Nazeli'nin pembe solgun dudaklarından "Kabul," kelimesi çıktığından bu yana 1 hafta geçmişti. Mahir'in iki gece önce kardeşleri ve annesi misafirleri olmuşlardı. Tabi Nagihan, Mahir ve çocukları hariç. Nazeli'nin annesi ilk başta çok büyük bir tepki ortaya sunmuş kızına ateş kusmuştu. Ama Nazeli durumu anlattı. Mahir'i sevmesi dışında, tabi ki. Nagihan'ın durumundan sonra biraz da olsa öfkesi dinen annesi kızının yaşını aldığı hatta köyde hakkında 'kız kurusu' denildiğini bildiğinden hayırlısı böyleymiş deyip kabullendi, kolaya kaçtı. Mahir ile nişanlılardı. Yarın için gelinip alınmayı bekliyordu. Normal bir köy düğünü olmasa da Nazeli al gelinliği giyecek tellerini takacak ve yüzlüğü ile gidecekti. Yakın arkadaşına kuma gidecek olan Nazeli çok zor geçirmişti bu haftayı. Hiçbir zaman evliliğin 'e' harfini bile dillendirmeyen Nazeli şuan bir adamın kuması olmayı kabul etmişti. Utanıyordu.
Nagihan ve Mahir içinde çok zor bir haftaydı. Mahir'in öfkesi dinmiyordu. Allah vardı yukarda Nagihan'ın hoşuna gidiyordu. Kocasının onun üzerine kadın istememesi ta ki şuana kadar!
"Sen bu düşüncesizce yaptığın şeyin çocukları nasıl etkileyeceğini hiç mi düşünmüyorsun?" Nagihan'ın gözleri acı ile kısıldı. Ne kadar da aptaldı!
"Kocamı ve evlatlarımı istediğim birine emanet etmek istiyorum!"
"Sen Allah mısın ulan da bu kadar öleceğine eminsin! He birde bana kocalık yapmış gibi beni düşünme! Evlatlarıma gelirsek senin kadar bende onları düşünüyorum," Mahir sinirden kıpkırmızı kesilmiş deli gibi bağırıyordu. Boynunda ve alnında damarlar belirmişti.
"Canımı yakıyorsun," diye fısıldadı Nagihan azap içinde. Mahir burnundan sert bir nefes bırakıp sert sert karısına baktı. Asıl canı yanan Mahir'di. Tekrar bir evlilik istemiyordu bile! Tekrardan sorunlu bir evlilik ve harap olan evlatları olmasını istemiyordu. Bir yandan da karısına güvenmek istiyordu. Belki bu defa... Bu saçma düşünceleri başından atmak istercesine başını salladı iki yana ve arkasını dönüp çıktı.
Nazeli annesi ile oturmuşlardı diz dize hayatta. "Kızım neden böyle oldu bu evlilik?" Nazeli annesine döndü ve yaşlı kadının yüzünü incelemeye koyuldu. Dili ayrı gönlü ayrı konuşuyordu Nazeli'nin. Gönlü, "Ah anne! Yılardır sevdasıyla yandığım adamın karısı olmak istediğimden oldu," derken dili "Hayırlısı böyleymiş anne," diye söyledi.
Nazeli annesinin gözlerine doluşan yaşları gördü. "Ben sensiz ne yaparım kuzuum," deyip kızının başını göğüslerine yasladı. Nazeli büyük bir huzurun içine dalmış gibi hisseti. Huzurdu annesinin göğsü. Nazeli'nin de gözleri dolmaya çenesi titremeye başladı. Cidden babasının evinden çıkacaktı. Gelin olarak. Hem de Mahir'in gelini olarak. Mahir'inin!
"Anne benim için her zaman dua et," dedi titreyen sesi ile Nazeli. "Benim için her zaman dua et," yarın amcası ve oğulları gelecekti erkenden. Gelin almaya geldiklerinde amcasının oğlu takacaktı yüzlüğünü. Atın sırtına amcası bindirecekti. İsterdi ki babası gelin olarak çıkarsın evinden koca evine giderken ilk adımın babasının desteği ile atsın ama olmayacak bir hayaldi bu sadece.