Etrafıma bakındıktan sonra bana tanıdık gelen sokağa girdim. Sakin adımlarla ilerlerken ensemde hissettiğim acıyla dizlerimin üzerine düşerken gözlerim kararmaya başlamıştı.
********
Başımdan aşağı aktarılan soğuk suyla irkilerek gözlerimi açtım. Genzime su kaçmıştı. Sonunda öksürmem kesilince gözlerimi açtım. Ama başıma geçirilmiş siyah şey yüzünden birşey göremiyordum.
İçerisinde olduğum durumu idrak edince yutkunmadan edemedim. Şuan gerçekten korkuyordum. Ölmekten değil. Ölmek kurtuluş olurdu.
Tahta bir sandalyeye oturtulmuş ayaklarım ve ellerim sıkıca bağlanmıştı. Hatta bileklerim epey acıyordu. Sonunda kendimi bir kenara bırakıp etraftaki seslere kulak kesildim.
İki tane adamın sesinden başka bir ses yoktu etrafta. Boş bir binanın içinde olmalıydık. Çünkü ses yankı yapıyordu.
"Patron birazdan burada olur." dedi gülerek.
Diğeri ise cevap olarak "Şuna patron demeyi kes. Hiç yakışmıyor ona bu sıfat." dedi.
"Sonuç olarak patron o . O ne derse biz onu yaparız." dedi.
Aralarında biraz daha bu tartışma devam ettikten sonra gıcırtılı bir kapı açılma sesinden sonra içeriyi bir sessizlik aldı. Sadece birkaç adım sesi duyuluyordu.
Yine bir sessizlik sonrası başımdaki siyah kumaş hızla çekildi. İçerideki yoğun ışık gözlerimi yakarken bir süre etrafı net göremedim. Sonunda ışığa alışınca boş ve büyük bir fabrikada olduğumu anladım. Çevredemdeki her bir yüzü beynime kazırcasına süzüp önümdeki adama baktım.
Adamların konuştuğu patron bu olmalıydı. Ama adını hatırlamıyordum. Adam boş duran sandalyeyi işaret etti. Sandalye yanına getirilince karşıma geçip oturdu.
Adamlarına dışarı çıkmalarını emredip yeniden bana döndü. Karşımda benim yaşlarımda , kumral biri oturuyordu.
Sonunda sessizliği bozup "Demek Diana sensin." dedi düşünceli bir şekilde.
Cevap vermeyip yüzüne ifadesizce bakmaya devam ettim.
"Seni bulmak hiçte kolay olmadı. Ama artık buradasın." dedi sırıtarak.
Ben sessiz kalınca "Babamı ve abimi öldürürken de bu kadar sessiz miydin?" dedi.
Sonunda cevap verip "Seni de babanı da abini de tanımıyorum." dedim.
Bunu deme üzerine sesli bir kahkaha patlattı. Şuan karşımdaki adamın tahtalarının eksik olduğunu düşünmeye başlamıştım. Babasını hatırlasamda abisini hatırlamıyordum.
"Öldürdüğün insanları nasıl hatırlamazsın?" diye sordu.
Neşeden yoksun bir şekilde sırıtarak "Liste tutmuyorum." dedim.
Adam gülerek yüzüme bakmaya başladı. Gerçekten sorunları vardı. Yoksa kim babasını ve abisini öldüren kişinin karşısında bu kadar rahat olurdu. Bildiğiniz karşıma sırıtıyordu.
"Hadi sana bir hikaye anlatayım. Eskiden bir çocuk varmış. Annesiyle eski bir evde yaşayan. Babası olarak bildiği adam ayda bir eve gelir. Bütün hıncını , sinirini çocuktan ve annesinden çıkarırmış. Çocuk buna bir türlü anlam veremiyormuş. Ortada hiçbir sebep yokken dayak yemeyi sindiremiyormuş. Babasının her eve geleceği gün korkudan odasına saklanıyormuş. Ama o korkak çocuk büyümüş ve babasını araştırmış. Oysa babasının bir ailesi varmış. Güzel villalarda yaşayan, yüzünden gülümseme düşmeyen çocukları varmış ve çocuk sonra daha derine inmiş ve aslında babasının sandığı gibi biri olmadığını anlamış. Ondan intikam alacakmış. Annesine ve kendisine yaşattıklarının hesabını soracakmış. Ama annesi adama deli gibi aşıkmış. O yüzden oğluna her seferinde engel olmuş. Ama adam bir gün öldürülmüş ve zorlu bir süreçten sonra oğlan öldürülen adamın oğlu olduğunu kanıtlamış ve bütün servetin ve herşeyin başına geçmiş. Mutlu son demiyorum çünkü bu son değil başlangıç. Herşeyin başlangıcı." dedi sırıtarak.
Kendi hikayesini anlatmıştı. Yüzüne bakmaya devam ettim.
O da düşüncelere dalmış bir şekilde yere bakıyordu.
"Yani sana dolaylı yoldan yardım ettim ve sen beni bu şekilde mi ağırlıyorsun?" dedim yapmacık bir sırıtmayla.
"Beğenmedin mi? Senin için özel olarak hazırlattım burayı." dedi alınmış gibi yaparak.
Konuşmanın bir işe yaramayacağını anlayınca derince bir nefes aldım. Kol bileklerimin morardığına emindim. Uyuşmaya başlamışlardı artık.
Sesimi çıkartmayıp sabırla adamın yüzüne bakmaya devam ettim.
"Bilirsin babamı öldürdüğün için senden intikam almam gerekiyor. Yani seninle daha işim var. Ama seninle oyun oynamaya başlamadan önce birkaç işim var. Onları hallettikten sonra vaktimi sana ayırmayı düşünüyorum." dedi.
Ardından "Nasıl fikir?" diye sordu.
Kaşlarımı kaldırıp "Harika." diye cevap verdim.
Adam yanağımdan makas alıp ellerini cebine koyup sırıtarak uzaklaştı. Boş fabrikanın duvarıyla bakışınca korku bedenimi ele geçirdi.
Burada bir saniye bile durmak istemiyordum. Sıkıntılı bir nefes verip gözlerimi kapattım. Bu hayattan artık gerçekten sıkılmıştım. Normal olan herkes gibi görevler olmadan , tehlike olmadan yaşamak istiyordum. Ama bu benim gibi birinin en son isteyeceği şey olmalıydı. Bu hayatta girdiğinde çıkmak hiçte kolay olmuyordu.
Parmaklarımla ipleri yokladım. Ama adi herifler çok sıkı bağlamışlardı. Sinirle soluyup etrafa bakınmaya başladım. Çok geçmeden başımda yine iki tane adam dikilmeye başladı.
Yaklaşık bir saatin sonunda hareketsiz oturmaktan her yerim ağrımaya başlamıştı.
Korumalara bakıp kararlı bir sesle "Bana yardım ederseniz sizi paraya boğarım."dedim.
İki adamda yüzüme baktılar. Ardından çok komik birşey söylemişim gibi birbirlerine bakıp gülmeye başladılar.
Uzun boylu olan karşıma geçip "Henüz canımıza susamadık." dedi.
"Buradan kurtulursam eğer sizi bulamayacağımı mı sanıyorsunuz?" dedim gülerek.
Adam da aynı şekilde gülerek "Bence bunları kurtulursan konuşalım. " dedi. Diğer adamda şimdi gülmeye başlamıştı.
Başımı sallayıp "Peki. Siz bilirsiniz." dedim.
Yine uzun süreli sessizlik sonucunda araba sesleri duyuldu. Çok geçmeden kapıdan Felice girdi. Evet adamın adını uzun bir kafa yorma sonucunda hatırlamıştım. Tabi bu benim ne işime yarayacaksa?
Felice yine karşımdaki sandalyeye oturdu. Yanındaki korumalarına "Oyuncaklarımı getirin ." dedi büyük bir sevinçle.
Anlamsız gözlerle Felice'ye bakıyordum. Yeniden bana dönüp gözlerime bakmaya başladı.
Korumaları döndüklerinde elleri boş gelmemişlerdi. Birbirinden farklı işkence aletleri getirmişlerdi. Gözlerimin istemsizce büyüdüğüne emindim. Bazı aletleri ilk defa görüyordum. Yutkunmadan edemedim.
Felice "Hadi oyun oynayalım." dedi.
"Oyunumuz çok basit . Ben soracağım sen cevap vereceksin. " dedi.
Adını kullanarak " Düşmanımın düşmanı dostumdura ne oldu Felice."dedim.
Korkmama rağmen gayet serinkanlı davranıyordum.
Felice gülerek "Ellerini ve ayaklarını çözün." dedi.
Ellerim çözülünce , moraran bileklerimi ovalamaya başladım. Bu morluklar ölmez de hayatta kalırsam eğer 3 hafta da geçmezdi.
Adam bu seferde ayak bileklerimi ipten kurtarıp kollarımı arkamdan birleştirip diğer işkence sandalyesine doğru ilerletti. Etrafımdaki korumalar silahlarını bana doğrultmuş pür dikkat beni izliyorlardı. Bu kadar çok mu korkuyorlardı benden.
Küçücük bir hareketimde beni kurşuna dizerlerdi. O yüzden sandalyeye oturdum. Adam bileklerimi sandalyeye kelepçeleyip aynısını ayak bileklerimede yaptı.Kalbimin sesini hem hissediyor hemde duyuyordum. Gerçekten korkuyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuralsız Aşk
RomantikKadere inanır mısınız? İnanmalısınız. Çünkü kader daha biz doğmadan ağlarını örmeye başlar.