Bölüm 14: Buradasın!

1 0 0
                                    














09. Ocak. 2003

Perşembe


Hastanelerden oldum olası nefret etmiştim çünkü tüm hayatım burada geçiyor gibiydi. Babam beni evlat edindikleri ilk hafta ateşler içinde ağladığımı, sorunun ne olduğunu çözemediği her saniye çıldırdığını anlatırdı. Oysa doktorların söylediğine göre durum açıktı, yetersiz beslenme. Anne sütü içemediğim için böyle olduğu söylenmişti ama ben anne sütünün inek sütünden ne farkı olduğunu asla anlayamamıştım. Babam bana ilk söylediğinde annelerin çocuklarını bu şekilde beslediğini hayal etmek bile beni korkutmuştu. Bu yüzden uzunca bir süre Chia Eonninin yüzüne bakamamış bana sarılışlarından köşe bucak kaçmıştım. Kadınlar korkutucuydu, vücutları garip görünüyordu ve engeli bir yolu andırıyordu. Büyümeye başladığımı düşündüğüm andan beri de kadınlara olan bu korkum yön değiştirerek kendi bedenime dönmüştü. Ya büyünce ben de onlar gibi olursam, o zaman ne olacaktı?

''Tamam Angel, kollarını indirebilirsin.'' Cümlesini bile tamamlamadan sedyede hemen yanımda duran kazağımı üstüme geçirdim, bacaklarım hala açıktaydı ama vücudumun ne kadar az kısmını gösterirsem o kadar iyiydi. ''Şimdi bana bacaklarının acıyıp acımadığını da söyle anlaştık mı? En ufak bir sızı bile olsa söyle.'' Önümde kalırken yere çöktü, bu sayede onun tam ortadan ikiye düzenle ayırıp atkuyruğu yaptığı saçına baktım. Tıpkı kollarıma ve gövdemin belli kısımlarına yaptığı gibi ufak iğneyi önce dizimin biraz altına batırdı. Elini çekip kafasını kaldırdığında bana baktı, bu noktada ona acıyıp acımadığı ile ilgili detaylı bir cevap vermem gerekiyordu. ''Hiçbir şey.'' Daha fazla ne söyleyebileceğimi bilmiyordum, hissetmediğim bir şeyi nasıl açıklayabilirdim ki? Sıkıntıyla verdiği nefesin ardından başını eğdi.

Onun böyle davranması gerginlikle sürekli babama bakmama ardından avuçlarımın arasındaki ince örtüyü sıkmama sebep oluyordu. ''Ben devam edeceğim, hissetmeye başladığın yerde konuş lütfen.'' Tepemde onunla konuşmadığım için bağırıp duran May'in ne olduğunu bana anlatmasına gerek yoktu. Sadece bakışlardan bile gözlerinin içindeki inançsızlığı görüyordum çünkü bununla karşılaşmaya alışkındım. Yalan söylediğimi düşünüyordu. ''Hala mı bir şey yok?'' Babam buraya geldiğimiz ilk zamanlar beni doktora götüreceğini söylediğinde neredeyse evin içinde köşe bucak kaçmıştım. Gitmek istemiyordum, aslında tekrardan vücuduma bakacak ve dokunacak olmaları beni korkutuyordu ama bu kişinin bir erkek olabileceği ihtimali nefesimi kesmişti. Neyse ki o oldukça düzgün giyinen, saçlarını sürekli toplayan, yaşlı bir kadındı. Beyaz doktor ceketini asla çıkarmazdı, giydiği kazakların ya da tişörtlerin altından ince ve uzun biri olmasına rağmen ufak bir göbeği olduğu anlaşılıyordu.

''Evet hala aynı, özür dilerim.'' Babam ellerini bacaklarının üzerinde birleştirmiş büyük olan oda yüzünden uzağımızda kalan kanepeden beni izliyordu. Onunla göz göze geldiğim her seferinde gülümsüyor bazen başını hafifçe sallıyordu. Burada olması iyiydi ama Leto'nun her seferinde dışarıda beklemek zorunda kalması beni sinirlendiriyordu. ''Tamam, bu kadarı yeterli.'' İğneyi metal tezgahın içine bırakıp gittiğinde bacaklarımı birbirine sürttüm, onları kendime çekerek iyice küçülüp kaybolmak buradan uzaklaşmak istiyordum. ''Bir de reflekslerini kontrol edelim, sonra gidebilirsin.'' Bunu duyan babam ayağı kalktı, o yanımıza doğru gelirken çoktan geri gelen doktor önce dizlerime vurduğu metal çubuğun üstündeki üçgen şekilli çekici kullandı. Babam tepemizde beklerken o birkaç kez ''Güzel.'' diyerek kendiliğinde öne savrulan ayağıma baktı. Dizimin ardından topuğuma ve parmaklarıma baktı. Sonra ellerini bacaklarına koyup zorlukla doğruldu. ''Herhangi bir trofik sinir kusuru ya da kas erimesi görünmüyor, reflekslerin olağan düzeyde.'' Kendi kendine birkaç şey söyleyip masasına doğru ilerlediğinde babam pantolonumu giymem için bana yardımcı oldu.

Bozuk 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin