Mahir odada oturmuş karısını bekliyordu. Normal de her zaman bekleyen taraf Nazeli olurdu ama Nazeli Hanım eltileri ile oturmuş muhabbet ediyordu. Mahir sıkıntıyla etrafına bakındı. Canı sıkılmıştı. Normalde Nazeli olurdu, oradan buradan bahsederler sonra uyurlardı. Mahir bunu alışmıştı. Nazeli kendine alıştırmıştı. Şimdi de canı sıkılmıştı.
Aynalığın önündeki ilaç paketine çarptı gözü. Son bir haftadır aklında olan bir şey vardı Mahir'in. Artık Nazeli'nin o ilacı kullanmasını istemiyordu artık. Nagihan'ın isteği bu olabilirdi belki ama Nazeli'nin anne olup olmama kararını o vermemeliydi. Çocuklar zaten iyice alışmışlardı bu duruma. Reyhan eskisi kadar kötü davranmıyordu Nazeli'ye onun varlığına alışmıştı. Hem de Nazeli yeterince fedakârlık yapmıştı hayatından birazda Reyhan yapmalıydı. Hem Reyhan bir bebeğe kötü davranacak hali yoktu ya. Ki Nazeli hemen hamile kalacak hali yoktu ya. O zamana kadar her şey daha da otururdu. Nazeli bu durumu belli etmese de bu ilaç mevzusu onu etkiliyordu. Farkındaydı.
Nazeli odaya girdiğinde Mahir'in bakışları karısını buldu. "Gelebildin sonunda," diye söylendi Mahir. Nazeli şaşkınlıkla bakışlarını kocasına çevirdi.
"Beni mi bekledin?" diye sordu. Yüzünde koca bir gülümseme ile.
"Sen yokken canım sıkılıyor. Alıştırdın beni kendine. Göremeyince eksik hissettim," diye söylendi Mahir. Nazeli'nin gözleri doldu. Kocasına arkasını döndü. Ağlamak üzere olduğunu fark etsin istemedi. Gözlerini kapatıp sakinleşmek adına derin bir nefes çekti. Çok normal birer cümle gibi gelebilirdi kulağa ama Nazeli için çok farkı manalar içeriyordu. Yıllarca eksikliği ile yandığı adamdan bunları duymak çok güzeldi.
Nazeli gözlerini açtığı gibi Mahir'in meraklı bakışlarını ile karşılaştı. Mahir karısının cam gibi parlayan yaşları gözlerine baktı. Sesini çıkarmadı. Nazeli de yavaşça tülbendini başından aldı. Saç fırçasını alıp yatağa oturdu.
Normalde kocası odasına gelmeden saçlarını tarar üstün değiştirir kocasını öyle beklerdi ama bu defa kocası erkenciydi. Uzun saçlarını serbest bıraktı. Saçlarını hızlı hızlı taramaya başladı. Mahir yatağın ucunda oturan karısının yanına doğru kaydı. Tam arkasında durdu. Karısının elinden saç fırçasını aldı. Mahir karısının saçlarını yavaş yavaş taramaya koyuldu.
Nazeli başını çevirip kocasına baktı. Mahir uzun zamandır aklında olan şeyi dile getirdi. "Nazeli beni ne zamandır tanıyorsun?"
Nazeli şaşkınlıkla dona kaldı. Nagihan'ın öldüğü gece geldi aklına. O zaman onu sevdiğini ima etmişti. Utandı, o anın heyecanıyla saçmalamıştı. "Neden sordun?"
"Merak ediyorum," diye mırıldandı Mahir. Nagihan'ın cümlesi çınladı kulağında. "Sen o kadını masum bir melek falan mı sanıyorsun! Ha? O kadın yıllarca en yakın arkadaşının kocasını sevecek kadar alçak bir kadın!"
"Nagihan'ı babanın beğenip istetmişti ya," diye mırıldandı. Sesi çıkmıyordu adeta içine içine kaçıyordu. "O sene fındıkta görmüştüm ben seni. Sonra Nagihanla annesinin yanına geldiğiniz zamanlar falanda görüyordum."
Karısının git gide kısılan sesi ile bu konuyu deşmek istemiyordu ama merak ediyordu. Gerçekten Nazeli onu yıllardır seviyor olabilir miydi? Mahir karısının saçlarını taramayı bitirmişti. Gevşekçe örmeye başladı.
"Ben seni o zaman hatırlıyorum. Çok gençtin 17li yaşlarındaydın tahminimce," Nazeli başını eğdi. Çok yakışıklıydın demek istedi. O kadar yakışıklıydın ki gözlerimi senden alamamıştım ki hala alamıyorum demek istedi. İstediği ile kaldı. Söyleyecek cesareti yoktu.
"Ha şimdi yaşlıyım yani," diye söylendi Mahir. Karısının bir türlü örmeye beceremediği saçlarını bıraktı. Nazeli kıkırtısına engel olamadı.