi ki varsınız. Hayatıma yepyeni kapılar açıyorsunuz ❤️
-Özge
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARE YOU GAY? | bxb
Short StoryToprak, Derin'in gay olup olmadığını çok merak ediyordu ama Derin'in sırrını açık etmeye hiç niyeti yoktu.