Hastaneden taburcu edildikten sonra köyün yolunu tutmuşlardı. Nazeli oturmakta zorlanıyordu. Kasıklarında sızı araba sarsıldıkça sancıya dönüyordu. İlçeye geldiklerinde bir saat kadar beklemek zorunda kaldıktan sonra köye giden arabaya bindiler. Güneş batmaya hava kararmaya yüz tutmuştu. Mahir ve Nazeli karşıya karşıya geldikleri gibi Nazeli kafasını çevirmişti. Bir kelam dahi geçmemişlerdi aralarında. Mahir karısının yorgun yüzüne baktı. O kadar ifadesiz bir kadın vardı ki karşısında karısı olup olmadığına emin olamıyordu. Nazeli'nin eli karnına gittiğini fark ettiğinde ateşe dokunmuş gibi bakışlarını yola çevirdi.
Köye geldiklerinde köyün girişinde durdu arabada. Mahir önce indi. İnmeye çalışan Nazeli'ye elini uzattı. Nazeli kocasını görmezden gelerek kendi indi. Canı yanmıştı ama umursamamaya çalıştı. Canı iyice yanmaya başlamıştı eve gidip uzanmak istiyordu. Mahir önde Nazeli ve Reyhan arkada yürüyorlardı. Nazeli'nin adımları yavaştı, her an düşüp kalacak gibi duruyordu. Reyhan'ın gözü kadındaydı. Eve geldiklerinde Mahir eliyle tahta kapıyı iterek açtı. Önce karısı geçti ardından Reyhan en son ise kendisi hayata girdi.
Nazeli birkaç adım atmıştı ki sendeledi. Reyhan Nazeli'nin kolunu tuttu hızla. "İyi misin?" diye sorduğunda Nazeli olumlu anlamdı başını aşağı yukarı salladı. Eve girdikleri gibi Süleyman Nazeli'nin yanında soluğu aldı. Yüzünde koskocaman bir gülümseme vardı küçük çocuğun. "Hoş geldin."
"Hoş buldum," deyip çocuğun saçlarını karıştırdı. Evde ki herkes ile selamlaşıp, geçmiş olsun dileklerini almıştı Nazeli. Daha fazla bekleyemeyip odasına çıktı. Yatağa girmeden üzerindeki pis kıyafetlerden kurtuldu. Yatağa uzanıp tavanı seyre daldı. Eli istemsizce karnına gidiyordu. Burada bir bebek vardı. Bir ay önceye kadar hem de iki aylık. Yanağından süzülen yaşı umursamadı. Ama şimdi yoktu. Neden yoktu? Sebebi kimdi? Canı kadar sevdiği kocası yüzünden yoktu bebeği. Nazeli'yi gerçekten, bir sebep aramadan sevebilecek tek kişiydi belki de. Hıçkırıkları odada yankılanıyordu. Hayat yüzünü güldürmüyordu Nazeli'nin. Her defasında darbe alıyordu. Tam mutlu olacağım derken darbeler ardı ardına geliyordu. Nazeli artık yorgundu. Gülmeyi bırak nefes almaya mecali yoktu.
Annesini özlemişti. Annesinin o ilgili yüzünü hatırladı. Hıçkırıkları daha da şiddetlendi. Bu hayatta kimse kimseyi bir annenin evladını sevdiği kadar sevemezdi. "Bende anne olacaktım," dedi mırıltıyla.
Odanın kapısı açıldığında Nazeli hızla arkasını döndü. Gözyaşları onu görünce daha da şiddetlenecekti, biliyordu.
Mahir arkası dönük yatan kadına baktı. Pişmanlık ayaklarına prangalar vurmuştu, yürüyemiyordu. Mahir ne diyeceğini bilemedi. Yanına gitmeli miydi? "Nazeli," dedi Mahir. Sesi titremişti. Bir adım attığında karısının ağladığını fark etti. Omuzları sarsılıyordu ağlamsının şiddeti ile. Mahir yavaş adımlarla karısının yüzünü görecek şekilde yatağın diğer tarafına gitti, eğildi.
Nazeli kocasının ılık nefesini yüzünde hisseti. Yüzleri birbirlerine yakındı. Gözlerini kapattı. "Git," dedi Nazeli katı bir sesle. Onu görmek istemiyordu. Adını dahi duymak istemiyordu.
"Nazeli."
"Git."
"Özür dilerim."
"Dileme sadece git. Lütfen git."
"Ben böyle olacağını tahmin etmedim."
Nazeli hırsla açtı gözlerini "Neyi tahmin etmedin Mahir. Kendi evladını öldüreceğini mi?" kocasına bir an olsun bakışları değmiyordu.
Mahir'in bakışları acı ile kısıldı. "Böyle söyleme, bile isteye böyle bir şey yapar mıyım?" Mahir uzanıp karısının gözyaşlarını silmek istedi ama Nazeli kafasını geriye iterek mani oldu.