5.BÖLÜM

52 8 0
                                    

Evimin yakınındaki boş ve karanlık caddeye girmiştim ki takip edildiğimi anladım. Bunu anlamak için biraz geçikmiştim . Yorgunluk her hücremi uyuşturmuştu çünkü.

Derince nefes alıp arkamı döndüm. Sandığımın aksine korkmamı gerektirecek bir durum yoktu. Çünkü beni takip edenler çok sevdiğim "Üç Silahşörlerimdi."

Olduğum yerde kalıp bana daha da yaklaşmalarını bekledim.

O anda telefonum çalınca gayet rahat bir tavırla arayan kişiye baktım. Enzo arıyordu. Telefonu sessize alıp geri cebime attım.

Kızlara sıkılmış bir bakış atıp "Daha neyi bekliyorsunuz kızlar? İşlerim var, sizlerin keyfini bekleyemem." dedim.

Anna öne atılıp "Üçe teksin. Bu neyin özgüveni? " dedi sırıtarak.

Dudaklarımda arsız bir gülümseme oluştu. Uzun zaman olmuştu kimseyi dövmeyeli. Doğruyu söylemek gerekirse heyecanlanmıştım.

Anna'ya doğru adımlar atıp karşısına geçtim. "Bence zamanımızı konuşarak harcamaya gerek yok. Birbirimizden hoşlanmıyoruz nede olsa. Şimdi sizi sırayla mı elime alayım yoksa üçünüzü birden mi?" dedim alayla.

Kızlar sesli bir şekilde güldüler. Kahkahaları boş sokakta yankılandı.

Anna sonunda öfkesine yenik düşüp elini yüzüme vurmak için kaldırdı. Hızlı davranıp elini yakaladığım gibi büktüm ve ayaklarına tüm gücümle tekme attım ve yerle buluşmasını sağladım. Yüz üstü yerde yatıyordu kalkmaması için ayağımı sırtına bastırdım. Anna ayağımın altında debelenirken Irene ile Sofia'ya bakındım. İkisi bir adım geri gitmişlerdi.

Ama nede olsa iş arkadaşı olduğumuz için onları fazla yıpratmayacak ve yüzlerine çalışmayacaktım. Sonuçta kafe kalabalık oluyor ve 8 kişi çalışırken bile yoruluyorduk. Onlara ihtiyacım vardı.

"Hadi ama kızlar buraya kadar takip ettiniz beni. Korkaklık etmeyin." dedim cesaret verircesine.

Ayağımın altında debelenen ve bana sayısız küfürler saçan Anna'yı serbest bırakıp bana yaklaşan Sofia'ya bakındım. Üzerime doğru hızla geliyordu. Bana yaklaşmasına izin vermeden ayağımı kaldırıp karnına tekme attım . O geriye doğru sendelerken Anna çoktan ayaklanmış saçımı yakalamıştı bile. Kimse benim saçlarımdan çekmeyi geç dokunamazdı bile.

Saçımın acısına aldırmadan arkamı dönüp iki eliyle saçıma asılan Anna'nın kafasını tuttuğum gibi dizime geçirdim. Çok hızlı vurmuş olmalıydım ki önce bir çatırdama ardından da Anna'nın acı dolu çığlığı sokağı doldurdu. Anna burnunu tutarak geriye sendeledi ve ardından ayakta duramayıp yere düştü. Burnundan kanlar fışkırıyordu.

Irene ve Sofia bana korku dolu bakışlar atıp korkarak Anna'nın yanına gelip onu ayağa kaldırdılar.

Birkaç saniye ağlayarak burnunu tutan ve onu yerden kaldırmaya çalışan kızlara baktım ve soğuk bir ses tonuyla "Bir dahaki sefere bu kadar alttan almam. Bilginiz olsun." dedim.

Anna ağlarken "Bunun hesabını vereceksin. Sana bunu ödeteceğim." dedi.

Başımı umutsuz vakaya bakarken inanamazca salladım. Ne demişler yenilen pehlivan güreşe doymazmış.

Arkamı döndüm. Birkaç evin ışığı açılmış camdan bizi izliyorlardı. Derince nefes alıp evimin yolunu tuttum. Şanslılardı ki bir taraflarını kırmamıştım. Anna'nın burnu hariç.
Ucuz yırtmışlardı.

Irene akıllı kızdı. Bana yaklaşmamıştı bile. 

Sonunda eve girince kendimi banyoya atıp Anna'nın kanı olan pantolonu çıkarıp kenara attım. Sırayla üzerindekilerden kurutulup sıcak suyun altına girdim. Vücudum gevşerken tek düşündüğüm bir an önce yatağıma gidip uyumaktı.

Kuralsız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin