[The Dame- Blood In The Water]
•
Johnny, Jungwoo ve Jaehyun üçlüsü beraber kıyafet seçiyorlardı. Bu akşam Jaehyun ve Taeyong beraber yemeğe gideceklerdi. Sonunda Jaehyun cesaretini toplayıp çıkma teklifi edebilmişti.
"Kuzen kusura bakma ama bizi buraya çağırarak iyi bok yedin. Kimse Jeno kadar iyi kombin yapamaz." Dedi Jungwoo.
"Sağ ol kuzen, iyi ki kardeşimi hatırlatacak her şeyden uzak durmaya çalışıyorum." Jaehyun, Jungwoo'ya kızmamıştı aksine oldukça sakin konuşmuştu.
"Kuzen, onu hiç aklından çıkaramadığını biliyoruz."
Jaehyun bu sefer cevap vermeyip beyaz gömleğini üstüne tutup aynada kendine baktı.
"Çok mu resmi olur?"
"Fazlasıyla." diye yanıtladı Johnny.
"Belindeki yara nasıl oldu?" diye tekrar sordu Jaehyun.
"Yara izi kaldı ama acımıyor."
Johnny ve Jaehyun bir süre birbirlerine baktılar. Daha sonra ikisi de gülmeye başlayıp birbirlerine sarıldılar.
Jungwoo ise 3. teker gibi onları izliyordu.
"Taeyong sana insani duygular kazandırmış kuzen." Johnny ve Jaehyun birbirlerinden ayrıldıktan sonra Jungwoo araya girdi.
"Ne yani, değişiyor muyum?" Jaehyun'un yüzünde anlamsız bakışlar vardı. Bakışlarını Jungwoo'dan konuşmaya dahil olan Johnny'e kaydırdı.
"Hayır dostum, eski sen oluyorsun." Johnny cümlesinin sonunda içtenlikle güldü. Uzun zamandır beraber yaşıyorlardı ve Jeno'nun ölümünden sonra Jaehyun'un yerini soğukkanlı bir katil almıştı.
Kendisi polis olduğu halde Jaehyun'a fazla karışmıyordu çünkü Jaehyun, kendi adaletini sağlıyordu. Genelde tecavüzcüleri hedef alıyordu. Daha sonra ise hayvanlara işkence edenleri.
Aslında bakıldığında Jaehyun o kadar da kötü biri değildi, sadece ona iyiliğin nasıl bir şey olduğunu öğretecek ailesi yoktu.
Ailesini kaybettiği trafik kazasında Jeno ve Jaehyun da o arabadaydı. Jeno fazla bir şeyler hatırlamıyordu ama Jaehyun öyle değildi. Her anını görmüştü.
Onun en büyük ikinci tramvası o trafik kazasıydı. Ardından da Jeno'nun ölümü...
Resmen hayat, onu üzmek için çabalıyordu.
•
45 dakikalık bir kıyafet seçiminin sonunda bir kombinde karar kılmışlardı.
Gri yarım balıkçı bir kazakla düz siyah pantolonu kombinlemişlerdi. Bunun için 30 dakikalarını harcamışlardı. Geri kalan 15 dakikayla da saçları için oyalanmışlardı. Çıkmadan hemen önce parfümünü sıkmıştı. Parfümü tarçın ve çam kokusunu andırıyordu ancak ağır değildi. Bu parfümünü çok sık kullanmıyordu daha çok özel günler için saklıyordu. Ancak Jaehyun'un kendi kokusu da parfümü andırıyordu.
Johnny, Jaehyun'a giyinmesi için siyah kaşe montunu getirmişti. Jungwoo ise çoktan koltuğa oturmuş, telefonuyla ilgileniyordu.
"Taeyong saçlarını maviye boyatmış ve yanında sen varmışsın ona nasıl izin verdin John. O çok-" Jaehyun'un sözünü Jungwoo kesti.
"Çok yakışıklı mı? Kuzen sen aşık olunca çok uwu oluyorsun yarın gidip Taeyong'a teşekkür edeceğim."
"Aslında yakışıklı demeyecektim, o güzel olmuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Triggerman † Jaeyong
Fanfiction"Gözlerindeki kırgınlığı gördüm. Herkese yorgunluk desen de biliyorum, içinde bir yerlerde çocuk ölmüş, genç yaşında. Sense onu istemeyerek gömmüşsün. Gözyaşlarınla sulamışsın toprağını. " °Jaeyong° ©mndln0