23.Eylül.2003
Salı
Ders bitiminin getirdiği dinginlikle tüm okula derin bir yalnızlık hakimken mesaisi bitmiş olmasına rağmen bu basık odasında oturmaya devam etmek, müdürü geçen her saniye de daha da sinirlendiriyordu. Karşılıklı çift kişilik koltuklarda oturan suçlu ve mağdur olduğu düşünülen taraflardan şiddete maruz kalan çocuğun annesinin gelmesi bekleniyordu. Utançtan iki büklüm olmuş çocuk koltuğun içine gömülmeye çalışırken onun bu halini fark edemeyen kız gözlerini bir saniye olsun ayırmadan dimdik duruşuyla karşıya bakmakla meşguldü. Sağ bacağını belli bir ritimle vurmaya devam ederken adamın kolunu sallayarak saatini açığa çıkarmasını ve değerli vaktinden çalınan her saniye de müdüre dönmesini dikkatle izliyordu. Aralarında geçen bu sessiz konuşmanın ardından adam müdüre tek kaşını kaldırarak bakıyor karşılığında mahcup bir gülüş ve baş sallaması alıyordu.
Babasının yanına oturmayı reddeden diğer çocuk ise ayakta kalmış, koltuğun hemen arkasındaki duvara tek ayağını koyarak yaslanmıştı. Zaten pantolonunun içinden çıkardığı gömleğine ek olarak kravatını biraz daha gevşettiğinde bacağı uyuştuğu için diğer ayağını kaldırdı. ''Acaba daha ne kadar beklememiz gerekiyor?'' Son derste hızlı bir şekilde disiplin kuruluna çağırıldığında bu onun oraya ilk gidişi değildi. Özenle seçilmiş, okulda kimseye göz açtırmamalarıyla bilinen birkaç yetişkinin gözetiminden geçtiklerinde en son beklediği şey arkadaşlarının onu kolayca satmasıydı. Şu anda müdürün odasında olan tek kişi olduğuna göre bu durum oldukça açık bir şekilde ortadaydı. ''Bence de daha fazla beklenilmesi gereksiz bir girişim olur. Siz ne düşünüyorsunuz Gwan-ssi?'' Bakanların avukatlığını yaparak belli bir kesimde nam salmış çocuğun babasını odasında gördüğü andan beri şapır şapır terleyen adam elindeki mendille alnını sildikten sonra onu onaylayan düzinelerce kelimeyi sıra sıra dizdi.
''Öğrencinin ailesini sonra da bilgilendirebiliriz, tabii!'' İtiraz etmeye hazır bir şekilde öne atılan kızı omuzlarından tutarak geri yerine oturtan hemşire uyarırcasına etini sıktı. Her şeye bir nebze olsun da tanık olduğu düşünülen olay günü kantinde nöbetçi olan kadın da ayakta kalarak hemşirenin yanında dururken daha çok önünde duran ve dalındaki bir yaprak gibi titreyen çocuğa bakmakla meşguldü. ''Ne olduğunu tekrardan kısaca anlatabilir misin Angel?'' Derin bir nefes alıp yutkunduğunda dünden beri bininci kere tekrar anlatması gereken konuya başlamadan önce duvara yaslanmış çocuğa baktı. ''Gördüğüm tek kişi o değildi, neden yalnız?'' Çocuğun sakin ses tonundaki öfkeli tını karşılarında duran oğlanı gerdiğinde olduğu yerden uzaklaştı. ''Kurul karar verdi evladım. Arkadaşları olayı başlatan ve zarar veren kişinin o olduğunu söyledi, kendileri sadece seyirci kalmış.'' Kızın tavrını izlemeye başladığından beri buraya gelmeden önce onu şikayet edeni döveceğine dair olan sözünü aklının köşelerine itmişti. Kız ondan büyük duruyordu ve bakışlarından hiç hoşlanmamıştı. Üst sınıflardan bir sürü arkadaşı olduğunu da her öğle arasında görüyordu, ayrıca yabancılardan nefret ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozuk 2
Jugendliteraturİnsanlar çoğu zaman konuşmadığım için içimdeki seslerle tartışan biri olduğumu düşünürdü. Oysa benim tek hissettiğim şey sonsuz boşluktu. Yataktan çıkmak çok yorucuydu, yemek yemek vakit kaybından öte değildi. Nefes almak, hayatta kalmak, yürümek bi...