Bölüm 5: Mor Göz ve Patlak Dudak

2 0 0
                                    














20.Eylül.2003

Cumartesi


''Yemeğini hızlı ye tatlım, yoksa geç kalacaksın.'' Tatlı ekmekten kopardığım parçalar ağzımın içinde büyüyerek çenemi ağrıtmaya başladığında yutabilmek için önümdeki krizantem çayına uzandım. Bardağın beyaz kulpundaki sıcaklık tenime yayıldığında yanan damağımı umursamayarak büyük yudumlar aldım. Boğazımdan başlayan acılığın mideme kadar inişini bekleyince derin bir nefes alabilecek vakti bulmuştum. Sabahları aylaklık etmeye genelde zamanım olmazdı hatta çay içebilecek kadar uzun süre bile kalabilmem oldukça zordu.

Gözlerimin içine bakabilmek için vakit kollayan Eun Noona bu uğraşından çoktan vazgeçmişti. Masaya yasladığım dirseğim sayesinde karşılıklı oturduğumuz bu ufak tahta masada görebileceğim tek şeyi koridora açılan mutfak kapısı ile sınırlamıştım. ''Nasıl, çayı beğendin mi? Bu sefer balını fazla koymaya çalıştım.'' Tatlı kaşığının ucundan biraz daha azına sahip olabildiğimiz bu yapışkan sarı şey evimizin kıymetlilerindendi. İçecekleri, özellikle sıcak olanları şeker olmadan içmek benim için çimen suyu tatmaktan öte değildi. Aynı şekilde tatlı olan her şey de babama göre bir lüks sayıldığı için alınmaya gerek duyulmazdı. Bir kavanozun yarısı bile etmeyecek balımızı ise Eun Noona alışveriş için dışarı çıktığı günlerden birinde gizlice getirmişti. Genelde eve giren her şey babama rapor edilmeli ve ay sonu hesaplaması için fişi mutlaka verilmeliydi. Montunun içine saklayarak getirdiği bu kavanoz ise söylediğine göre birinden gelen fedakar bir hediyeydi.

Ona bakmamaya devam ederek başımı salladığımda dışarı verdiği bıkkın nefesini duyabildim. Beni mutlu edebilmek ve ailedeki yerle bir olmuş düzeni yeniden inşa etmek için çok çabaladığını biliyordum ama bunu tek başına sürdürmeye devam ederse sadece daha fazla yıpranacaktı. Babamı bu dünya üzerindeki hiçbir şey düzeltemez, yersiz öfkesini asla söndüremezdi. 'Yardım istemeyen birine çare bulamazsın.' Ablam bana her seferinde böyle söylerdi. Bazı insanlar kendi yanlışları içinde boğulmaktan hoşlanırdı.

''Eve erken gelmeye çalış Yoomin, mümkünse son derse kalma.'' Cevap vermeye bile gerek duymadığımda biraz daha pirinç alabilmek için sandalyeyi geri iterek ayaklandı. Zaten karşı çıkabilme ihtimalim olmadığı için bir şeyler söylemek anlamsızdı. Dönüp dolaşıp geri geleceğim yer yine burasıydı. En azından biraz daha büyüyene kadar, sonra belki hastane masraflarını karşılayıp ablamın yanında durabilir ve annemi de görebilirdim. Eğer hâlâ yüzümü görmek istiyorsa...

Aklıma dolan tüm bu düşüncelerle olmayan iştahım tamamıyla benden uzaklaştığında daha fazla bu kasvetli evde durmak istemiyordum. ''Yoomin!..'' Eun Noonanın telaşlı sesini karşılık başımı salladığımda tezgahtaki ağzı sıkıca bağlanmış poşeti kaptım. Söylediklerini duyduğumdan emin olmak için bazen defalarca tekrar ediyor başımın ağrımasına sebep oluyordu. Mutfaktan çıkmayarak balkon kapısına ilerlediğimde iki elimle sıkıca tutup yana çektim. Kirden grileşmiş çoraplarımı boş verip soğuk tahtanın üzerine bastığımda kapının önünde kalan ufak dolaba kadar sert adımlarla yürüdüm. Giriş kapısından dışarı çıkmamak babama görünmeden dolaşmaya başladığımdan beri bir alışkanlık olmuştu. Benim için oturma odasından farksız olan mutfağı genelde sadece uyumaya gittiğimde terk ederdim. Babam tasarruf yaptığını söyleyerek kış aylarında evin sadece alt katını ısıtmaya başladığından beri uyuduğum odada olmak zorunda kalmıştı.

Bozuk 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin