24

5K 256 84
                                    

Medya İstanbul'da bisiklet süren sporcu Derin sudkwmdlfs
***

(Toprak)

"Günaydın!" Apartman kapısından çıkan bedenine doğru bağırıp abartılı şekilde elimi salladım. Aramızdaki on beş adımlık gibi görünen mesafeye rağmen gözlerini devirdiği fark ediliyordu. Belirgin şekilde morali bozuktu o yüzden kendime onu neşelendirme görevi veriyordum.

Yanıma geldiğinde yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip parmak uçlarımda yaylandım. "İyi uyudun mu?" Parmaklarını saçlarının arasından geçirip kırmızı gözleri ile benimkilere bakmaya başladı.

"İyi uyumuş gibi görünüyor muyum?" Elimi kaldırıp suratına doğru yaklaştırdım ve baş parmağım ile gözünün kenarına dokundum. "Bilmem, bence sen hep yakışıklı görünüyorsun." Elimi kaydırıp yanağına ve oradan da çenesine götürdüğümde göz kapakları ağır ağır kapanıp açılıyordu.

Aslında zorlama olarak neşeli gibi davranmıyordum. Dünden sonra üstüme garip bir rahatlama çökmüştü. Derin'den uzun zamandır etkileniyordum, bunu ilk başta fark etmesem bile zaman içinde anlamıştım. Dün gece yaptığım itiraf ona cesaretimi gösterebilmek amacıylaydı ama kendi kendimi kabullenmek açısından da önemli olmuştu. Çok düşünmeyen, her şeyi akışına göre yaşayan biri olarak hakkımda böylesine karmaşık ve önemli bir gerçeği fark edebildiğim için kendimle gurur duymuştum.

Doğruydu, kızlardan hoşlanıyordum; yine doğruydu, erkeklerden de hoşlanıyordum. Henüz yalnızca Derin'den hoşlanmıştım gerçi. Bu hoşlantı sadece hoşlantı olarak mı kalırdı, orasını da bilemiyordum.

"Düşündün mü?" Sonunda elimi indirip gözlerimin odağını tekrar gözlerine çevirdim. Bu soruyu benden duymak onun için sürpriz olmalıydı çünkü tanıştığımızdan beri düşünüp düşünmediğimi sorgulayan kişi hep o olmuştu. Derin bir nefes alarak göğsünü şişirdi ve tekrar verirken yüzünü sancılı bir ifade esir aldı. "Düşündüm... O yüzden de uyuyamadım."

Stresli çıkan sesine karşılık kafamı aşağı yukarı sallayıp konuşmaya başladım. "Sana son attığım mesajları gördün mü?" Onun sevgilisi olmakla ilgili olan mesajları kast ediyordum. Tanışalı çok kısa bir zaman olsa da duygularım hiç kimseye karşı olmadığı kadar yüksekti. Bu yüzden o mesajları atmak bana da iyi gelmişti. Onun fedakarlık olarak nitelendirdiği şeyin bana o şekilde hissettirmemeli de bu yüzdendi.

"Gördüm, enine boyuna düşündün mü bilmiyorum ama eğer emin değilsen lütfen şu an söyle. Elini tutup okula girdiğim anda her şey başka bir boyuta girecek çünkü. Geri adım atamayacaksın, pişman olursan eğer eski Toprak olarak hayatına devam edemeyeceksin. Herkesin tanıdığı çocuk yerine yeni gelen çocuğun ayarttığı bir ibne olacaksın." Karamsar cümleleri ile yüzümdeki gülümseme biraz olsun solmuştu, hissedebiliyordum. Yine de hiçbir şey hakkında bu kadar umutsuz olmamak gerektiğini bildiğim için iki yanında beklettiğini ellerine uzanıp büyük ellerini parmaklarımın arasına sardım.

"Her şeyin en kötüsünü düşünüyorsun. İnanır mısın bilmiyorum ama şu anda hakarete uğrayacak olmam beni hiç ilgilendirmiyor. Çünkü daha başka duygular içindeyim. Bilmiyorum ne dersin buna ama bir bakıma rahatladım bile." Baş parmaklarım ile ellerini okşamaya devam ederken yeşil gözlerinin güzelliğinde kayboluyordum. Nasıl bu kadar mükemmel görünebilirdi? Her şeyden önemlisi, bu çocukla benim nasıl bir ilgim olabilirdi, amına koyayım?! Çitamı yükseltmiştim resmen.

Ben her hattını ezberler gibi dikkatli şekilde yüzünü incelemeye dalmışken kalın dudaklarını yalayıp pembeleşmesine sebep oldu. Gözlerimin orada takılı kaldığını hissedebiliyordum. Nasıl kalmasındı ki zaten? Dudakları onu öpmem için çağrı yapıyor gibiydi.

Konuşmaya başlamasıyla birlikte gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım ve bakışlarımı yeşillerine çevirdim. "Seni anlayamıyorum Toprak. Bir insan nasıl bu kadar kısa süredir tanıdığı biri için böyle ağır bir durumun altına girmek ister?" Yine mantığı ile konuşmaya başlamıştı işte. Bu kadar akıllı olacak ne vardı sanki, amına koyayım?! Her şeyi düşünerek yapacaksak ne zaman eğlenecektik, ne zaman genç olacaktık?

Gözlerimi devirerek cümlelerine karşılık vermeye başladım. Bu arada ellerimiz hala birlikteydi ve son hamlemle birlikte parmaklarımız iç içe geçmişti. "Belki seni üç haftadır tanıyorum ama insanlar ilk görüşte aşık oluyor amına koyayım! Böyle düşününce uzun bile üç hafta. Ne yapayım yani? Seni öpmekten hoşlanıyorum, yüzüne bakınca her detayını incelemek ve hafızama kazımak istiyorum, elini tutunca vücuduma yayılan karıncaları hissedebiliyorum. Tüm bunlar olurken, ulan ben bu adamı sadece üç haftadır tanıyorum mu diyeyim? Biraz genç olmak istiyorum, tasasız olmak istiyorum. İnsanların hakkımda düşündükleri şeyleri umursamadan istediğimi yapmak istiyorum."

Bir adım yaklaşıp ayaklarımızı birbirine değdirdim. Bir anlığına aşağıya diktiğim gözlerimi tekrar dipsiz yeşillerine götürdüğümde bana artık daha yumuşak baktıklarını görebilmiştim. Bu yumuşamadan destek alarak kısık şekilde konuşmama devam ettim. "İstediğim şey tıpkı şu an yaptığım gibi elini tutmak ve kimseyi umursamadan senden hoşlandığımı söylemek."

Ulan, heyecandan dilim damağım kurumuştu, amına koyayım! Onun da benimle benzer bir durumda olduğunu zorlanarak yutkunmasından anlayabiliyordum. Ah, çok güzel bir çocuktu. Her şeyiyle çok güzeldi. Peşinde dolaşmakta sonuna kadar haklıydım. Yutkunurken aşağıya kayan Adem elmasına bakarken ben de yutkundum ve zihnimi ele geçirmeye başlayan 'Derin'i tam Adem elmasından öpmek' fikrini görmezden gelmeye çalıştım. Konuşmasıyla birlikte gözlerimi güzel kabarıklıktan ayırıp beni zaptetmek isteyen bakışlarına çevirmiştim. Düşüncelerimi söylediği şeye yönlendirmek için harika bir fırsat olmuştu benim için.

"Daha önce senin kadar cesaretli birine rastlamamıştım. Aslına bakarsan ben bile bu kadar cesaretli değilim kendimi göstermek konusunda." Yüzümü gerginlikten dümdüz olan suratına yaklaştırırken dudaklarımı ele geçirmeye çalışan gülümsemeye izin verdim. "Senin de karşına senin gibi biri çıksaydı eğer, sen de cesaretli olurdun." Yanağına küçük bir öpücük bırakıp ellerimdeki ellerini parmaklarımla sıkıştırdım ve konuşmama devam ettim.

"Ama şansına küs bebeğim. Senin de karşına çıkan ben oldum, idare edersin artık." Son cümlemle birlikte dudaklarında minik bir gülümsemenin izlerine rastlamaya başlamıştım. Apartmandan çıktığından beri ilk defa rahatlama belirtisi gösterdiği için vücudumda tıkanmış bir odacığın açıldığını hissedebiliyordum. Sonunda onu gülümsetebilmiştim işte. Tatlı gülüşüne gözlerinde belirmeye başlayan parlaklıklar da eklenince kendimi tutamadan tekrar az önce öpücük bıraktığım yanağına değdirdim dudaklarımı.

"Hadi okula gidelim. O salak kapıdan seninle girmeyi ne kadar istediğimi tahmin bile edemezsin." Öpücüğüm ve sonrasında mırıldandığım cümlemle derin bir nefes almıştı. Benimkiler tarafından kavranan parmaklarını sıkıştırarak kafasını aşağı yukarı salladı ve kısık sesiyle yavaş bir şekilde konuştu.

"Gidelim bakalım, ne olacak görelim." Yeşillerini göz kapaklarının ardında bırakıp alnını benimkine değdirdi ve konuşmasına devam etti. "Birlikte görelim."

Ah ulan! Görecektik tabii, yanımda o olduğu sürece her şeyi görmeye istekli hissediyordum kendimi zaten. Herkes gelsindi üstüme, Derin elimi tuttuğu müddetçe umursamazdım. Kendimden nasıl bu kadar emindim bilmiyordum ama, bildiğim bir şey vardı: Daha önce hiç hissetmediğim duyguların yoğunluğunda kavruluyordum. Bu yüzden hiçbir duyguma ket vurmadan gelişine, dolu dolu yaşamak istiyordum her şeyi.

***
Gidelim bakalım, neler olacak görelim 🥺

ARE YOU GAY? | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin