ilk aşk

18.8K 285 47
                                    

Küçük kız sıcak bir yaz günü dedesiyle boyadığı mavi bisikletine binmiş mahallede tur atıyordu. Evlerinin hemen yanındaki kocaman villa şenlenmeye başlamıştı. Villanın önünde bir yük kamyonu durmuş içindeki eşyaları eve taşıyan çalışanlar sıcağın etkisiyle terlemişti, alınlarından akan boncuk boncuk terler onları rahatsız etse de silecek vakitleri yoktu. Elindeki değerli bir cam vazoyu sıcağın etkisiyle yanlışlıkla düşüren mahcup adama şık giyimli bir kadın bağırıyordu. Vazonun yurt dışından geldiğini çok pahalı olduğunu söyleyip adamı azarlamıştı. Hemen ilerdeki takım elbiseli hafif göbekli ve pos bıyıklı bir adam yanlarına gelmişti. Vazoyu kıran adamın eline biraz para sıkıştırmış ve gitmesini söylemişti. Zavallı adamın özür dilemekten yorulan çenesi titriyordu. Bu işten alacağı para çok önemliydi kızına söz verdiği bisikleti alması için bu paraya ihtiyacı vardı ama ona vaat edilen ücretin yarısı verilmiş ve gönderilmişti. Dolu gözleriyle elindeki elli liraya bakıp iç geçiriyordu. Kızı bugün onu heyecanla bekliyor olacaktı ama o yine eli boş gelecekti. Evden iyice uzaklaştıktan sonra yorgun bedenini bir banka bıraktı. Az ileriden ona doğru gelen bisikletli kızı dikkat bile etmemişti. Kızına verdiği sözleri tutamayan bir babaydı. Bu sözü tutmayı çok istemişti ama yine becerememişti. Göz yaşları usulca yanaklarından aşağıya düşerken yanında bir kıpırtı hissetti. Küçük bir kız çocuğu elinde sıkıca tuttuğu mavi bisikletiyle yanına oturmuştu. Ona gülümsüyor ve soru soruyordu:

-"niye ağlıyorsun amca çok mu kızdılar sana?"

Küçük Zeynep bisikletini sürerken olanları izlemişti. Adamın üzülerek gittiğini görünce peşinden gitme arzusuna engel olamadı. O hep böyleydi üzülen bir insan görse hemen yanına gider türlü şirinliklerle onu güldürmeye çalışırdı ve her zaman başarılı olurdu. O zaman kendini çok mutlu hissederdi.

Adam hiç tereddüt etmeden yanına oturan küçük kıza ve bisikletine imrenerek baktı. Bu kız neredeyse kendi kızıyla aynı yaştaydı. Ama kader bu kıza güzel elbiseler, güzel bir ev ve güzel bir bisiklet armağan etmişti. Oysa kendi kızının bayramlık elbisesinden başka güzel elbisesi yoktu. Evleri zaten gece konduydu. O gün adam ilk defa kızının kendi kızı olarak doğmasına üzülmüştü. Kendi kaderine razıydı ama kızının bu kaderi yaşamasını hiç istemezdi.
Göz yaşlarına dokunan ellerde kendi kızının şefkati var gibiydi. Bu küçük kız sanki hiç bu kibirli hayata ait değildi.

"yok kızmadılar güzel kızım."

Zeynep kendisine kızım diye seslenen bu adama hayranlıkla bakıyordu. Ne kadar güzel çıkmıştı bu kelime ağzından. Oysa babası ona hiç kızım demezdi. Hep ismiyle hitap eder ve ona bir şeyleri yapmamasını söylerdi. Bu adam babasından daha iyi bir insandı.

" O zaman niye ağlıyorsun?"

Adam kendini toplamıştı ve gülmeye çalışıyordu. Çünkü karşısındaki küçük kızın da suratı asılmıştı.

" Yok ağlamıyorum bak gülüyorum. Hem seni annenler merak ederler sonra burada görünce kızmasınlar."

Burada olduğunu bilseler kızarlardı. Onu şuan odasında bebekleriyle oynuyor sanıyorlardı ama Zeynep bir yolunu bulmuş ve evden kaçmayı başarmıştı. O bisiklet sürmek istiyordu ama annesi misafirleriyle ilgilendiği için onu odasına göndermişti. Ama Zeynep yine yerinde duramamış ve o kocaman evden kurtulmuştu. Çünkü o güneşli günlerde evde kalmaktan hiç hoşlanmazdı.

"Amca seninde kızın var mı?"

Ona gülümseyen adamı güldürdüğü için yine zafer kazanmış gibi o tatlı gülümsemesi suratında yerini almıştı. Merak ettiği bir sürü soru vardı.

"Var, senin yaşlarında hemde."

Zeynep küçük ellerinin avuç içlerini birbirine vurmuş kendince mutlu haberi alkışlamıştı. Onun bu mahalle de pek arkadaşı yoktu. Bu mahallede çocuklar dışarı çıkmazdı ki, annesinin arkadaşlarının çocukları vardı ama onlarda hep bebeklerle oynardı.

CANHIRAŞ (Yürek Parçalayan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin