Nazeli sabah ezanı sesiyle gözlerini açtı. Başı çatlarcasına ağrıyordu. Gece kaç defa uyuyup uyandığını bilmiyordu. Sıkıntıdan ölüp kalacaktı. Bu sene ki fındık zamanı fındığa gitmese, kilim örmeye devam etseydi. Fındıkta ki kadar para kazanmazdı belki ama onları idare edebilirdi. Ama bunu annesine söyleyemezdi! Ya yanlış anlarsa!
Gözlerini kapadı. Uyanamadım derdi. Sabah namazını bile bile terk etmesi vicdanına sağlam bir yumruk savurmuştu. Hak'tan af dileyip, gözlerini kapadı.
Bekledi. Bekledi. Bekledi.
Yusuf amcanın kornayı bir defa çalıp gitmesini diledi. O sırada ise korna çaldı. Nazeli'nin gönlü tekledi. İki defa daha korna sesi duyulduğunda annesinin sesini duydu. "Geliyor! Geliyor!"
Annesi hızla odaya girdi. "Kızım traktör kapıda! Uyuya kalmışsın! Hadi çabuk!" annesi alel acele fındık kıyafetlerini üzerine fırlattı. "Yiyecek bir şey de hazırlamadık, kı-"
"Anne 4 gün kalacakmışız gerek yok!"
Nazeli'nin annesi Melahat Hanım kaşlarını çatarak kızına döndü. Niye dün akşam dememişti? Nasıl üstünü giyip ayakları ile yeri döve döve evden çıkı. Yusuf amca tekrar kornaya bastığında hayatın kapasını sertçe vurup römorke atladı.
Başının ağrısı zonklamaya dönmüştü. Tekere her taş değip römork sarsıldıkça sanki ezilen kendi başıydı.
Nazeli için zor bir yolculuktu sanki zaman Nazeli'ye inat akmıyordu. Daha yolculuk böyleyse 4 gün nasıl geçecekti?
Traktör koca fındık bahçesinin ana girişinde durdu. Nazeli kıyafet torbasını alıp römerkten indi. Gözleri istemsiz 2 katlı geniş eve takıldı.
Bu evde mutlu ve huzurlu bir aile vardı. Nazeli kendini bu evin karanlık bir gölgesi olarak gördü. Nagihan ve Mahir aşkında ki kötü karakterdi sanki. Ama her kötülüğün arkasında bir sebep vardı. Madalyanın ikinci yüzü gibi. Nagihan'ın hikâyesinde ki kötü Nazeli'ydi ama Nazeli'nin hikâyesindeki kötü ise Nagihan'dı.
Psikolojik rahatsızlıklar dışında saf kötülük diye bir şey yoktur. Derine indikçe, onun gözünden hayata baktıkça yapığı şeylere sebep bulabilirsin. Bu kötü kişiyi ne kadar haklı yapar bilinmez. Ama unutmamak gerek saf kötülük yoktur. Hepsinin bir sebebi vardır. Belki de o nedenle herkes kendini haklı görüyordur. O yüzden haklı olma derdinde değil doğru olma derdinde olmalıdır insan.
Peki ya o doğruluk kime ve neye göre?
"Nazeli bekleme hadi torbalarınızı bırakın! Çabuk!" Nazeli gözlerini evden çekip önüne bakarak torbasını ana girişinden fındıklığa girdi. Başını yerden kaldırmadı.
Zaten evli bir adama gönül vermenin yükü onu öldürürken Mahir'i veya Nagihan'ı görmeye dayanamazdı. Bu evliliği görmeden hatasını görmezden gelebilirdi ama görüp bu evliliğe şahit olamazdı, yapamazdı.