4: ❝Join Us❞
Lee Jeno, derin bir nefes aldı ve yerinde gergince sallanarak içerideki kıza baktı. Koyu tutamlar beline kadar uzanıyordu, kardeşinin aksine sert bir ifadesi vardı. Daphne de bazen çatık kaşları ve kısık gözleriyle korkutucu olabiliyordu fakat yine de devamlı gülümsediğinden olsa gerek, Jeno ondan pek de çekinmiyordu.
Karşısındaki kardeşinin aksine.
"Hey." diye mırıldandı Jeno, hafif çatlamış sesiyle.
"Sana ihtiyacımız var, okulunu böyle yarı yolda bırakamazsın." dedi Lee Taeyong, karşısındaki kıza doğru.
Öfkeden deliye dönmüş Taeyong'a rağmen gayet sakin bir ifadeyle önündeki tuvale resim çizmeye devam eden genç kız, gözlerini ona çevirmeden mırıldandı.
"Ben hiç kimseyle, hiçbir yola çıkmadım. Kimseyi yarı yolda bıraktığım yok."
Taeyong öfkeyle karışık bir kahkaha atarak ellerini kızıl tutamlarının arasından geçirdi.
"Sen anlamıyor musun? Ülkeyi temsil etme şansımız var, neden ayağına gelen fırsatı geri tepiyorsun?"
Büyük bir ilgiyle tablosunu tamamlamaya devam eden kızın omuzlarını tuttuğunda, genç kız leke olmaması için fırçasını tuvalden çekti.
"Seninle birlikte o sahnede olmaya ihtiyacım var, hayranlık duyduğum tek kişisin sen benim..." diye mırıldandı Taeyong, ısrarla kendisine bakmayan kıza doğru.
"... Bana seninle birlikte sahne almayı bahşet."Taeyong, ısrarla onun kendisine bakmasını beklerken, kızın gözleri ise onun yerine resim odasının cam kapısından kaçamak gözlerle içeri bakan genç çocuğu buldu.
Lee Jeno'yu.
"Kız kardeşim ve arkadaşları baleye devam ederlerse onlarla ulusallara çıkmayacaklarını söylemişsin. Peki ya o? Onu niye ulusallara almıyorsun?" diye sordu, gözleriyle Jeno'yu işaret ederken.
Taeyong'un elleri, onun omuzlarından düşerken, öfkesini atmak ister gibi elinin tersiyle burnunu sildi.
"O yetersiz."
"Neye göre?" diye sordu, ısrarla, hâlâ ona bakmayarak.Taeyong utanmazsa kendisine bakması için onun ayaklarına kapanacaktı, hatta şu an yapabilirdi bile. Sadece kızın ona bakmasını, onu görmesini istiyordu.
O ise Lee Jeno'ya bile güzel gözlerini dikiyordu fakat kendisine o bir çift inciyi çok görüyordu.
Onu ortaokuldan beri tanırdı, aynı dans akademisine gidiyorlardı.
Lee Taeyong'a dans etmeyi bizzat o öğretmişti.
"Senin dansa ilk başladığın zamanı da hatırlıyorum, vasattan daha beterdin, sana bir şeyleri öğretene kadar her şeyimi verdiğimi hatırlıyorum. Öğrenmiyordun, bir türlü en basit hareketi bile beceremiyordun. İnsanlar senin tam bir zaman kaybı olduğunu söylediklerinde, yine de seni bırakmadım ama görüyorum ki sanki doğuştan bir yeteneğin varmış gibi bir de başkalarını kendinden küçük diye hor görüyorsun." dedi genç kız, zerre lafını esirgemeden.
Dudakları aralanmış, gözleri dolmaya başlamış Lee Taeyong, sertçe yutkundu.
"Onu izledim, zaman kaybından çok uzak. Yeteneği ve doğuştan bir temeli var, bana Renjun'u hatırlatıyor, eğitilirse onun kadar iyi bir dansçı olabilir. Bundan sonra onun öğretmenliğini ben yapmak istiyorum..."Lee Jeno, şaşkınca gözlerini ona çevirdiğinde, genç kızla yalnızca göz göze gelmek bile dizlerini titretmişti. Ödünü kopartan öğretmeni Lee Taeyong'u aklını kaybedecek kadar korkutan, kendisiyle yaşıt kızın gözleri, onu ürpertiyordu. Kendisinden büyüklere bile patronluk taslayan Taeyong'un kendisinden hem yaş, hem bedenen küçük bu kız böylesine korkması çok tuhaftı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love will tear us apart ➵ lee jeno✔️
FanficNCity Akademisi'nin ana dansçılarını mezun etmelerinin ardından hiçbir zaman parlama şansı bulamamış Mark Lee ve Lee Donghyuck, yeteneklerini kanıtlamak için dans kulübünü tekrar bir araya toplamaya karar verir. Hem de eskisinden de güçlü bir ekiple...