Herkese merhabalar!
Fazlasıyla geç kaldım kusura bakmayın ama bu aralar yazacak ne hâl ne de fikir kalmıştı. Sonunda toparladım ve geldim. Umarım beğenirsiniz.
Bölüm ithafı:
elifakcakaya22
Bu bölüm benden sana güzellik.İyi okumalar dilerim.
Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.
🥀
Bölüm 5: Zamana Karşı
5 Kasım 2018 (13. Gün)Uzandığı yerden doğrulmadan gözlerini araladı. Gözlerini kırpıştırarak bakışlarını netleştirmeye çalışırken önündeki siyah benekleri geçirmeye çalışıyordu. Aralık dudaklarından sesli bir nefes verdi. Sert bir yerde uzandığını anladığında göğsünün üzerine konumlandırılmış ellerini yavaş hareketlerle yere koyarken yutkundu. Başındaki hafif ağrı acısını ara ara hatırlatsada henüz kendisine gelememiş bedeni buna karşı bir tepki veremedi. Yerle temas eden avuçları kısa bir süre zemini yokladığında hissettiği parke zemindi. Netleşen bakışları hâlâ tavana odaklıyken gördüğü yığınla demir parçaları ile yüzü nihayet bir tepki vererek kaşlarını çatmıştı.
Neredeydi?
Ellerinin hâlâ zeminde olmasından yararlanarak avuçlarını iyice bastırarak boylu boyunca uzanan bedenini doğrultmaya çalıştı. Sızım sızım sızlayan kasları ona pek de yardımcı olmazken kendini zorlayarak doğrulduğunda bakışları da yavaşça etrafında dolaşıyordu.
Okulun kapalı basketbol salonundaydı.
Elini anlına sertçe yapıştırmamak için zor tuttu. Tanrı aşkına, burada neden uyanmıştı ki? Beceriksizce gözlerini devirirken oturduğu yerden kalktı. Sol eli ister istemez omzunun gerisindeki yarasını bulurken üzerinde bulunan ceketin yaranın bulunduğu yerde hafif ıslandığını hissetti. Bir bu eksikti zaten. Birden aklına gelenlerle gözleri irileşerek karşısındaki duvarı buldu.
Jason Parker...
O buradaydı. Yanında uyanan gizemli adam oydu. Adını fısıltıyla söylemesi ile gözlerinin önünden film şeridi gibi geçen görüntüler ile bedeni hafifçe sendelendi. Kütüphane temizliği, onu öpüşü, Jones'ın doğum günü partisi, kantindeki kavga edişi, üzerlerine boya dökülmesi... Eli yavaşça şakağını bularak sertçe ovarken gözlerini çoktan yummuştu.
Uçurumdan aşağıya sarılarak düşüşleri gözünün önünden gitmek nedir bilmiyordu.
Çıldırmak üzereydi. Bu nasıl olmuştu? Onlar yaralı haliyle öylece düşerken ölüme balıklama atlamışlardı. Peki burada tam da altı ay öncelerinde ne işi vardı. Nasıl gidebilmişlerdi geçmişe? Şakaklarını tırmalayan acı ile sert soluğunu bırakırken birkaç adım atarak seyirci koltuklarının olduğu merdivene ilerledi. İlk çıktığı merdivenden hızla dibindeki koltuğa çökerken iki eli birden başını bulmuştu. Yumdu gözlerini usulca. Dermanı tükenmişçesine çıkan solukları boş salonda yankılanırken yüzünü buruşturmaktan kendini alamadı. Nasıl boktan bir duruma düştüğünü hesaplamak sandığından da zor oluyordu. Derin bir nefes alarak bedenini geriye iterken başındaki elleri çoktan bacaklarının üzerine düşmüştü.
Her şeyi hatırlıyordu.
O lanet herifin kendisini ve Jason'ı kaçırması, dolunayda ona zorla büyü yaptırmasını hatırlıyordu. O şerefsizi gördüğünde ağzının ortasına bir tane geçirecekti. Tabi ondan önce buradan kurtulmaları gerekiyordu. Gözleri kucağındaki kollarına düştüğünde sol bileğindeki siyah kordonlu erkek saatini gördüğünde kaşlarını çattı. Jason ona on ikinci günün sonlarına doğru hâlâ bir şeyler anlatmaya çalışırken onun bakışları dışarıda kopmakta olan küçük kıyametteydi. O sırada kolunda bir şeyler hissetmişti ama dışarıdaki büyük fırtına onu yeterince korkuturken buna pek de dikkat kesilmemişti. Adamın koluna bir saat taktığından bihaberdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GECE || : VURGUN
VampireKızıl Gece kitabının devamıdır. Olayları anlamanız için ilk kitabı okumanız gerekir. ● Gözlerini kapatarak dudaklarını Jason'nın dudaklarına bastırdı. Tüm bedeni kasıldı. Elinin altındaki ve göğsünün yaslı olduğu bedenin taş kesildiğini hissetti. Sı...