Reyhan, Nazeli motordan indikten sonra sessiz bir şekilde Gündoğdu'ya dönüyordu. Konuştuğu zamanlar Erol amcası ona kızıyordu. Öyle fazla konuştuğunu da düşünmüyordu ama amcası işte! Zaten amcası hep sert mizaçlı birisi olmuştu.
Gündoğdu'ya geldiklerin gibi inmişti motordan Reyhan. Annesinin yanına uzun süredir uğrayamamıştı. Öncelikle babası Mahir'e döndüklerini söyledi. Hızlı adımlarla 2 katlı büyük evin ana girişinden girdi.
Normal de alt katta 2 oturma odası çalışanların yatak odaları ve selamlık vardı. Fakat Nagihan'nın hastalığı sebebi ile üst kattaki yatak odasını, oturma odalarından birine getirmişlerdi.
Reyhan annesinin odasına girdi. Annesi hırıltı ve zor nefesleri odada yankılanıyordu. "Reyhan," Nagihan'ın zor çıkan sesi ve sönük gözleri ile kızına yöneldi.
"Anne yine zor nefes alıyor gibisin! Sıcak su, limon ve bal karıştırıp getireyim o sana iyi gelir!" Reyhan annesinin yanına oturup soluk yüzüne baktı. Nagihan başı ile onayladığında Reyhan mutfağa yöneldi.
Bir yandan hızlı hızlı bulaşıklar yıkanıyor bir yandan yemek pişirilen mutfakta her koku bir birine girmişti ve tuhaf bir koku ortaya çıkmıştı. Mutfakta bulunan çalışanları ve amcalarının hanımlarına selam verip güğümdeki sıcak suyu tasa boşaltıp annesini rahatlatan karışımı hazırladı.
Reyhan annesinin odasına elindeki karışım ile girdi. Nagihan kızının güzel yüzüne baktıkça bakası geliyordu. Nasıl da farklı bir şeydi evlat sevgisi. O asılan yüzüne bir tebessüm için dünyaları verirdi insan. Nagihan zar zor içti karışımı. "Anne," kızının sesiyle yorgun bakışlarını kızını çevirdi.
"Efendim yavrum."
"Bu gün sizin köye gittim, biliyor musun?" yüzünde hiç eksik olmayan gülümsemesi ile annesine baktı Reyhan. Reyhan her zaman gülen bir mizaca sahipti. Nagihan kızının yanında bu hastalığın umutsuzluk pençelerinden sıyrılabiliyordu.
"Niye kızım? Anneannen mi bir şey oldu?" deyip doğurulmaya kalkıştı. Reyhan annesinin eline üzerine koydu. "Yok anne, buraya fındığa gelen bir abla hastalandı. Babam hasta işçi çalıştırmam deyip kadını amcamla gönderdi. Yanlarında bende gittim. Çok güzel bir kadındı. Senin yaşlarındaydı. Seni sordum ama tanımam, dedi."
"Adı ne?"
"Nazeli!" Reyhan'ın neşeli sesi ile söylediği şeyi ilk başta algılayamadı. Kim demişti? Nazeli mi? Nagihan ciğerlerine bin tane iğnenin birden battığını hissetti sanki. Nefes almaya çalıştı ama nafileydi.
Reyhan annesinin gırtlağından çıkan sesle nefes alamadığını anladı. "Anne!" deyip telaşla annesine baktı. Bir anda eli ayağına karışmış ne yapacağını şaşırmıştı. "Anne!"