Medya bebikto Derin ve bir adet bebikto~
İyi okumalar
***Telefonuma gelen "Kapıdayım." Mesajı ile adımlarımı evin çıkışına doğru yönlendirdim. Asansöre binip aşağıya inerken ıslak saçlarımın nasıl göründüğünü aynadan kontrol etmiş ve biraz dağıtarak şekil vermeye çalışmıştım.
Sevgilisi olmadığını öğrendiğim iyi olmuştu. Onun beklediğim gibi biri olmaması beni rahatsız ederdi ama şimdi tekrar normal olabilirdik. Bundan sonra normalimiz ne olurdu, orasını bilemiyordum. Yine de yanımda rahatsız hissettiği günler son bulmuştu artık ve bu iyi geliyordu.
Apartman kapısını açıp siyah arabaya doğru ilerlerken aklımdan geçenler bu yöndeydi. Kısa sürede başımızdan bir sürü olay geçmişti. İlk başta bana mesaj atarken çok az bir süre sonra öpüşeceğimizi tahmin edememiştim. Öyle biriydi ki ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu. Kendimi onun yanında her daim heyecanlı gibi hissetmeme yol açıyordu. Kör cesareti yüzünden bu şekilde hissettiğimi düşünmüştüm aslında ama arka planda başka türlü duygular olabileceği son günlerde aklımı kurcalamaya başlamıştı. Belki hoşlantı değildi bu, ilk günden beri yakın davranmasının bir sonucuydu ama yine de aramızda çekim olduğu açıktı. Hiçbir şeyi görmezden gelemezdim. Gerçekleri geri plana atmak işe yaramıyordu.
Yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirip arabada yanına oturdum. Pembe dudaklarında bir gülümseme vardı ve elinde küçük bir poşet tutuyordu. Cidden yemek aldığını görünce dudaklarım arasından fırlayan kıkırdamaya engel olamadım. "Gerçekten yemek alacağını düşünmemiştim."
"Açım demedin mi oğlum? Aç ayı oynamaz demişler." Söyledikleri ile kaşlarımı çatıp kafamı yana doğru eğdiğimde ifademe bakıp kıkırdamaya başlamıştı.
"Yani sana ayı demek istemedim tabii ki, lafın gelişi." Cümlesi ile çatık kaşlarıma rağmen gülümsemek için çırpınan dudaklarımı saklamaya çalıştım. "Yazdım bunu kenara, haberin olsun." Elindeki poşeti alıp kucağıma koydum ve önüme bakmaya başladım. Bilerek yüzüne bakmadığım için ısrarla bakışlarını benim üzerimde tutuyordu. Sonunda pes edip yan gözle suratını süzdüm ve gözlerindeki dalgın ifade ile beni izlediğini fark ettim.
"Neden öyle bakıyorsun, yüzümde bir şey mi var?" Kısık bir mırıltıyla söylediklerime kafasını iki yana sallayarak cevap verdi ve sırtını koltuktan ayırarak bana doğru yaklaşmaya başladı. Odağını yüzümden hiç ayırmadan yaklaşmaya devam etmesiyle boğazımda oluşan yumruya engel olamıyordum. Sonunda yüzü tam yüzümün karşısına gelmişti. Dudaklarını ısırarak bana bakarken aklımın okulun arkasında beni öptüğü zamana kaymasına engel olamamıştım.
Ben bakışlarımı gözleri ile dudakları arasında gezdirirken o beklediğim şeyi yapmak yerine emniyet kemerine uzanmayı seçmişti. Toprak kemeri yerine takarken ben boğazımı temizleyip kafamı cama doğru çevirdim ve sazan gibi beni öpeceği düşüncesine kapılmanın utancını yaşamaya başladım.
Ellerimden birini hala ıslak olan saçlarıma götürdüğümde bunu yüzüne bakmamak için yaptığımı biliyordum. Çok hızlı gidiyordum, amına koyayım. O değildi bunu yapan, içinden geldiği gibi davranıyordu. Kendini bilen ben olduğum için biraz duraklaması gereken kişi de bendim. İncinmek ya da incitmek istemiyorsam kendimi de onu da dizginlemem gerekiyordu.
Camdan bakmaya devam ederken kucağımda duran poşetteki hareketlenmeyle gözlerimi kucağıma çevirdim ve içinden çıkardığı paketi açmasını izledim. "Sana et dönerle pilav aldım. Sporcu olduğun için protein alman gerekir diye düşündüm." Yüzüme bakıp gülümseyerek söylediklerine karşı gözlerine baktım ve yamuk bir gülüşle kafamı sallayarak onayladım. Paketi elime tutuşturup poşetin içinden meyve suyu çıkardı. "Ayran alıp uyumanı sağlamak istemedim o yüzden meyve suyu aldım. Neli sevdiğini bilmediğim için de kendi sevdiğimden aldım, yani vişneli." Teneke kutuyu açarken sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi söylediği şeylere karşı dudaklarımda barındırdığım gülümseme büyümüştü.
Meyve suyunu bacakları arasına sıkıştırdı ve poşetin içinden çıkardığı plastik kaşığı elime tutuşturdu. "Hadi ye bakalım." Tutuk şekilde kafamı sallayıp bir kaşık pilav alıp ağzıma attım.
Ağzımdakini yutup kaşlarımı kaldırıp söyleyip söylememek arasında kaldığımı belli eder şekilde konuşmaya başladım. "Ben yemek yerken yanımda yemeden duran biri olmasına dayanamam." Tereddütle mırıldandığım gerçekle birlikte yüzüme bakmaya devam etti. Pilavdan bir kaşık alıp yüzüne doğru uzattım fakat sonra çekingen şekilde geri çektim.
"İğrenirsen yeme tabii. İğrenir misin? Başka kaşık da almamışsın." Üst üste kurduğum cümlelere karşılık gülerek yüzünü yaklaştırdı ve ağzını araladı. Kaşığı dudaklarına götürdüm ve yemesini sağladım. O çiğnemeye devam ederken aç olduğum için yemeye devam ediyordum.
Ağzındakini bitirip bacakları arasına sıkıştırdığı meyve suyundan bir yudum aldı ve teneke kutuyu bana doğru uzattı. Alıp dudaklarıma götürdüğüm meyve suyundan büyük bir yudum çektim ve onu taklit ederek bacaklarımın arasına sıkıştırdım.
"Sahile gidelim mi?" Arabayı çalıştırırken söylediklerine karşılık omuzlarımı silktim ve cevap verdim. "Fark etmez ama kalabalık mıdır?" Direksiyonu döndürüp yola çıktı ve ben yemeye devam ederken o bizi bir yerlere götürmeye başladı. "Kalabalıktır belki. Kalabalıksa arabada otururuz." Cümlesi ile kafamı sallayarak onayladım.
"Geldiğimden beri gittiğim yerler okul ve kulüpten ibaret. Biraz başka yerler görmüş olurum ben de." Bir kaşık et alıp dudaklarına doğru uzattım. Gözlerini bir anlığına yoldan ayırıp kaşığı dudaklarına götürmeme yardım etti. Çiğnerken yüzündeki gülümsemenin izlerini seçebiliyordum.
"Verme artık bana. Aç olan sensin, sana aldım ben onu." Kafamı sallayarak onayladım ve söylediği gibi yaparak kalan pilavın hepsini yedim. İyi gelmişti cidden.
"Teşekkür ederim." Çöpü poşete geri koyup ağzını bağlayıp rahatlamış şekilde mırıldandım. Gülerek gözlerini yoldan ayırdı ve bana bakıp gülümseyerek konuşmaya başladı. "Önemli değil, doydun mu?"
"Evet, iyi geldi. Eve yeni gelmiştim yemek yememiştim o yüzden." Gülümsemeye devam ederek onayladı. Kafa sallamak en sık tekrarladığımız eylem olmuştu galiba. Yola devam ederken bir daha konuşmamıştık. Konuşmaya ihtiyaç da duymamıştık zaten. Radyoda müzik bile yoktu ama ortamda huzursuzluğun zerresi sezilmiyordu. Sessizliği bozmak içimden gelmemişti.
Yandan yüzünü süzmeye devam ettim. Dikkatli şekilde yola bakarken güzel görünüyordu. Şekilli burnu ve dağınık saçları ile kimin baksa gözünü çevirip tekrar bakmak isteyeceği bir güzellikti bu. Kıpırdanması ile daldığımı fark edip gözlerimi önüme çevirdim ve bir daha bakmamak üzere gözlerimi karşıma diktim.
Onda beni çeken bir şeyler olduğu açıktı. Yine de onunla tanışalı iki haftadan biraz fazla olmuştu ve bu çok kısa bir süreydi. Ben onun sahip olduğu kör cesaretle hareket edecek biri değildim. Her zaman mantığımı öne çıkardığım için şimdi de zihnimdeki gerçekçi düşünce ile devam etmeliydim. Hızlı gidiyordum ve bunun farkında olarak kendime engel olmam gerektiğini de biliyordum.
***
Bırak Derin sal kendini hayatın renklensin ajdlwkföfşğsğ aynı meyve suyundan içmeleri msreinaaa yı biraz kaldırdı sjmdmsmsşsşs beni de pilav alıp gelmesi kaldırdı çünkü neden kaldırmasın???? SkfmwlşdşşYeni bölüm yarım kaldı devam edemedim başımda yüz bin dert var KPSS ve ALES bunlardan iki tanesi... Diğeri mezun olmuş ama olamamış olmam... bir diğeri bir sene daha okula gidecek olmam... çok dert annecim... neyse :( by :(
-öz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARE YOU GAY? | bxb
Short StoryToprak, Derin'in gay olup olmadığını çok merak ediyordu ama Derin'in sırrını açık etmeye hiç niyeti yoktu.