Bilincim yavaştan yerine gelirken gözlerimi zorlayarak açtım ve nerede olduğumu anlamaya çalıştım; hastanedeydim. Nasıl geldiğimi hatırlamam ise çok uzun sürmemişti. Derin bir nefes aldım. Etrafıma baktığımda karşımdaki koltukta uyuyakalmış bir şekilde oturan Burak'ı gördüm. Benim hareket etmemden kaynaklı olsa gerek o da benimle eş zamanda gözlerini açmıştı.
"Uyandın, hemen doktoru çağırmaya gidiyorum. Bekle."Cevap vermemi beklemeden odadan çıktı ve kısa bir süre sonra doktorla yanıma geldiler.
"Geçmiş olsun, Belinay hanım. Nasıl hissediyorsunuz?"
"Şu an daha iyiyim."
"İyi olmanıza sevindim yalnız kendinizi artık bu kadar yormamalı, strese girmemelisiniz."
"Na-nasıl yani?"
"Sizi tebrik ederim, hamilesiniz. Karnınız buraya geldiğinizde çok sertti, bebek size uyarı vermiş olmalı."
"Burak ile birbirimize şok içerisinde baktık. "Ne kadarlık?" diye sordu Burak. Doktor, elindeki kağıdı kontrol etti.
"İki buçuk aylık. Bir hafta sonra ise tam üç aylık olacak..." İkimize göz gezdirdikten sonra konuşmasına devam etti. "Başka bir sorununuz yoksa ben diğer hastalara bakmak için müsaadenizi istiyorum. Son olarak Belinay hanım dediğim gibi kendinizi bu kadar strese sokmamalısınız. Yaşınız küçük ve sanırsam ilk bebeğiniz?"
Doktorun bütün konuşmasını ağlayarak dinlerken "Evet." diye cevap verdim.
"Reçetenize yazdığım vitaminleri kullanmaya başlamalısınız. Ayrıca sizi, kadın doğuma yönlendirebiliriz. Söyleyeceklerim bu kadar... Serum bitince çıkabilirsiniz, sağlıklı günler."
Burak gözleri kızarmış, gülümser bir şekilde bana baktı ve kollarını açıp sıkıca sarıldı. "İnanamıyorum, anne ve baba oluyoruz!" Bunu söyledikten sonra saçlarımı öptü ve beni daha çok kendine çekti.
"İnanamıyorum, biz kavgalıydık ve sen benden rahatsız oluyorsun. Beni belki de sevmiyorsun artık. Zorla evlendik, daha yeni birbirimize karşı hislerimizi açıkladık ve sen her şeyin başındayken baba olduğun için çok mu mutlusun? Sen bu bebeği istediğine gerçekten emin misin yoksa şirkete babam gibi veliahtın gelebilir diye mi seviniyorsun?"
Burak yanımdan kalktı. "Sen neler diyorsun böyle?! Benim böyle bir insan olduğumu mu düşünüyorsun?! Beni hiç tanımadın mı? Zor bir hayat geçirdin evet ve ben bunu bilerek seni hep alttan almaya çalıştım. Kafanı karıştırmak, seni rahatsız etmek istemedim; sustum ama sana yoğun duygular içinde olduğumu hiç mi görmedin hiç mi anlamadın? Beni, sadece fazlalığı olduğu için kendini erkekten adamdan sayan kişilerle aynı kalıba mı sokuyorsun?!
Bence beni asıl sevmeyen, sensin. Sen! Eğer bebeği istemiyorsan beni suçlama, bu sorumluluğu bana atıp kendini rahatlatma. Seninle evlenmek belki başta zoraki ya da iş için olabilirdi ama yaşadığım en güzel zoraki olay sendin."
O gerçekten haklıydı. Ne kadar bencilce konuşmuştum. Evet, dediği gibi zor bir hayatım olmuştu ama yine evet Burak benim için çok şey yapmış beni üzmemek için çok uğraşmıştı. Burak'a sadece kendi duygularım varmış gibi davranmıştım.
Elimi karnıma koydum. Benden olan parçayı bile fark etmemiştim, o kadar mı kendimden geçmiştim? Gözyaşlarım sessizce akarken pişman bir şekilde Burak'a baktım. "Özür dilerim." Burak bir şey dememiş ve odadan çıkmıştı.
...
Odanın kapısı açıldığında Burak geldi diye sevinecekken sevincim yarıda kalmıştı. Gelen hemşireyi. Serumu çıkarttı ve odanın köşesinde duran dolabı gösterdi. "Eşiniz oraya kıyafetlerinizi bırakmıştı. Dilerseniz üstünüzü değiştirebilirsiniz." Kafamı sallayıp teşekkür ettim. Hemşire odadan çıktıktan sonra kalktım ve üzerimi değiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELİNAY -DÜZENLENİYOR-
ChickLitBaşlama Tarihi: 04.05.2019 "Korkarsan elimi tutabilirsin." dedi çapkın bir gülümsemeyle... Burak'ın ona dediği söz aklına gelmişti ve yüreğinin ağırlaştığını hissetti. -Bu şehri bırakırken seni ve anılarımızı da bırakacağım...