Reyhan duyduğu ıslık sesi mutfağın camına koştu. Nişanlısı Ramazan'ı görünce el sallayıp güldü. Ramazan da ona göz kırpmıştı. Reyhan kocasam tebessümü ile nişanlısına baktı. Onu çok özlemişti. Ramazan'ın kendisine öpücük atmasıyla kaşları çatıldı, hızla camı örttü.
Ramazan ile Reyhan dört aydır nişanlılardı ama nişan olmadan önce birbirlerini daha çok görüyorlardı! Normal de nişanlıları karşı karşıya getirmek ayıp sayıldığından erkek eve misafir gelir. Yemek hazırlanırken, sofra kurulurken olsun az da olsa görürlerdi birbirlerini.
Fakat Reyhan'ın başında Mahir vardı. Ramazan ne zaman gelse kızını odaya kilitliyor, damadı ile ne konuşacaksa konuşuyordu. Evde olmadığı zaman ise muhafızlığını Süleyman yapıyordu. "Reyhan," Nazeli'nin sesi ile hızla döndü genç kız. "Efendim."
Şüpheli gözlerle kızı süzdü. Gülmesine mani olamıyordu. "Ne yapıyorsun sen orda?" Reyhan utanıp boynunu büktü. Saadet'e yiyecek bir şeyler hazırlamaya geçti hemen. Nazeli ise kızla uğraşmaya devam etti. "Abin Süleyman görmesin sakın. Hemen gammazlar!"
"Sorma ya nasıl nefes aldığımı kadar babama anlatıyor. Bacaksız," diye söylendi Reyhan. Nazeli mutfağa oturdu. Hamileliğinin tahminince beşinci altıncı ayında ancaydı ama aşırı kilo almıştı. Klasik bir Türk tipi kadındı Nazeli. Kilo olmaya meyilli olan vücuduna baktı. Reyhan'a hamile olduğunu söylememişti ama genç kız anlamıştı zaten.
Aralarında bu konu hakkında en ufak bir yorum dahi geçmemişti. Nazeli çok rahat bir hamilelik geçiriyordu. Süleyman biraz sıkıntılı ile idi bu durumdan. Nerden aklına düşmüştü bilmiyordu Nazeli ama onu artık sevmeyeceğini düşünüyordu.
Nazeli Saadet'e birkaç defa karnını "Kardeş," diye göstermişti. Şimdi ise küçük kız arada geliyor. 'R' ve 'Ş' harflerini telaffuz edemese da karnını gösterip 'Kardeş' dedikten sonra el çırpıyordu. Süleyman ise kız kardeşinin bu hareketine sinir oluyordu. Çaktırmadan küçük kızı çimdikliyordu.
Fındık zamanı geçmişti artık satmak için Mahir bir haftadır ilçedeydi. Nazeli kocasını çok özlemişti hala gelememesine kızıyordu. Allah aşkına nerede kalmıştı? Bir haftadır yoktu evde ocakta. Reyhan hazırladıklarını Nazeli'nin önüne koydu. Nazeli de yanındaki küçük kıza yedirmeye başladı. Arada birkaç defa kendisi de ağzına atıyordu.
Saadet yemeği yedikten sonra mayışmıştı. Nazeli küçük kızı kucaklayıp oturma odasına gitti. Reyhan da arkasından geliyordu. Divana bacaklarını uzatarak yattı Nazeli. Hemen yorulu veriyordu. Saadet'i yanına yatırdıktan sonra küçük kızı uyutmaya çalıştı.
Reyhan ise babasının uzun uğraşlar sonunda tamir ettiği radyoyu açmış, elini başına yaslamış Ramazan'ı düşünüyordu. Evliliklerine bir ay kadar bir zaman kalmıştı. Heyecandan içi içine sığmıyordu. Ramazan ona daha yeni yeni çıkan beyaz bir gelinlik getirmişti. Onu giyecekti!
Nazeli küçük kızla beraber uykuya dalarken Reyhan üşümemeleri için içeriden battaniye getirip üstlerine örttü usulca. Düşük yaptığı zaman aşırı zayıflayan kadının şimdi dolu dolu olan yanaklarına baktı. Nazeli'ye balık etli olmak çok yakışıyordu.
Reyhan hemen radyoyu kapatıp mutfağın balkonuna koştu. Ramazan ortalıkta gözükmüyordu. Kafasın uzatıp kendini camdan sarkıttı. O sıra gördü Ramazan'ı. Ramazan onu görmemişti daha. Yere bakan gözlerini süzdü genç kız. Parmağında ki yüzük ona ait olduğunu gösteriyordu. "Ramazan," diye seslendi kısık sesini duymamıştı. Bir ton daha yükselttiği sıra sesini Ramazan kafasını kaldırıp sevdiği kızın güzelliğine baktı.
Ramazan etrafını kolaçan etti. Ortalık sakindi ama birinin duyma ihtimalinde hicap duydu. Dudaklarını oynatarak "Çok güzelsin," dedi. Reyhan nişanlısının dediği ile utandı ama çok hoşuna gitmişti. Elini ağzına örterek zarifçe güldü.