18.Eylül.2003
Perşembe
''Tamam, serbestsiniz çocuklar!'' Öğretmenin sesini duyduğum gibi devamını beklemeden merdivenlere yöneldim. ''İstediğinizi yapın ama huysuzluk çıkarırsanız spor salonuna girmeniz yasaklanır haberiniz olsun.'' Her derste tekrar ettiği kelimeleri dinlerken çantamı bıraktığım oturağa ulaştığımda erkeklerin sahaya dağılışı kulakları sağır eden bir gürültü başlattı. ''Hergeleler, sessiz!'' Elindeki yoklama kağıdına attığı imzanın ardından başını kaldırdığında çoktan çantamı kucağıma alarak bağdaş kurmuştum.
Bir süre bana baktıktan sonra kağıdı sayfanın kenarına sıkıştırdı, merdivenleri çıktığında aşağıda kalarak defteri bana uzattı. ''Yoomin lütfen yerinde kal ve çocuklar seninle uğraşırsa konuş.'' Başımı sallayıp defteri aldığımda sıkıntıyla verdiği nefesin ardından yanımdan uzaklaştı. Büyük ihtimalle sahanın diğer tarafında kalan odasına çekilecek ders bitimine kadar kahve içerek gazete okuyacaktı. Bir anlam ifade etmezdi, çağırsam bile gelmeyecekti ama bir şeyler söyleyip vicdanlarını rahatlatmak bana yardım etmeye çalışan çoğu kişinin favorisiydi. Konuşmak, benden sürekli bunu istiyorlardı. Peki ne işe yarayacaktı? Kullandığım veya kullanacağım hiçbir kelime onları durdurmayacaktı. Ne kadar bu düşünceyi aklımdan geçirmek bile canımı yaksa da kaba kuvvet uygulayamayacak kadar zayıf ve güçsüzdüm. Kendime ve Eun Noonaya yardım edemiyordum, ablama da yardım edememiştim.
Sarıldığım çantam ile bir süre erkeklerin koşturuşunu izlediğimde farklı bir sahamız olmadığı için çok kızgın hissediyordum. Bir şeyler yazmayı bıraktığımdan beri basketbol oynamak yeni hevesim olmuştu ama futbol oynarken sırf beni rahatsız etmek için topu sürekli suratıma atan ya da önümden geçip çarparak beni düşürmeye çalışan sınıf arkadaşlarım yüzünden oturmak zorunda kalıyordum. Birkaç kere Aechi Seonsaengnim ile konuşup kızların tarafında oynayıp oynayamayacağımı sormuştum ama buna kesinlikle karşı çıkmıştı. Kızlar ilk ders voleybol oynuyor sonra ise genelde oturup konuşuyorlardı ama eğer benim oynamama izin verirse diğerlerine haksızlık olacağını, onlarında bu tarafta oynamak isteyip kargaşa çıkaracağını söylemişti. Ayrıca ne anlamı vardı, herkese göre benim topu sektirebilecek kuvvetim bile yoktu.
Dalan gözlerim yüzünden çift görmeye başladığım potadan bakışlarımı çekerek yüzümü ovdum. Öylece oturmamın bir anlamı yoktu bu yüzden çantamı açıp ablamın yatağının altından bulduğum ve neredeyse üçüncü kere baştan sona okuduğum Geumo Sinhwa kitabını çıkardım. Karıştırdığım sayfaların arasından kaldığım yeri bulmaya çalışırken dağılan kızların voleybol için grup oluştururken ki gürültülerini duyabiliyordum. ''Ama o zaman sizin takımda bir kişi fazla olur!'' Çıkan ufak tartışma salondaki çoğu kişinin dikkatini çektiğinde kendimi bakmak zorunda hissettim.
''O zaman Mun Hee'yi atalım, zaten kötü oynuyor.'' Çoğu sınıf genelde erkek ve kız sayısı eşit olacak şekilde ayrılır, sıralar bile buna göre olurdu. Bu yüzden sınıfta oynamak istemeyen ya da sevmediklerini bile oyuna zorla dahil ederlerdi. ''Bon sorun değil, ben zaten oynamak istemediğimi söylemiştim.'' Bizim farkımız ise oydu. Yeni gelen ve herkesle iyi anlaşmaya yemin etmiş gibi davranan transfer öğrenci. Suratından asla silinmeyen gülüşüyle kızların arasındaki tartışmayı yatıştırdığında merdivenlere ilerledi. Çoktan başlayan voleybola katılmayacağı belliydi ama o aşağıda kalarak uzun boyu sayesinde kolaylıkla oturağın üstündeki çantasına uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozuk 2
Fiksi Remajaİnsanlar çoğu zaman konuşmadığım için içimdeki seslerle tartışan biri olduğumu düşünürdü. Oysa benim tek hissettiğim şey sonsuz boşluktu. Yataktan çıkmak çok yorucuydu, yemek yemek vakit kaybından öte değildi. Nefes almak, hayatta kalmak, yürümek bi...