&4.Bölüm

345 31 8
                                    

01.09.20

İyi okumalar...

Sadece dalga geçiyor sakin olmalıyım.

Herkes dalga geçebilirdi değil mi? Dalga tek denizde mi olurdu?

Hayır. Tabiki de insanlardada olurdu. Eğer olmasa bütün insanlar somurta somurta gezerdi değilmi?

Kesinlikle. Bütün insanlar somurta somurta mı dolaşıyor?

Kısmen? Muhafızlar sayılıyor mu çünkü hiç gülen köle görmedim. Siz gördünüz mü?

Hayır. O zaman bencede kısmen. Zaten köleler ruh moduna takmış. Bence muhafızlar aralarında dalganın denizde olduğunu konuşuyorlardır değil mi?

Büyük olasılıkla. Peki dalga tek denizde mi olur? Hayırsa başka nerde olur?

Hayır. Okyanus. Peki ben ne diyorum?

Bilmiyoruz. Allah'ım delirmiş olmalıyım. Okyanusta dalga mı olurdu. Aman pardon işte dalga geçiyorum. Hayır o geçiyor. Bu konuyu tam olarak burada kapatıyorum.

Ve evet kesinlikle dalga geçiyor.

"Ne dediğini kulağın duyuyor mu senin?" Dudaklarını birbirine bastırdı. Artık sormuyacağım resmen benimle dalga geçiyor.

Bana.

Bana.

Bihterine. Pardon yanlış oldu. Hatlar karışmış olmalı. Bihter ne be!

Beni kafasıyla onayladı.

Arsıl bozması Aras olma ihtimali olan yeşil gözlü adama bir kaç saniye baktım.

Biliyorum benimde bu ayrımı yaparken beynim yandı.

Kim diye sormayın çükü bende bilmiyorum.

"Bu mu yani? Onu istemediğim için başımdaki başörtüyü ve önüme koyduğu bir tas yemeği geri mi alıyor?" Dedim içime dolan sinirle. Sıkıntıyla yüzünü ovaladı. Gözlerini etrafta gezdirip tekrar yüzüme çevirdi.

"Bilmiyorum Akasya ben sana bana söylediğini söylüyorum. Eğer istersen geceleri namaz kıldığın yere senin için yemek getirebilirim." Değildi olamazdı asla. Aras o kadar merhametli bir insandıki taşındığı evin kiracısı maddi sıkıntıda diye her ay ona para gönderirdi. Yaralı bir hayvan gördümü asla bırakmazdı. Burda merhametini sayamazdım fakat bir kadını çağresiz bırakmak bunların arasında yoktu.

Kafamı umutsuzca iki yana sallayıp gözlerimi yerde dolaştırdım.

"Sorun yemek değil. Başörtüm gidemez. Lütfen-" dedim fakat kendi sözümü kestim. Hayır yardım istemiycektim. Ama çağresizdim. Bu adam bu başörtüyü elimden aldırıyorsa muhafızlarıda üstüme salardı. Bir şekilde kafamı kapatmayı becersem uğraşım boşa olur birde üzerine dayak yerdim.

"Ben Akasya elimden geleni yapardım fakat elimden hiçbir şey gelmiyor. Bütün muhafızlara artık başını her hangi bir şeyle bile örtmenin yasak olduğu söylendi." Burnum sızlarken gözlerimiz buluştu. Titrek bir iç çektim. Gözleri an an öfkeyle kaynamaya başladı. Daha fazla duraksamadan gözlerimi yere eğip ellerimle oynamaya başladım.

"Senden hiçbir şey istemiyorum zaten. Ver kapşonluyu hemen halledip geliyorum." Sağlam sesime tezat uzattığım elim titriyordu. Titrememesi için elimi sıksamda engelliyemiyordum. Elimi geri çekip arkama sakladım. Öbür elimle beklemeden kapşonluyu çekip aldım. Arkamı döndüğümde zayıf sesi kulağıma vurdu.

"Akasya." Duymamış gibi yaptım. Aras'da olsa Arsıl'da olsa baştan beri yanımda olduğu için olayları biliyor ve benim için üzlüyordu.

O Aras'tan bozma eğer böyle yapıp en sonunda elimden aldıkları için ona yalvarmamı özür dilememi falan istiyorsa çok beklerdi. Beni kazandığı şeyleri benden alarak beni kendi yanına almaya çalışıyorsa beni kaybettiğinden haberi olmalı. Ona erkeğin arasına onun yüzünden açık girersem biterdi. Her şey. Başlamayan şeylerde dahil. Gerçekten Aras olsa ve hafızası geri gelse bile. Dövü başörtüyü başımdan almıyacaklarını bilsem böyle bir şeyi asla yapmazdım ama dövüldükten sonra yırtılan kapşon ve fazladan gözüken yerlerim benim zararıma olucaktı.

Solan Dün (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin