21

489 65 33
                                    

21: ❝She Left Me, I'm Leaving The City❞

Lee Jeno'nun adımlarını takip eden sessiz, ufak adımlar, Jeno'nun arkasını dönmesi ile durdu. Öfkeliydi, çok belliydi, gizlemeye çalışmıyordu bile.

Jeno, art arda yumruklarını hastane duvarlarına geçirirken, o her duvara vurduğunda yerinden sıçrayan Bada, biraz daha Jisung'a sığındı.

"Kızı korkutuyorsun, kes şunu." diye uyardı Donghyuck onu, Bada'nın saçlarını okşarken.

Jeno ona ufak bir kahkaha atarak başını duvara yasladı. Cidden onları anlamıyordu, nasıl bu kadar sakin olurlardı?

"Korkacak tek bir kişi var, o aptal da içeride, ameliyatta zaten." dedi Jeno, işaret parmağını önünde bekledikleri ameliyathaneye çevirerek.
"Ameliyatta, hem de bir hiç için."

"Donghyuck ve Mark'ı yarı yolda bırakmak istemedi..." dedi Daphne.
Jeno, ona alayla güldü.
"... Hem de ondan geri dönmesini sen istedin. Reddedeme-"

"Umrumda değil!" diye bağırdı Jeno, onun lafını keserek.
Gözleri dolmuş, öfkeden kızarmıştı. Ameliyathanedeki kızın yanına koşup ona sımsıkı sarılsa mı, yoksa onu tekrar ameliyata girmek zorunda kalana kadar pataklasa mı bilemiyordu.

O sırada oradan geçmekte olan hemşire, ters bir bakışla Jeno'ya döndü.
"Beyefendi lütfen sessiz olun."
Jeno, başını hızlıca sallayarak hastanenin çıkışına ilerledi.

"Gidiyorum zaten."

Siyah kapüşonlusunu başına geçirmiş, ellerini montunun cebine koymuş, sırtındaki çanrası ise çiseleyen yağmur yüzünden biraz ıslanmıştı.

"Ne istiyorsun?" diye sordu, kendisini takip eden adımların sahibine.

"Onu görmeye gel..." dedi Huang Renjun.
Jeno ondan gözlerini kaçırdığında, Renjun ona doğru yaklaştı.
"... Hastaneye kaldırıldığından beri seni istiyor, Jeno. Bir şey yemiyor, uyumuyor. Tam üç gün oldu. Senden hiçbir şey istemiyor, yalnızca onunla konuşmanı istiyor hepsi bu."
Jeno ona alayla gülerek yandan bir bakış attı.

"Ne için?"

"Ne için mi?" diye sordu Renjun, alayla gülerek.
Öfkeyle onun yakalarını kavrayarak kendisine doğru çekti ve öfkeyle Jeno'yu salladı.
"Kaybettiği ayağı için! Bize kazandırdığı altın madalya için! Mark ve Donghyuck'a yıllardır bekledikleri o anı yaşattığı, Nabi'ye hayatının en güzel hissini tattırdığı, bizi sırtında taşıdığı için!"
Jeno onun ellerini tutarak yakasından itti.
"Altın madalyanı al götüne sok, o eskisi gibi olmadıktan sonra hiçbir şey umrumda değil." diye tısladı, ona arkasını dönerek.

O, öfkeli adımlarla yürümeye başlamıştı ki Renjun onun arkasından tekrar bağırdı.

"Öylece kaçacak mısın? Ne o, onu dansa geri dönmesi için senin zorladığın gerçeği yüzleşemeyeceğin kadar ağır mı yoksa?"

Jeno, olduğu yerde çivi gibi çakıldı. Flora'yı asla böyle bir şey için zorlamazdı, göz göre göre onun incinmesine izin verecek en son insandı. Hem de ona bir söz vermişken.

"Ben onu hiçbir şey için zorlamadım." dedi Jeno, arkasını dönmeden.
Renjun alayla güldü.
"Öyle mi?"
"Öyle." dedi Jeno.
Tam tekrar yürümeye başlayacaktı ki, Renjun'un sesi onu üçüncü kez durdurdu.

"Hani sen her şeyi çok biliyorsun ya, dansı bıraktığı için ona aptal muamelesi yapan sen değil miydin? Devamlı kulüpten ayrıldığı için onu suçlayan, Taeyong'u onun canavarlaştırdığını söyleyen... Sen değil miydin? Şimdi sakın gelip de bana eğer her şeyi bilseydin böyle bir şey yapmayacağını söyleme, senin aksine hiçbirimiz kalkıp da onu eleştirme hakkını kendimizde bulmadık, üstelik senin aksine o bizim öğretmenimiz falan da değildi. Şimdi kalkıp sırf senin için, bizim için böyle bir şey yapıyor ve sen yine onu mu suçluyorsun?"
Dudaklarından histerik, öfke dolu bir kahkaha kaçarken, işaret parmağını ona doğrulttu.
"Ya! Lee Jeno!"
Kahkahalarının arasında, ciddileşmeye başlayan yüzüyle mırıldandı.

"Lee Taeyong'dan hiçbir farkın yok."

"Sakın..." diye tısladı Jeno, gözlerini ona çevirirken.
Renjun'un öfkeli yüzüne, çatık kaşlarla baktı
"... Ben asla Kıdemli Lee olmayacağım."
"Çoktan öylesin..." dedi Renjun, yamuk gülümsemesiyle.
Eğer Flora için Jeno'nun önemli olmadığını bilmeseydi şimdiye onu paramparça etmişti.
"... Sen de senin suçun olan her şey için onu suçluyorsun, her şeyi ondan bekliyorsun, sonra da 'Her şeyi yapmak zorunda değildi.' diyorsun. Sanki hakkın varmış gibi."
Çocuğun sesindeki alay, iyiden iyiye Jeno'yu gerçekten sinirlendirmeye başlarken, boynunu iki yana çevirerek kütürdetti.

"Bak, normalde sana açıklama yapmaya tenezzül bile etmezdim ama gidip Flora'ya her şeyi yetiştireceğini bildiğimden anlatıyorum. Ben onu koruyacağıma, ilk kar yağdığında, onu ıslanmasın diye sımsıkı sarılarak ısıtırken söz verdim. Onu koruyamadım, anlıyor musun? Eğer beni biraz adam yerine koysaydı, dönememesinin nedenini bana biraz güvenerek bana anlatsaydı bunların hiçbiri olmazdı. Şimdi beni rahat bırak."

"Hiçbirimiz onu sorgulamamışken, hiçbirimize hiçbir şey anlatmamışken neden gelip sana anlatsın ki? Devamlı onu aşağılayan senin, daima onun yanında olan bizden farkın ne? Chenle'nun, Donghyuck'un bile haberi yokmuş. Senin onlardan farkın neydi de sana söyleyecekti?" diye sordu Renjun, çatık kaşlarla.

Jeno'nun gözyaşları, bir anda yanaklarından aşağı yuvarlandığında, Renjun şaşkınca onun yüzüne bakakaldı. Jeno üzüldüğünde bile etrafa bağırıp çağırarak bunu yansıtan bir çocuktu, şimdi onu böyle görmek, her ne kadar ona öfkeli olsa da canını yakmıştı.

"Sorun da o, Renjun. Onun için özel olmak isterdim." dedi Jeno, gözlerini elinin tersiyle silerek.
Öfkeyle bir bağırış çıkarttı.
"Bana bütün bunları anlatabilecek kadar güvenmesini isterdim, böylece onu koruyabilirdim!"

"Güvenmesini sağlasaydın o zaman..." diye tısladı Renjun, öfkeyle.
"... Senin için yaptığı onca şeyden sonra, eğitmenine bir kez bile saygı göstermedin, onu hep sanki hakkın varmış gibi aşağıladın. Şimdi kalkıp neden sana güvenmediğini mi sorguluyorsun? Çok açık, bu da senin yüzünden. Onu o kadar zayıf gördün ki, kendisini gizlemeyi tercih etti."
Elini savurdu.
"Gidecek misin? Git! Kaç! Umrumda değil, emin ol tek yaptığın ona zarar vermek! Lee Taeyong gibi bir korkak bile onu görmeye gelirken, sen kaç."
Jeno, onaylar gibi başını salladı.
"Öyle yapacağım, nasıl olsa artık ortada Dans Kulübü diye bir şey yok..."

Onu koruyacağımı ona hiç söylemedim, içten içe onun endişelenirken kesin bir bildiği vardır diye sesimi çıkartmadım ama ne hikmetse hiç çenemi açmamam gereken şeylere burnumu soktum. Ona biraz güvenseydim, takımı yüzüstü bıraktığını değil, takımdan ayrılmak zorunda olduğunu anlardım. Ben ona böylesine güvenmezken, ondan bana güvenmesini istedim. Benim suçumdu, her şey benim suçumdu ama o beni asla yeterli görmedi. Sakatlandığını söyleyecek kadar da, onun acılarını geçireceğimi görebilecek kadar da beni yeterli bulmadı.

Çünkü değildim.

"... Ulusallardan sonra birkaç akademi burs için ailemle iletişime geçmiş. Bu yılı yurt dışında bitireceğim. Yarın Arjantin'e gidiyorum."






love will tear us apart ➵ lee jeno✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin