...

1.2K 44 27
                                    

Evde öyle belirgin bir gerginlik vardıki yerimde duramıyordum. Yemek yapma bahanesiyle mutfağa gelmiş fakat Aras'ın yarattığı gerginliği anlıyamıyordum. Neden hiçbir şey söylemiyor neden benim kötü hissetmemi sağlıyordu.

Pilav dalgınlığım yüzünden altına tutarken şuan ona bile ağlıyabilecek bir moddaydım. Tek bizim ev değil. Şehirde öyle bir hava vardıki. Sanki bugün gün aymamış gibiydi. İnsanların hepsi telaşlı, tedirgin ve gergindi. Bilmiyorum belki birisi bütün negatif duygularını herkese bulaştırdı yada çok kötü bir şey oluyordu. Bunu Aras'ta biliyor olabilir mi?

Evde sarkaçlı saatin sesi yankı yaparken ben bu gerginliği üzerimden atabileceğimi sanmıyordum.

Bir saattir elimde tuttuğumu fark ettiğim tencere sertçe tezgaha koydum. Titrek bir iç çektim. Bana hesap vermek zorundaydı. Ben karısıydım. Yaklaşık iki haftadır ufakta olsa hissettiğim gerginliği gözlerimin önünde büyümüştü. Bana söylemek zorundaydı. Ben hiçbir şeyi gizlemezken ona daha çok müsahamma göstermiycektim. Çünkü bilinmezlik bir karadelik gibi beni içine çekiyordu.

Tezgaha koyduğum tencere büyük bir gürültü çıkarttıktan sonra ev tekrar sesizliğe gömülmüştü. En ufak bir ses duysa bana bir şey olucak korkusuyla yanımda biten Aras bir kez daha bana ne kadar derin mevzulara daldığını kendi diliyle anlatmış oldu.

Adımlarımın rotası belliydi. Salona girdiğimde dalgın gözlerle ellerini izleyen Aras'ı gördüm. Bacaklarını aralamış öne doğru eğilerek dirseklerini dizlerine yaslamış önünda birbirine geçirdiği parmakları izliyordu. Yada daha doğrusu beyninde bilmem kaçınca düşünce düğümünün arasına dalmıştı. Günlerdir hiç birini çözemediğine emindim.

Tam olarak karşısına geçip dibine kadar girdim fakat o beni far etmenin yanından geçmedi. Ellerim belimi bulurken derin bir soluk aldım. Durum sandığımdan kat ve kat kötü olmalıydı.

"Aras!" Yüksek çıkan sesimle gözlerinde yakaladığım korkuyla hızla yerinden doğruldu. Koşar adım mutfağa yöneldiğinde benim burda olduğumu bile fark etmemesi beni korkutmaya başlamıştı. Ona yetişip salondan kapısı olan mutfağa girmesine müsade etmeden kolunu tuttum. Aynı telaşla bana dönmesiyle dolan gözlerini gördüm. Bana hızla sarıldı. Beni göğsünden bir parça yapmak için öyle sıkı sardıkı bir an nefes alamadım. Ona sarılmak belki bir haftaya yakındır hissedemediğim huzuru yine bana vermedi.

Ayrılmayı becerdiğimde gözlerine bakmama iz vermedem onun eli bedenimin her yerini yoklamaya başladı.

"Nerden yaralandın. Acıyor mu? Bir-bir şey yok değil mi?" Bu endişe içimi ısıtmak yerine daha çok soğuttu. Kafamla koltuğu işaret ettim.

"Geç şu koltuğa biraz konuşalım Aras. Ben iyiyim." Gözlerimi koltukla aramda gidip gelirken gözlerinin altındaki göz torbaları. Soluk teni karışık sakal ve saçları bende hiç iyi bir izlenim uyandırmıyordu. Dudakları her zamanki gibi itiraz etmek için aralandığında ona rica dolu bir bakış attım.

Onu koltuğa sürüklememe izin verdiğinde önce onu oturtup ardından onun yanına oturdum. Gözlerim ona döndü. Diken üzerinde oturur bir hali vardı bu beni üzüyordu. Koltukta biraz kenara kayıp elimi iki kez kucağıma vurdum.

"Gelsene." Öyle büyük bir teredüde düştüki artık beni sevmediğini bile düşündürdü bana. Fakat ardından iki hafta ardından içten bir tebessüm süsledi dudaklarını gözleri dolduğunda yüzündeki neşeyi gördüm. Bu düşüncelerden uzaklaştım. Titrek bir iç çekerek kucağıma yattığında gözlerini yumdu. Ellerim yüzünü buldu. Geceleri kaldığı mesailerden eve gelmiyen adamın yüzüne dokundu ellerim. Yüzü huzurla dolduğunda istemsiz bir tebessümle iki hafta sonra bulduğum huzur bana fazla bile geldi.

Solan Dün (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin