16

484 71 30
                                    

16: ❝With You❞

Flora, kendisini nefes nefese yere attığında, Zhong Chenle da yorgun bir bağırış çıkartmış ve başını onun karnına koyarak yere yatmıştı.

"Çok yoruldum!"

"Biraz daha dayanmamız gerek, hepsi bu..." dedi Flora, onun terden ıslanmış saçlarını alnından iterken.
Chenle onun alttan profiline bakarak gülümsedi.
"... Çok az kaldı, yalnızca birkaç hafta."
"Çok güçlü kızsın." dedi Chenle, onun saçlarındaki elini tutarak.
Flora ona omuzlarını silkti ve hafifçe gülümsedi.

"Olmak zorundayım. Sizi öylece bırakıp gidemezdim, özellikle Mark ve Donghyuck okuldan giderken."

"Sen gerçek bir yıldızsın, teşekkür ederiz. Her şey için." dedi Donghyuck, ona bir şişe su uzatırken.
Flora ona alayla gülerek şişeyi tepesine dikti.
"Ne yıldızlığından bahsediyorsun?" diye sordu, şişeyi dudaklarından çekerken.
Şaşkınca kendisine bakan Donghyuck'a yine onu işaret etti.

"Benim gibi bir ikinci sınıf, senin gibi bir son sınıfla yarışamaz, yıldız sensin. Ulusallara da bu şekilde bildirdim."

"Ne yaptın, ne yaptın?" diye bağırdı Mark, dehşetle.
Flora ona alayla gözlerini devirdi.
"Merak etme, seni de yazdım."
"Ciddi mi?" diye bağırdı Mark, anında mutluluk saçan gülümsemesiyle ellerini çırpmaya başlarken.
Flora onu başıyla onayladığında, Mark mutlulukla bağırarak ayağa kalktı ve odanın bir köşesinde telefonuyla oynamakta olan Nabi'nin üzerine atlayarak kızı yere düşürdü.

"Ne yapıyorsun ulan sik beyinli-"

"Çocukların yanında küfretmesene kelebeğim!" diyerek onun lafını kesti Mark, kollarını ona sımsıkı sararak.
Nabi, korkuyla bir Flora'ya, bir de başını göğsüne yaslamış, üzerindeki Mark'a baktı.

"Kelebeğim mi? Kusura bakma, umursamadığımdan dinlemeye zahmet etmedim de, ne oluyor buna?" diye sordu, korku dolu gözlerle.

"Kusura bakma dedin ya, çok kibarsın!" diye iğneledi Renjun onu.
Nabi, Mark hâlâ üzerinde olduğundan ve kendisine sarıldığından dolayı gözünü alttan çekemese de ona dil çıkarttı.
"Kibarım ben!"

"Flora onun ve Donghyuck'un adını ulusallara takımın yıldızları olarak bildirmiş de, ona sevindi." dedi Jeno, terden ıslanan saçlarını sallayarak kurutmaya çalışırken.

Mark, ağlar gibi bir ifadeyle bağırarak Nabi'nin göğsüne başını daha da bastırdı.
"Bu okuldan gideceğim ama sonunda yıldız dansçı oldum, inanamıyorum! Hayallerim gerçek oluyor Hyuck!"
O ciddi ciddi ağlamaya başlarken, Nabi, eli ayağı birbirine dolaşmış bir hâlde ona baktı.
"Ne? Niye ağlıyorsun? Ağlama! Üzerimi sümük kaplayacaksın, sana diyorum! Ağlama ulan!"
Mark, kızarmış yüzünü ona doğru çevirdi ve kızı omuzlarından tutarak sarsmaya başladı.

"Sarıl bana!"

Nabi, kocaman açılmış gözleriyle ona bakakaldı. Mark gerçekten ağlıyordu ve tamamen mutlu gözüküyordu, o kadar mutluydu ki ona bile sarılmak istiyordu. Cidden dans onu bu kadar mutlu mu ediyordu? Gerçekten... Gerçekten inanılmazdı...

"Buraya gel." dedi Nabi, kollarını ona sararken.

O sırada Renjun, Daphne ve Chenle da ayaklanarak bale ayakkabılarını değiştirmek için odadan çıktılar.

Flora, onlara gülümsedi ve geri yere uzanarak tek kolunu gözlerinin üzerine, ters bir şekilde kapattı. Ağrısı son iki gündür dayanılmaz hâldeydi, hastaneye gidip ilaç yazdırdığı bile olmuştu ama pek bir işe yaramıyordu. İşin kötü yanı, Jeno'nun gözleri devamlı onun üzerindeydi ve Flora'nın o bir şeyi kaybedecek diye ödü kopuyordu.

O sırada Flora'nın avucuna bir işaret parmağı yaslandı ve yavaşça hareket ederek orayı gıdıkladı. Flora, kolunu tam olarak suratından çekmeden tek gözünü açarak baktığında, yanına oturmuş, tepesinde beliren Lee Jeno ona gülümsüyordu.

"Uyuyakalma..." dedi Jeno.
"... Yer soğuk."
"Uyumuyorum, yoruldum sadece." dedi Flora, başını sallayarak.
Jeno ona gözlerini devirdi.
"O yüzden uyuma dedim ya, aptal." diye homurdandı huysuzca.

Flora onun kendisiyle ilgilenmesine şaşırarak ona kaşlarını kaldırdığında, Jeno gözlerini devirerek pek de yavaş olmayan bir şekilde onun saçlarını karıştırdı.

"Ne yapıyorsun?" diye bağırdı Flora, şaşkınca.

Jeno ise sanki az önce yeterince sert değilmiş gibi onun saçlarını daha da hızlı karıştırdı.
"Flora!" diye bağırdı, kızın yüzünü avuçları arasında sıkıştırarak.
Flora'nın şaşkın gözleri daha da büyürken, dudakları da balık gibi öne doğru uzanmıştı.
"Seninle dans ederken sanki hiç kimse benden daha iyi olamazmış gibi hissediyorum! Sanki seninleyken en iyisi benmişim gibi!"
Flora onun ellerine birer sert tokat geçirdiğinde, Jeno bağırarak ellerini onun suratından çekti.

"Manyak serseri, elbette benimleyken en iyisi olacaksın, aptala öğretir gibi öğretiyorum sana!"

"Aptal olan sensin, iltifat ediyorum! Niye batırıyorsun?" diye bağırdı Jeno, ellerini ovuşturarak.
Flora bu sefer de onun bacağına vurarak Jeno'nun yerinden sıçramasına neden oldu.
"İltifat etmek istediğin için değil, 'Taeyong olsa ne yapardı?' diye düşündüğün için yapıyorsun. Sana söylüyorum, seninleyken daha iyiyim, olmadığın birisi gibi davranmayı kes."
Jeno öfkeden kızarmaya başlayan yüzünü ovuşturdu.

"Aptal, kendim için bir şey yapıyor gibi bir hâlim mi var? Nedenini bilmediğim bir şekilde hâlâ kendine güvenerek, eskisi gibi dans edemiyorsun ve ben de bunu çözmeye çalışıyorum çünkü sen o kadar aptalsın ki her şeyi tek başına hâlletmeye çalışıyorsun, sanki sen insan değilmişsin gibi! Soytarını, biricik yalakanı özlediğini düşündüm çünkü sen bana hiçbir şey söylemiyorsun ve sana yardım edemiyorum!"

Flora tam ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada Jeno da onunla birlikte konuşacak gibi yerinde kıpırdanmıştı. Flora gözlerini devirerek elini onun ağzına bastırdı ve onu kucağına doğru çekerek Jeno'nun başını dizlerine bıraktı fakat yine de konuşmaması için elini ağzından çekmedi.

"Ne yapıyorsun aptal?" diye bağırdı Jeno fakat yine de Flora'nın eli yüzünden her şey boğuk çıkmıştı.

"Jeno'nun bu hâlini daha çok sevdim..." dedi Donghyuck.
Bada ve Jisung'a birer su şişesi verdi ve gülümseyerek Flora'ya döndü.
"... Sessiz!"
Jeno gözlerini devirdi ve ona orta parmağını gösterdi.

"Bak Jeno, ne Taeyong benim yalakamdı, ne de ben onu özledim. Kendin ol, tek isteğim bu. İlla yardımcı olmak istiyorsan sahnede en iyisi olduğuma inan, hepsi bu kadar." dedi Flora, başı kucağında, yere uzanan çocuğa.
Jeno, onun elini yavaşça ağzından çekti.
"En iyisisin zaten Flora..." dedi, başını sallayarak.
Kızın hâlâ tuttuğu elini, hafifçe sıktı.
"... Sadece daha iyisi olabileceğini bildiğim için böyleyim."
Flora ona gülümsedi ve elini yavaşça onun elinden çekti. Jeno'nun yüzüne, tıpkı onunki gibi bir gülümseme yerleşti.

Genç kız uzun zamandır bir şeylerle, içten içe savaşıyordu ve bunu herkesten gizlemeye çalışıyordu. Aslında bir söylese sorunun ne olduğunu, Jeno ona elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışacaktı. Kendisinden bir şeyler gizlenmesi, özellikle gizleyen kişinin Flora olması kalbini kırıyordu.

Bu kadar mı güvenmiyor bana? Bu kadar mı önemsizim onun hayatında, hiç mi bir şey ifade etmiyorum?

O sırada Flora'nın tek eli, onun yüzüne doğru yol aldı. Jeno'nun tüm vücudu titrerken, gözleri hafifçe büyüdü. Yanağını mı sevecekti acaba? Ya da... Ya da belki de...

Öpücük?

Genç çocuğun son beklediği şey ise muhtemelen suratına inen sesli bir tokattı.

Hay babanın düşmanlarını- Ne?

"Ne?" diye bağırdı Jeno acıyla.

Flora ise onun suratına tekrar bir tokat indirdi.

"BENDEN ÇOK BİR ŞEY BEKLEME O ZAMAN, BENİ STRESE SOKUYORSUN SERSERİ!"







love will tear us apart ➵ lee jeno✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin