yemek

6.3K 174 13
                                    

Genç kız gözlerini açtığında onu karşılayan beyaz bir tavan olmuştu. Uzandığı yataktan yavaşça kalktı. Ayaklarını yataktan sarkıtıp bulunduğu odayı incelemeye başladı. Önündeki aynalı gardıroptan kendini görünce ürktü. Korkunç gözüküyordu. Saçları dağılmış gözlerinin altı morarmıştı. Hemen ayağa kalkıp odadan çıkmak istedi. Onu durduran tam karşısındaki duvarda asılı resim olmuştu. O adam ve Ali'nin yanına gelen kadının mutlu evlilik fotoğrafı tam karşısındaydı. Adamın gözleri tıpkı o geceki gibi kendisine bakıyordu. O bakışları asla aklından çıkaramıyordu. Artık her şeyden emindi. O not kendisinin o adama verdiği nottu. Zeynep adamın fotoğrafını daha çok yaklaştı "özür dilerim" dedi. Elleri adamın gülümseyen yüzüne gitti. Şimdi o gülüş solmuş yerini ölüm soğukluğu almıştı. "Çok pişmanım özür dilerim"
Adamla konuşuyordu ve adamın ona cevap verdiğini düşünüyordu "bak senin yüzünden toprağın altındayım" diyordu. Zeynep ağlamaya başlamıştı. Adam o kadar haklıydı ki hiçbir şey söyleyemiyordu. Birden kapı açıldı. Ali telaşla yanına gelip onu kollarıyla sardı.

"İyi misin? Neden ağlıyorsun?"

Zeynep tekrar fotoğrafa baktı. 'hadi söyle ona arkadaşın benim yüzümden öldü de' adamın hiç duymadığı sesi zihninde yankılanıyor onu rahat bırakmıyordu.

"Beni buradan götür"

Zeynep'in tekrar kötü olduğunu anlayan Ali onu kendine yaslayıp odadan çıktı. Zeynep utancından evdeki kimseye bakamıyor gözüne yerden kaldıramıyordu. Kocası ölen kadın Zeynep'i görünce hemen yanlarına geldi.

"İyi misiniz?" Sorduğu samimi soru Zeynep'i daha çok üzmüştü. Sadece kafasını sallamakla yetindi.

"Biz gidiyoruz Nermin bir şey olursa beni ararsın tamam mı?"

Nermin Ali'ye çok minnatardı. Kocasının diğer arkadaşları gibi yapmamış onlara sahip çıkmış bütün cenaze masraflarını üstlenmiş ve onlara kocasının hatrına birde düzenli bir maaş bağlayacağına söylemişti. Kocasının katillerin bulunması konusunda da ona söz vermişti. O yüzden Nermin minnattarlığını nasıl ödeyeceğini bilmiyordu.

Küçük oğlu her şeyden habersiz annesinin eteğine yapışmış ona bir şeyler söylüyordu.

"Anne akşam oldu ama babam hala işten dönmedi."

Zeynep'in gözleri küçük çocuğa kaydı. 'ona babasının bir daha asla gelmeyeceğini söylesene' yine beynindeki o ses devreye girmiş onu sıkıştırıyordu. Kaçacak bir yeri yoktu bir hata yapmıştı ve bu vicdan azabını ömür boyu taşıyacaktı.

Ali Zeynep'in kendisine daha sıkı tutunduğunu görünce hemen oradakilerle vedalaştı. Genç kızı daha sıkı tutarak beraber aşağıya indiler. İkisinin de arabası apartmanın önündeydi. Adam Zeynep'i kendi arabasına yerleştirdi. Şoförüne de Zeynep'in arabasını eve bırakmasını söyledi. Zeynep'i ön koltuğa yerleştirip oda şoför koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırıp genç kızı kontrol etti. Zeynep'in gözü sanki birine bakıyormuş gibi bir noktada takılı kalmıştı. Adam genç kızın nasıl bu hale geldiğini bilmiyordu. Bu durumu şuan sadece yağmurda ıslanıp hasta olmasına yoruyordu. Bugün Zeynep ile nikah konusunu konuşamayacağı belliydi o yüzden kızı evine bırakıp ailesine teslim etti. Annesi kızının yarı baygın halini görünce bütün evi saran bir feryat kopardı. Zeynep annesinin bu feryadı sonucu gözünü o noktadan ayırabilmişti.

"Kızım ne oldu sana böyle?"

Zeynep hiç bir şey söylemeden sendeleye sendeleye odasına çıktı. Odasının kapısını kilitleyip yapıya yaslandı. Adamın yüzü hala karşısındaydı 'sende katilsin' deyip duruyordu. Zeynep ellerini kulaklarına götürüp "sus artık" diye bağırıyordu. Annesi kızının kapısının kilidini açmaya iknaya çabalıyor babası ise bir doktoru arıyordu. Zeynep orada öylece kalıp saatlerce ağladı. Ne annesini ne de gelen doktoru odaya sokmamıştı. Annesi son çıkış olarak Elif'i ve Ömer babayı aradı. İkisi de hemen Zeynep'in yanına koştu. Zeynep Ömer babanın sesini duyunca sakinleşmeye başladı.

CANHIRAŞ (Yürek Parçalayan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin