2- "Dûa Etme Saati"

2.9K 240 82
                                    


Medya: Hamza ve Mülzem

"

Ruhumda hissettiğim keskin sancı canımı daha çok yakmasın diye dua etmeyi hep severdim. Rabbim, O beni duyardı ve bu beni öyle mutlu ederdi ki. Her şeyi ona anlatırdım, konuşurdum onunla. Onun dinlediğini bilmek öyle güzel hissettirirdi ki bana bazen anlattığım kötü olaylar için bile mutlu olurdum. Onunla konuşmak için, ona anlatmak için hikayemin var oluşu beni mutlu ederdi. Şimdi ise acıyla yalvarıyordum, anneme bir şey olmasın diye.

Kafasını kucağıma yavaşça koyup tülbentinden çıkan saçlarını yavaşça içeriye doğru soktum. Güzel yüzü ifadesiz bir şekilde duruyordu. Dolu gözlerimden bir damla yaş yavaşça yüzüne düştüğünde daha da korkmuştum. O bana hep onun için ağlayınca çok kızardı. Şimdi bana kızıp gözlerimi silmem gerektiğini söylemeliydi ama dememişti. Ona bir şey olma korkusuyla yavaşça yerimden kalkıp annemin kafasını bu sefer çıkardığım çantamın üzerine doğru bıraktım. Evden çıkarak yan evdeki Zeyneb teyzeye koştum. O annemin dostuydu.

Ayakkabılarımı ayağıma geçirmeden hızla koşup onların kapısına vardığımda hızla çalmaya başlamıştım. Yavaş yavaş aldığım nefesler ve bağırma çabam hep boşunaydı, kimse beni duyamazdı ki. Hızla vurduğum ellerim bir anda boşluğa düşünce kapıda duran Zeyneb abla bana korkuyla bakmaya başlamıştı. Elimle evi işaret ettiğimde hızlıca:

"Tamam kuzum sen eve koş ben üzerimi toparlanıp geliyorum."demişti. Buraya böyle geldiğimde anneme bir şey olduğunu anlıyordu. Babam, bunu öyle sık yapıyordu ki. Yine de annem ona hiçbir şey demezdi, Allah nasıl bilirse öyle yapsın deyip dururdu. Onu çok üzdüğü için sevemiyordum. Ben annemi üzen kimseyi sevemezdim.

Hızla eve geri koştuğumda kafasını yere bıraktığım annemin kafasını usulca dizlerimin üzerine geri yerleştirdim. Zeyneb ablam gelince de anneme baktı ve bir şeyler yaptıktan sonra zorla da olsa ayağa kaldırabilir hâle getirmiştik. Yatağına yattığında Zeyneb abla bana gülümseyip:

"Mülzem koş bak bakayım yiyecek bir şeyler var mı anneni yedirelim, ilaç getirdim ağrıları dinsin diye onu içirelim öyle uyusun. Yarın da hemencik ayağa kalkar Allah'ın izniyle."hızlıca kafamı sallayıp mutfağa gittim ama hiç yemek olmaması beni derinden üzmüştü. Annem şimdi iyi olamayacak mıydı? Bir parça ekmek bulunca hüzünle elime aldım ve odaya geri koştum. Elimdeki ekmeği görünce gözleri dolan Zeyneb abla kafamı usulca okşayıp anneme tekrar bakmak için döndü. Yatağının yanına çöküp anneme bakmaya başladım. Saçlarına beyazlar oturmaya başlamıştı ama o kadar güzeldi ki benim gözümde, gerekirse her yeri kırışsın yine de en güzel anneydi!

"Mülzem'im ben iki dakika eve geçeyim bir tas çorba alıp geleyim sen de böyle bekle tamam mı?"kafamı yine olumlu anlamda sallayınca gözleri kızarık bir şekilde odadan çıkan Zeyneb ablayı takip ettim. Bizim için üzülüyordu ama üzülmesindi! Allah bize yeter derdi annem, elhamdülillah yetiyordu işte. Cennet için sabretmemiz gerekiyordu ve şükretmemiz. Hem mükâfatını bile bile bu hayata isyan edenler gerçekten tanır mıydı ki Rabbini? Burası gelip geçiciydi, kalıcı olan ahiret yurduydu en nihayetinde.

Yatağın yanına otursam acaba rahatsız eder miydim annemi? Yine de yavaşça yanına oturup açılan başörtüsünden saçlarını okşamaya başladım. Annem hep bana yapardı ve kendimi çok iyi hissederdim. Belki annem de hissedip iyi olurdu. Ezberlediğim bir kaç sûreyi de okumuştum. Böyle vakit geçirirken Zeyneb abla da gelmişti. Annem hafif ayılır gibi olunca gülümsedim, sûrelerim işe yaramıştı.

"Annem, iyi misin gözümün nuru?"bir damla yaş yüzüne doğru düşmüştü gözlerimden. Sesini duymak, bana gülümsemesi ne kadar da güzeldi. Gülümseyerek kafamı olumlu anlamda salladım. Yavaşça elini kaldırıp yanağıma koydu ve hafifçe okşadı. Ben de elimi onun eline koydum. Zeyneb abla yanıma gelip:

MÜLZEM (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin